Asıl felâket ne?
Korkunç 17 Ağustos depreminin üstünden iki buçuk yıl geçti. Afyon depremi, pek az şeyin değiştiğini gösterdi.
O depremden sonra "yara sarma" çabalarında da sınıfta kalmıştık. Afyon depreminin tek farkı, deprem sonrasına müdahalede gösterilen çabukluk ve etkinliktir.
Bu başarıyı da, felâket bölgesinin dar bir alanı kapsıyor olması kolaylaştırmıştır.
17 Ağustos 1999 depremi "yara almama" tedbirliliğini gözeten ulusal bir politikanın hayati önemini güya bize öğretmişti.
Tehlikeli bölgeler yerleşim dışına çıkarılacak, çürük ve riskli yapılar sağlamlaştırılacak, yeni yapılar için deprem normları uygulanacak ve denetlenecekti.
Bütün bu işler için kaynak yaratılacaktı.
Çünkü korkulan an geldiğinde, daha önce esirgenen kaynağın binlerce katı zarar doğacaktır. Para ile ölçülemeyen insan kayıpları da bu yıkımı büyütecektir.
Utandıran görüntüler
Çağdaş bir ülkede sıva çatlağına bile sebep olmayan 6 şiddetindeki bir sarsıntının ortaya çıkardığı görüntüler, devletimiz ve toplum için utançtır.
En cesaret kırıcı görüntüler Sultandağı ve Çay'dan geldi. Altı katlı yeni bir apartman iskambil kâğıdı gibi yıkılmış, sanayi sitesindeki 200'den çok işyeri yerle bir olmuş.
Apartmana henüz kimse yerleşmediği, deprem pazar günü olduğu ve sanayi sitesinde çalışan bulunmadığı için insanlar muhtemel bir katliamdan kurtulmuşlar..
Devlet, felâkete uğrayan vatandaşların acılarını azaltmak için her şeyi yapmalı. Ama asıl görev, 6 şiddetindeki bir depremin bu boyutlarda felâketler yaratmasını önlemektir.
Bu, deprem felâketi değil, geri kalmış ülke felâketidir. "Depreme hazırlık" çadır, ilâç, gıda depolamak değil, küçük bir sarsıntı ile yıkılmaya hazır kentlere çare bulmaktır.
Hırsızlar fink atıyor
Bilim adamlarının 7 şiddetinden küçük olmayacak bir deprem beklediği İstanbul'un, yerleşim alanı olmaması gereken bir çok bölgesinde milyonlarca insan yaşıyor.
Bütün uyarılara rağmen yerleşime açılan Avcılar'da 17 Ağustos depremi büyük yıkım yarattı. Beklenen büyük deprem için burada ve risk taşıyan diğer bölgelerde şimdiye kadar ne yapıldı? Hiç..
Kaderci bir anlayış içinde bekliyoruz ve depremi hatırlatanları "Ağzından yel alsın" diye susturuyoruz.
Evet kaynağımız yok, riskli bölgeleri boşaltamıyoruz. Ama buralarda yeni yapılaşmayı önleyebiliyor, yeni yapıların güvenli bir şekilde inşasını garanti edecek denetimleri işletebiliyor muyuz? Bu da hak getire..
İşte Afyon ilçelerinden yansıyan görüntüler, yerle bir olan özel yapılar ve kamu binaları, hırsız müteahhitlerin, rüşvet yiyen denetim elemanlarının, 17 Ağustos'a nanik yaparak ülkenin her yerinde at koşturduklarını yüzümüze tokat gibi vuruyor.
Felâketzedelere sarılıp göz yaşı döken yöneticilerden bıktık artık. Onlar kendi çaresizliklerine ağlamalılar.
Onların merhameti, sorumluluklarını yerine getirmeye yaramayacaksa eksik olsun.
Afyon depremi, unuttukları hazırlıkları hatırlatan bir ilâhi uyarı olmalı!