|
|
Cihad kavramı üzerine
Önemli İslami kavramlardan birisi de Cihadtır. Cihad, dini terminolojide, dini prensipleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, İslam'ı tebliğe çalışmak, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek anlamlarına gelmektedir.
Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Cihad kelimesi, Allah'ın rızasına uygun olarak yaşama çabası (Furkan, 52), Allah yolunda mal ve can ile çalışma, mücadele etme (Hucurat, 15) ve savaş, muharebe (Bakara, 41) anlamlarında kullanılmıştır. Kur'an'da savaşı ifade etmek için daha çok "kıtal" kilimesi kullanılmaktadır.
Cihad savaş demek değildir
Cihadı konu alan ayet ve hadislere bir bütünlük içinde bakıldığında, cihadın sadece savaşı ifade etmeyip, hayatın her safhasında iyilikleri yaymak için gayret etme, çalışma ve kötülüklerle mücadeleyi kapsadığı görülür. Hz. Peygamber, "(Gerçek) mücahid nefsiyle savaşandır" (Ahmet, VI, 20) buyurmuşlardır. Buna göre Cihad; hayatın gayesi olarak Allah'a kulluk etmek, bu uğurda nefsin meşru olmayan arzularına karşı koymayı ve şeytanla mücadele etmeyi, İslam'ın insanlığın hayrına ve yararına getirmiş olduğu evrensel değerlerin toplum hayatında yaygınlaşmasına çalışmayı, ülke ve Müslümanları her türlü tehlike ve haksız saldırılara karşı savunmayı içeren kapsamlı bir kavramdır. İslam'da savaşmak, insan hayatını yok ettiği, toplumu tahribe yol açtığı için bizatihi çirkin kabul edilmiştir. Bu haliyle savaş, Müslümanlar'ı saldırıdan korumak amacıyla meşru kılınmıştır. Savaş, insana eziyet ve zulüm için değil, ona yapılan eziyet ve zulmü önlemek, insanı insan yapan temel hak ve hürriyetleri ve vatan bütünlüğünü korumak için mübah sayılmıştır. Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de, "Kendileriyle savaşılanlara (müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir." (Hac, 39); "Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez." (Bakara, 190) buyurmuştur. Hz. Peygamber'in yaptığı savaşlara bakıldığında, bunların hepsinin savunma ve caydırma amaçlı olduğu, hiçbirinde yağma, talan, ganimet elde etme, şan ve şöhret kazanma gibi gayelerin olmadığı görülür.
Hedef fitne ve bozgunculuk
Kur'an'da yer alan "Fitne kalmayıncaya, yalnız Allah'ın dini ortada kalıncaya kadar onlarla savaşın" mealindeki (Bakara, 193) ayetle, bütün dünya İslam'a girinceye kadar gayri müslimlerle savaşmayı değil; baskı, anarşi, terör, toplum düzenini bozma gibi eylemleri kapsayacak nitelikte geniş içerikli bir kavram olan fitne ve bozgunculukla daima mücadele edilmesi gereğine işaret edilmektedir. Zalim ve mağdurun kimliği, bu mücadelede belirleyici değildir. Zalim Müslüman da olsa, ona karşı mücadele edilir, mazlum gayrimüslim de olsa ona yardım edilir. İslam'ın temel anlayışı budur.
Dini kabulde ve dini pratikleri yerine getirmede zorlama olamayacağı yüce dinimizin evrensel ilkelerdendir. İslam anlayışına göre iman, kişinin hür iradesine bağlı olarak gerçekleşen bir olaydır. İslam kişilere inanma ya da inanmama özgürlüğü tanımıştır (Kehf, 29). Din seçme konusunda insanları sonuna kadar serbest bırakmış bir dinin, zorla, korkutarak, savaş yoluyla insanlara İslam inancını benimsetme gibi bir stratejisi olamaz.
Hz. Peygamberimiz bir savaş sonrasında arkadaşlarına; "Biz şu anda küçük savaştan büyük savaşa döndük" demesi üzerine bunun ne anlama geldiğini soranlara: "Asıl büyük Cihad insanın nefsiyle yaptığı mücadeledir" buyurmuşlardır. Peygamberimizin bu ifadeleri, zihinlerimizde oluşan pek çok problemi bütünüyle aydınlığa kavuşturacak açıklığa sahip gözükmektedir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|