Türkiye'de finans kesiminin içinde bulunduğu durum hakkında ders verecek kişi kimdir? Bu soruya şu alt başlıkları da ekleyin: Bir banka nasıl batar? Nasıl kurtarılır? Bir bankanın batmaması için nelere dikkat edilmesi gerekir? Siyasi iktidarlar hangi noktalarda suçlu? Hayati soruların sayısı arttıkça, konu hakkında ders verecek niteliklere sahip insan sayısı da azalıyor.
Tasarruf Sigorta Mevduatı Fonu'na (TMSF) devredilen 18 bankanın satışı, birleştirilmesi, küçültülmesi ve tasfiye edilmesi için yaklaşık bir yıldır çalışan Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Altınok tüm bu sorulara yanıt verecek ender kişilerden biri. Altınok, kendi deyimiyle "zor ama yapılması gerekenlerin" yapıldığı bir yılı geride bırakırken, nasıl bir Türkiye'de görev yaptığını şöyle özetledi:
"11 ayda 2 kriz ve yıkıcı bir devalüasyon yaşandı. IMF programında değişiklikler yapıldı. Yeni iç borçlanmalar gündeme geldi. Mali sektörde yaşanılan inanılmaz zarar, kilitlenen mali piyasalar işimizi zorlaştırdı. Ve her an ortaya çıkması beklenen sosyal patlama korkusu uykularımızı kaçırdı."
* Krizlerin faturası nasıl ölçülür?
En doğru ölçüm, faturanın o ülkenin GSMH'sına oranıdır. Bu oran Ekvator'da yüzde 20, Güney Kore'de yüzde 25, Rusya'da yüzde 40 ve Endonezya'da yüzde 50 civarındadır. Türkiye ise orta sıralarda yer alıyor.
* Neden bankacılık krizleri olur?
Öncelikli nedenler arasında yetersiz risk yönetimi, yetersiz bankacılık düzenleme ve denetimi, hızlı liberalizasyon, yetersiz piyasa disiplini, banka yönetimindeki sahtekarlıklar ve yetersiz öz varlıklar sayılıyor. Bunlara döviz krizleri, dış piyasa şokları gibi ekonomik faktörler de ekleniyor.
* Türkiye'de kriz nasıl oluştu?
Birincisi biriken kamu finansman açıkları. İkincisi ise artan açık pozisyondu. Hatırlayın, Kasım 2000'de 50 milyar dolarlık iç borcumuz vardı. Kamu bankalarının görev zararları ile Fon bankalarından gelen yük, iç borç stoğunu 70 milyar dolar artırdı. Bankacılıkta 20 milyar dolar açık pozisyon birikmişti.
* Kimse bu gidişi görmedi mi?
Elbette gören gördü. Serbest piyasa şartlarını dikkate almayan politik yaklaşımlar, kamu bankalarının kaynaklarını kuruttu. Bu gelişmeye, bankaların aşırı risk alması, kuralsızlık, yetersiz sermaye ve sahtecilik de eklendi.
* Kriz kaderimizmiş izlenimi edindim...
Elbette değildi. Piyasalar yakından izlenebilseydi, zamanında müdahale edilseydi ve siyasi otorite seyirci kalmasaydı fatura bu kadar ağır olmayacaktı.
* Krizin yarattığı tahribatın rolü ne?
Dövizdeki aşırı değer artışı, bankaların döviz yükümlülüklerinden büyük zarar etmesine yol açtı. Aynı bankalar artan faizler nedeniyle Hazine kağıtlarından da zarar yazdılar. Geri dönmeyen kredilerde faturanın ağırlaşmasına yol açtı.
* Tek yaklaşım değil çok yaklaşım
* Çok başlılık değil güçlü tek merkezi yönetim
* Bürokrat değil pratik özel sektör mantığında üst düzey yönetici
* Karmaşık stratejiler değil yalın stratejiler
* Birbirinden kopuk politika ve programlar değil tutarlı ve uyumlu politikalar
* Oyalama değil süratli ve kesin uygulama
* Kişisel deği global çözüm
* Fona alınan bankları ve iştiraklerini yaşatma değil satış ya da tasfiye
* Kamu fonlarını azar azar değil aşamalı ve etkili dozda kullandırma
* Maliyeti artıran değil azaltan formüller.