Ayağımıza basan bizden biriyse çok acımasız oluyor, bunu yabancılar yaptığı zaman içimize kapanıyoruz.
İkisinde de kendimize zarar veriyoruz.
Tartışma bir fikri geliştirmek, çözüme, ilerlemeye katkı sağlamak için yapılır. İtiraz edeni, eleştiri yönelteni konuştuğuna pişman etmeye şartlanmış huy artık terkedilmeli.
Sözüm, özellikle Başbakan Ecevit'e..
Ecevit dün TÜSİAD'ı insaf sınırını aşan ifadelerle suçladı. "Kıbrıs Türkleri ağır ambargolar altında. TÜSİAD da Kıbrıslı Türkler'e fiilen ekonomik ambargo uygulamıştır" dedi.
Başbakan bu nükleer başlıklı füzeyi niçin TÜSİAD'ın üstüne gönderdi?
Çünkü TÜSİAD Başkanı Özilhan "Kıbrıs bahanesiyle Avrupa Birliği üyeliğinin feda edilmemesi" gerektiğini savunmuştu.
Bu çağrı "Kıbrıs'ı satalım" diye tercüme edilemez. Olsa olsa "Kıbrıs'ı ilhak etmek uğruna demokratik geleceğimizin sigortası olan AB'yi feda etmeyelim" diye çevrilebilir.
Ve bu da uzağı gören bir uyarıdır.
Kıbrıs siyaseti, en haklı olduğumuz davada Türkiye'yi dünyaya uzlaşmaz ve çözümü tıkayan bir ülke konumuna itti.
İlhak tehdidinin yeni bir görüşme arifesinde ortaya atılması, kararlılığımızı değil, içimizde beslediğimiz gizli niyeti dışa vurduğumuz biçiminde değerlendirildi ve zarar verdi.
Kıbrıs'ta cazip bir yatırım iklimi mi yaratıldı da Türk işadamları oraya gitmediler?
Yok böyle bir şey.. Siyasetçilerin Kıbrıs'taki başarısızlığı başkalarına atma çabalarının, kendileri de dahil hiç bir kurtarıcı işlevi yoktur.
Şimdi lâzım olan, 4 Aralık'taki görüşmeye "uzlaşmaz" suçlamasını çürütecek önerilerle gitmek, "Ya Kıbrıs, ya Avrupa" görüntüsü vermemektir.
Çünkü Avrupa hedefine bağlı bir Türkiye'nin Kıbrıs'ta milli menfaatlerimizi koruyan bir çözümü kabul ettirme şansı ve gücü daha yüksektir.
İçte ve dışta suçlama ve kriz üreten alışkanlıklar, bu amaca zarar veriyor!
Bayındırlık eski Bakanı Koray Aydın hakkında verilen soruşturma önergesi mecliste açık ara kabul edildi.
Oylamaya iktidar blokundan 336 milletvekili katıldığı halde, önergenin reddi yönünde sadece 196 oy kullanıldı.
Bu sonucun asıl nedeni, oylamanın "gizli" yapılmasıdır. Daha önce oylarını açık olarak bildiren milletvekilleri dün, son Anayasa değişikliğinin getirdiği olanaktan yararlanarak ilk kez "gizli oy" kullandılar.
Koray Aydın hakkındaki yolsuzluk iddialarını soruşturacak komisyonun kurulmasını sağlayacak 231 oyun sahipleri arasında, bazı MHP milletvekillerinin de mevcut olduğu ileri sürülüyor.
Parti içi çekişmelerin "gizli oy" sayesinde yeni bir mücadele silâhı ele geçirdiği söylense bile dünkü sonuç yine de, parlamentonun yolsuzluklarla mücadele alanında artan duyarlılığını vurgulayan olumlu bir karar sayılmalıdır.
Nitekim MHP lideri Bahçeli, "Meclisin iradesine saygı duymak lâzım" demiştir.
Şimdi merak edilen şu: "Gizli oy" kuralı, siyasi çıkar hesaplarıyla bir "adam yeme makinesi" gibi kullanılır mı?.
Siyasetçilerimiz, temizliğe hizmet edecek bu imkânın dileriz suyunu çıkarmazlar!