
Sit-com mu edebiyat mı?
Edebiyat eserlerinin uyarlandığı diziler TV'de zaman zaman moda oluyor. Yıllar önce Aşk-ı Memn'nun gösterildiği siyah-beyaz hâlâ gözümün önünde.
TV'lerin renklenmesi, görsellik önem kazanmasıyla yarışmalar, eğlence programları doldu ekrana. Edebiyat uyarlamaları ise pek az yer bul bildi. Sevilmediğini, seyredilmediğini söylemekse haksızlık olur. Çalıkuşu, Ayaşlı ve Kiracıları, Yaprak Dökümü gibi diziler başladığında sokaklarda bir tek adam kalmazdı!
AH ŞU REYTİNG SAVAŞLARI
Ancak kabul etmeli ki 90'lı yıllarda reyting savaşları kanımıza girdi. 'Aşk, nefret, gözyaşı'nın olmadığı yerde reyting de Meydan bazı ABD ve Brezilya dizilerine kaldı.
Yerli yapımlar olaraksa son zamanlarda daha çok adını ünlü bir şarkıcının ünlü bir şarkısının taşıdığı, başrolünde de aynı ünlü şarkıcının rol aldığı dizileri izledik. Tabii her yeni şeyde olduğu gibi çok üretip çabuk tükettik!
İşte bu arada karşımıza sit-comlar çıktı. Şimdilerde hangi kanalı açsanız bir sit-com'dur gidiyor. Kenan Işık'tan Türkan Şoray'a, Haluk Bilginer'den Suna Pekuysal'a bir çok ünlü sanatçıyı bu sayede daha sık görüyoruz bugünlerde.
Üstüne üstlük her gün yeni birinin çekimine başlandığı, ünlü ustaların da birçok kanal tarafından kapıldığı için artık sıra şarkıcılara geldi! Hayır, yanlış anlamayın bu dizilerin ustaların kalitesini düşürdüğünü söylemiyorum. Tam aksine güçlü oyunculuklarıyla milyonları ekrana bağlıyorlar. Ancak yakında bunun da suyunu çıkaracağımızdan endişeliyim.
YA ŞİMDİ?
Çoğunlukla yabancı televizyonlarda gösterilen yapımların, Türkçeye daha çok da Türkiye'ye adapte olmuş biçmi bunlar. Seyirciyi kahkaya boğan, hoş vakit geçirmesini sağlayan bu dizileri seyrettikten yaklaşık bir 5 dakika sonra sizde bir iz bırakmadığını görüyorsunuz. Anlık, sanki şırınga edilmiş ya da yuttuğunuz bir ilâç olmaktan öteye gitmiyor.
Fazla düşünmek, kafa yormak gerekmediği için biraz yapay bir eğlence diye düşünüyorum.
Kurumlar tarafından tercih edilmelerinin en büyük nedeni bir edebiyat eserinin bütçesiyle karşılaştırıldığında oldukça ucuza gelmeleri. Herşeyden önce ödenen telif bedeli çok daha cüzi.
Peki şimdi ne olacak? Edebiyat uyarlamalarından, özellikle kendi yazarlarımızı daha iyi tanımaktan mahrum mu kalacağız? Buna mutlaka bir çare bulunmalı. Yapay bir uyarlama yerine gerçek edebiyat yapımlarını izleyebilmeliyiz.
Ancak burada iş 'telif ücreti'nde düğümleniyor. Örneğin, Orhan Pamuk'un-şu sıralar gündemde olduğu için onu veriyorum-bir eserine 1 milyon dolardan az telif ücreti istemediği konuşuluyor! Kısacası yazarların eserlerine istedikleri telifler el yakıyor!
Büyük bir prodüksiyonun maliyeti geçmişe göre çok daha külfetli. Ama edebi bir keyif için değer öyle değil mi? Üstelik bu tür dizilerin reklam tarifeleri, pastadan aldıkları pay küçümsenmeyecek kadar da yüksek.
Neyse ki bu durumu TRT'ciler de fark etmiş ve birşeyler yapmaya karar vermişler. 22 iletişim fakültesinden uzmanlar, meslek birliği temsilcileri ve yazarlarla kafa kafaya verip edebi eserlerin TV'ye kazandırılması için yazarları özendirmeye çalışıyorlar.
Onlar bunu başarana dek biz yine 'sit-com'larla idare edeceğiz!
|