

Öğretmenler için...
2000 yılı Üniversite Seçme Sınavı sonuçlarına baktığımızda ilginç bir
tablo ortaya çıkıyor. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve
Eğitimi Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre sınava giren 1 milyon 366
bin 680 adayın yüzde 67.37'si ki bu da 934 bin 373 kişi yapıyor
öğretmenlikle ilgili programları tercih etmiş.
Tabii içlerinden ancak 21 bin 992'si öğretmen yetiştiren bir programa
kaydolabilmiş.
Son sınavla ilgili istatistikler de gençlerin öğretmenlikle ilgili
bölümleri tercih ettiğini ortaya koyuyor. Hatta talep o kadar artmış
ki bu alanlarda eğitim veren programların da puanı bir anda
yükselmiş.
Uzun lafın kısası gençler artık işletmeci, ya da mühendis olup işsiz
kalmaktansa öğretmen olup (belki de daha az bir maaşa talim olup)
kalıcı bir iş sahibi olmayı tercih ediyor.
Bugünkü ekonomik durum göze alındığında haklılar tabii. Ama mecbur
oldukları için öğretmenliğe insanı düşündürücü.
***
İlkokul birinci sınıfa başladığım ilk günü hâlâ hatırlarım. Bahçede
dizildiğimiz sırada bizi anne-babalarımızdan teslim alan öğretmenimiz
hepimizi teker teker kucaklamıştı. 5 yıl boyunca ilişkimiz bir
öğretmen-öğrenciden çok anne-çocuğun ilişkisi gibiydi.
İtiraf etmek gerekirse biraz çılgın bir anneydi! Lüzumsuz ezberden
hiç hoşlanmaz, her dersi bir oyuna çevirmekten geri kalmazdı. Her yıl
mutlaka büyük bir müsamere sahnelerdik.
Yan sınıflardaki arkadaşlarımız ders çalışırken biz kostümdü,
provaydı gezinirdik. Diğer öğretmenler anlam veremezdi (biraz da
kıskanırlardı tabii) ama öğrencileri bize imrenerek bakarlardı.
"Bize de gelip şarkı öğretir mi?" diye tutturmuştulardı da bir
keresinde, bir ders ödünç vermiştik öğretmenimizi! Kitabın yanısıra
müzikle, hatta sinemayla işte o yıllarda, onun sayesinde tanıştım...
İyi ki vardı...
İyi ki varlar...
Öğretmenler günü kutlu olsun!
***
Neyzen: Hicvin güçlü sesi
Genç okuyucumuz Çiğdem Gündüz, Tiyatrokare'de sahnelenen, Işıl
Kasapoğlu'nun yönettiği Neyzen Tevfik'in hayatını konu alan "Neyzen"i
seyretmiş. Kendi usulubuyla eleştirisini dile getirmiş, yayınlıyoruz.
Neyzen Tevfik kimdir, nasıl bir kişiliktir, tarihimizdeki yerini
nasıl almıştır?
Tiyatrokare'nin hazırladığı tanıtım broşüründe bir Atatürk dostu,
laiklik savaşçısı, edebiyatçı, müzisyen, kimi zaman fıkralara konu
olan renkli bir kişilik ama her zaman sıkı bir muhalif ve şimdi de
bir oyun kahramanı olarak ele alınmış üstad.
Neyzen Tevfik, Rüştiye Mektebi öğretmenlerinden 'sakıncalı' Hasan
Fehmi Bey'in sürgünde doğan oğlu. Yaşta neyin sihirli büyüsüyle
tanışan ve kendini ifade etmekte de neyi kullanan Neyzen Tevfik,
söyleyebildiklerini söylemiş, söylemeyemediklerini ise neyine
üflemiş.
Neyzen, ney ustası Kazım'dan ders alıp İzmir'de ney sınavlarına
katılmış, Şeyh Nurettin mevlevihanesinde da sınavı kazanmış.
Meşrutiyet'in ilanını "Saz aynı saz teli değişti, vuran yine var eli
değişti" diyerek hicveden Neyzen,aynı dönemde tutuklanmış.
Düzene muhalif bir yaşam, sürgün yaşamını beraberinde getirmişse de,
ne neyinden ne dilinden, ne de "Ben güzeli sevmeye geldim ekmek
yemeğe değil" felsefesiyle gönül tokluğundan vazgeçmemiş.
Peki bu hal oyuna ne kadar taşınabilmiş? Kişiliği ve sanatı ile
sanatçı duyarlılığı ne kadar yansıtılabilmiş?
Neyzen Tevfik'i sahnede deneyimli oyuncu Burak Sergen canlandırıyor.
Sergen, sahne hakimiyeti ve performansı ile başarılı bir Neyzen
portresi çiziyor. Sövmenin insani bir hak olduğunu savunan Neyzen'in
bu olgusunu Burak Sergen oyunda hakkıyla kullanmış gerçekten de.
Bizi asıl rahatsız eden ise Neyzen Tevfik'in hayatını izlerken
Neyzen'in hiç yanından ayırmadığı neyinin sahnelemede doyurucu bir
ziyafete dönüşmemiş olması. Her tiyatro, seyircisiyle vardır.
Tiyatrokare-seyirci ilişkisini de bu doğrultuda incelediğimizde;
oyunu izlemeye gelen seyircinin oyuna yabancı olmadığı görülüyor.
Oyunu daha önce izlemiş gibiydi adeta seyirci. Ney sesini pek
dinleyemese de, görmek istediklerini gördü, duymak istediklerini
duydu...
Rahatlıkla söylenebilir ki yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun sahneye
koyduğu her oyun aynı zamanda bir şölen, bir yenilik. Neyzen
Tevfik'in hayatı ise gerek oyunda, gerekse kitaplardan anlatılanlar
ışığında incelendiğinde görülecektir ki bu, politik bir muhalefet
değil, sanatçı duyarlılığının hayat karşısındaki ifadesidir.
|