|
|
AB şartı ile Kıbrıs'ı istiyorlar
32'nci Gün programına katılan Kıbrıslı Türk gençlerinin Türkiye'ye yönelik eleştirilerini, bir grup Kıbrıslı gençten gelen ve Türkiye'yi işgalci olarak gösteren e-mail'leri yayınlamam üzerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'tan bir mektup aldım... Haklı tepkime destek veren Denktaş'ın mektubunu kısaltarak yayınlıyorum:
Banyodaki fotoğrafın (Rumların katlettiği bir çocuğu kanlar içinde gösteren fotoğraf) unutulduğundan şikâyetçisiniz. Haklısınız. Buna ek olarak toplu mezarlar var; 16 günlük bebeklerle ilkokul öğrencilerinin topyekün katledilmeleri var. Makarios'un "Türkiye Kıbrıs Türkleri'ni kurtarmaya gelirse kurtaracak Kıbrıs Türk'ü bulamayacaktır" direktifi altında topyekün katledilmiş insanlarımız var. Gençler bunları biliyorlar mı? Bilmeyen varsa, bunun suçu da bizimdir. Öğretmek, hatırda tutmak için ne yapıyoruz?
20 Temmuz Barış Harekâtı'ında Anavatan'ın şehitleri bile Türk medyası tarafından unutuldu. Tek bir isim, tek satır yazı yayınlanmadı. Neden? Çünkü, genel bir kanaat hasıl oldu: Kıbrıs meselesi halledilmedikçe Türkiye AB'ye alınamaz; dolayısıyla Kıbrıs meselesini halletmek gerekir! Bu nedenle Kıbrıs Türkü'nün morali bozulmalı, Anadolu'nun Kıbrıs'a olan muhabbeti söndürülmelidir. Kıbrıs Türkü'nün de, AB sevdası veya ümidi ile Türkiye'ye olan bağlılıkları soğutulmalı, güvenleri güvensizliğe dönüştürülmelidir.
Garanti Antlaşması uluslararası güç ve uluslararası polis gücü eklemeleri ile etkisiz hale getirilmek istenmektedir. Yeni bir katliam karşısında garantör Türkiye, 15 veya 21 AB üyesi ile müzakere etmek zorunda kalacak, müdahale hakkı kağıt üzerinde kalacaktır. Ortak bir zemin bulunmadan ve Rumlar ortak zemin olarak Genel Sekreter'in önerdiği "Yeni ortaklığı" şiddetle reddettikleri bir ortamda hangi masaya, ne maksatla orturmamız isteniyor, anlamak mümkün değil.
Kısacası AB yolu ile Kıbrıs isteniyor. Türkiye bu en haklı davasında esneklik gösterip, bu oyuna gelirse, Girit misali Kıbrıs'a uzaktan bakmakla kalmayacak, arkasından, aynı metotlarla, aynı baskılarla Ege meselesi, kıta sahanlığı, Güneydoğu, sözde Ermeni soykırımı gündeme gelecektir. Rum-Yunan ikilisi, "Kıbrıs" adı altında Rumlar'ın siyasi maksatlı müracaatlarını "Meşru Kıbrıs Hükümeti"nin müracaatı olarak kabul ettirdikten sonra Türk basınının isyanını bekliyorduk. Halbuki basının bir kısmı, bu gelişmeler karşısında Türk liderleri sert konuştu diye saldırıya geçmeyi yeğledi. Bizim de üzüntümüz bunun içindir.
Rauf Denktaş
Zübükler!
Biz onların kim olduklarını Aziz Nesin'in romanından tanıdık... Genelde çoğu tahsilsiz, görgüsüz ve en önemlisi çizgisiz taşralı... Tek hedefleri çıkarları... Çıkar için takla atarlar, dalkavukluk yaparlar, arkadan vururlar, ideallerini satarlar... Yalan, riya onların hamurudur...
Maskeleri düştükçe, çapsızlıkları görüldükçe, çıkarları için her şeyi yapacakları sezildikçe parti değiştirirler... Üstelik bunu ilkeleri için yaptıklarını söylerler...
Kim mi bunlar?
Zübükler!
Haydi! El ele verin!
Cumhurbaşkanı neden liderleri Çankaya'ya davet edip bir zirve düzenlemez... Sonra da medyanın önüne çıkıp, "Bakın hepimiz buradayız ve bu ülke için aynı saftayız" demez... Eminim ki o görüntü ve bu sihirli cümle istikrarı geri çağırmaya, krizi aşmaya, coşup taşmaya yetecek...
Galatasaray'ın başarısı
Dokuz kocadan dul kalan Çizme seni yıkacağız! Dize getireceğiz! Yetmezse ayağımıza geçireceğiz...
12 Mart 2002
Bu tarihi kenara yazın... Türk futbolunun Galatasaray sayesinde bir kez daha çağ atlayacağı gün sayın...
***
Spor basının usta kalemleri, sporun köşe yazan devleri sözüm sizlere... Bu başarının nedenini kaleme alacağınız gün sakın yine yanlış tespit yapmayın.. Sakın ola ki; başarının nedeni olarak sadece "Takım ruhu", "Deneyim" gibi görüşlerinizi yazmayın...
Başarının reçetesi basit.. Hepsi üç kelime:
Ter, inanç, azim...
Unutmayın; Türk futbolu bu başarıyı Naim gibi ithal etmedi... Burada yoğurdu, mayaladı, fırınladı... Milyonlarca taraftar yıllarca statlara taşındı... Gün oldu kahroldu, gün geldi alkışladı...
Ama bir şeyi bütün dünyaya kanıtladı: "Ben takımım için her zaman, her yerdeyim..."
Bir şey söyleyeyim mi? Korkarım 12 Mart'ta Roma Cim-Bom'u kesmeyecek, aksine ateşleyecek...
Az ve çok!
Hasta sayısına göre en az doktor, öğrenci sayısına göre en az öğretmen, yaşam şartlarına göre en az ücret, nüfusa göre en az gazete ve kitap basımı Türkiye'de...
Ama en çok bakanlık, en yüksek enflasyon, en çok sıfırlı para, en çok okul yüzü görmemiş insan, en çok trafik kazası da Türkiye'de...
Hay ağzını ÖPEYİM!
Bir erkeğin seçtiği kadın, onun hangi katta olduğunu gösterir... Derya Tuna
Kırmızı kart
Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün kitaplarını satmayıp, Saidi Nursi'nin kitaplarını satan Diyanet Vakfı'na..
Fıkra
Günah
Burnunun ucunu göremeyecek kadar zil zurna sarhoş biri kiliseden içeriye girip, doğru günah çıkarma mahalline yönelmiş... Günah çıkarma yerine birinin girdiğini anlayan rahip:
- "Evet evladım" demiş, "Söyle bakalım ne istiyorsun?"
Yan taraftan ıkınmaklı bir ses duyulmuş:
- Bu tarafta tuvalet kağıdı bitmiş... Senin tarafında varsa uzatıver...
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|