Sezer'in, veto ettiği yasanın, "usulüne" mi itirazı var, "esasına" mı?..
Anladınız mı?..
Anlamadınız, çünkü belli değil!..
Peki, "amir yasa", anayasaya aykırı olduğu için mi veto edilmiş, hayır!
Peki, veto edilen yasa hükümleri neye aykırı?..
Gelin açık ve dürüst konuşalım:
Bir tek şeye aykırı!..
Kamuoyunda yaygın inanışa, endişeye ve buna benzer düşüncelere...
Hatta daha da net söylersek, kamuda yaygın öfkeye ve kine aykırı!..
Çıkan yasanın aykırı olduğu tek şey bu öfke ve kin!..
Peki, şimdi cumhurbaşkanına "hukukçu" da olduklarına göre kolay bir soru soruyorum:
Bir yasal düzenleme, sadece "yaygın öfke ve kine" aykırı düştüğü gerekçesiyle ertelenebilir mi? Reddedilebilir mi?
Tabii ki ertelenemez!..
Aksi halde, dünyada halihazırda modern hukuk değil, kitlelerin psikolojisine göre sürekli değişen bir linç hukuku(!) yürürlükte olurdu.
Sayın cumhurbaşkanına yüksek izinleriyle bir sorum daha olacak:
Bir yasal düzenleme, ya da hükümler manzumesi, hangi isimleri ilgilendirdiğine bakarak mı değerlendirilir, yoksa isimlerin üzeri kapatılarak mı?
Kuşkusuz isimlerin üzeri kapatılarak!..
Çok iyi bilinir ki, bizzat hakimler bile, hüküm verirken karşılarındaki kişinin farzımisal "Yahya Demirel" olduğunu "unutmak" zorundadır.
Bireylerin "yargılanmadan asıldıkları" Şark coğrafyalarında bu ilkeleri en fazla gözetecek insanlar da, hukukçulardır üstelik...
Peki acaba sayın Sezer, önüne gelen yasanın "kimler" için, iyileştirme, "kimler" için daha adil bir yargılanma, "kimler" için nihayet CMUK çerçevesinde insan hakları istediğini "unutarak" karar verebilmiş mi?..
Bence hayır!..
Fakat...
Veto kararını ertesi gün elleri patlayıncaya kadar alkışlayan kimi gazeteler ve yazarlar, değişikliğin "kimler için" istendiğini unutamıyor olabilirler....
Bin Ladinci gazeteler ve yazarları binbir sebeple köpüren öfkelerini yenemiyor olabilirler...
Zavallı komünizm artıkları ve perişan Stalinciler, şeriatçılarla yer değiştirmiş vaziyette, "sermayenin katli vaciptir" diye nara atabilirler...
Fakat Cumhurbaşkanlığı'nın veto kararının, insan haklarına, modern hukuka ve anayasaya uygun olması icap eder.
Öte taraftan bu "veto"ya, bütün memleket ikna olmuş olabilir.
Ve hatta "öfkeli" kamuoyu, Çankaya'yı zorluyor da olabilir.
Tıpkı Saltanat ve Hilafet gelenekleri ve inançlarının vakti zamanında Gazi Mustafa Kemal'i zorladığı gibi...
Fakat beni ikna edemediniz sayın cumhurbaşkanı!..
Beni, veto kararınızla ne hukuka ve ne demokrasiye ikna edebildiniz!
Çünkü, bence çok önemli, hukukçular için de çok önemli bir detay var:
Hukuk ile öfke yanyana yürümez!..
Ayrıca, iyi bir "dikkatten" asla kaçmayacak tabloya da dikkatleri çekmek isterim:
Halktan daima oy isteyeceği için genellikle nabza göre şerbet verme durumunda olan siyasetçiler, müstesna bir insancıllıkla, hukuki bir reform ortaya koyarlarken, sizin gibi halkın oyuna ihtiyacı olmamış ve olmayacak bir erkin, bu reformu; sırf halkın öfkesine aykırı düşüyor diye geri göndermesi, Türkiye'nin talihsiz bir tablosu değil midir?
Kadere bakın!..
Oy kaygusu olan siyasetçi "oya karşı" cesaret gösteriyor. Popülizme yenik düşmüyor.
Ben de bu sebeple, belki hayatımda ilk kez Meclis'i alkışlıyorum.
Mertçe bir şey söyleyim:
Türkiye'nin yüzde 90'ı Çankaya gibi düşünse bile, ben Galileo olmaya razıyım!