kapat
25.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Öğretmenler için...

2000 yılı Üniversite Seçme Sınavı sonuçlarına baktığımızda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre sınava giren 1 milyon 366 bin 680 adayın yüzde 67.37'si ki bu da 934 bin 373 kişi yapıyor öğretmenlikle ilgili programları tercih etmiş.

Tabii içlerinden ancak 21 bin 992'si öğretmen yetiştiren bir programa kaydolabilmiş.

Son sınavla ilgili istatistikler de gençlerin öğretmenlikle ilgili bölümleri tercih ettiğini ortaya koyuyor. Hatta talep o kadar artmış ki bu alanlarda eğitim veren programların da puanı bir anda yükselmiş.

Uzun lafın kısası gençler artık işletmeci, ya da mühendis olup işsiz kalmaktansa öğretmen olup (belki de daha az bir maaşa talim olup) kalıcı bir iş sahibi olmayı tercih ediyor.

Bugünkü ekonomik durum göze alındığında haklılar tabii. Ama mecbur oldukları için öğretmenliğe insanı düşündürücü.

***

İlkokul birinci sınıfa başladığım ilk günü hâlâ hatırlarım. Bahçede dizildiğimiz sırada bizi anne-babalarımızdan teslim alan öğretmenimiz hepimizi teker teker kucaklamıştı. 5 yıl boyunca ilişkimiz bir öğretmen-öğrenciden çok anne-çocuğun ilişkisi gibiydi.

İtiraf etmek gerekirse biraz çılgın bir anneydi! Lüzumsuz ezberden hiç hoşlanmaz, her dersi bir oyuna çevirmekten geri kalmazdı. Her yıl mutlaka büyük bir müsamere sahnelerdik.

Yan sınıflardaki arkadaşlarımız ders çalışırken biz kostümdü, provaydı gezinirdik. Diğer öğretmenler anlam veremezdi (biraz da kıskanırlardı tabii) ama öğrencileri bize imrenerek bakarlardı.

"Bize de gelip şarkı öğretir mi?" diye tutturmuştulardı da bir keresinde, bir ders ödünç vermiştik öğretmenimizi! Kitabın yanısıra müzikle, hatta sinemayla işte o yıllarda, onun sayesinde tanıştım...

İyi ki vardı...

İyi ki varlar...

Öğretmenler günü kutlu olsun!

***

Neyzen: Hicvin güçlü sesi

Genç okuyucumuz Çiğdem Gündüz, Tiyatrokare'de sahnelenen, Işıl Kasapoğlu'nun yönettiği Neyzen Tevfik'in hayatını konu alan "Neyzen"i seyretmiş. Kendi usulubuyla eleştirisini dile getirmiş, yayınlıyoruz.

Neyzen Tevfik kimdir, nasıl bir kişiliktir, tarihimizdeki yerini nasıl almıştır?

Tiyatrokare'nin hazırladığı tanıtım broşüründe bir Atatürk dostu, laiklik savaşçısı, edebiyatçı, müzisyen, kimi zaman fıkralara konu olan renkli bir kişilik ama her zaman sıkı bir muhalif ve şimdi de bir oyun kahramanı olarak ele alınmış üstad.

Neyzen Tevfik, Rüştiye Mektebi öğretmenlerinden 'sakıncalı' Hasan Fehmi Bey'in sürgünde doğan oğlu. Yaşta neyin sihirli büyüsüyle tanışan ve kendini ifade etmekte de neyi kullanan Neyzen Tevfik, söyleyebildiklerini söylemiş, söylemeyemediklerini ise neyine üflemiş.

Neyzen, ney ustası Kazım'dan ders alıp İzmir'de ney sınavlarına katılmış, Şeyh Nurettin mevlevihanesinde da sınavı kazanmış.

Meşrutiyet'in ilanını "Saz aynı saz teli değişti, vuran yine var eli değişti" diyerek hicveden Neyzen,aynı dönemde tutuklanmış.

Düzene muhalif bir yaşam, sürgün yaşamını beraberinde getirmişse de, ne neyinden ne dilinden, ne de "Ben güzeli sevmeye geldim ekmek yemeğe değil" felsefesiyle gönül tokluğundan vazgeçmemiş.

Peki bu hal oyuna ne kadar taşınabilmiş? Kişiliği ve sanatı ile sanatçı duyarlılığı ne kadar yansıtılabilmiş?

Neyzen Tevfik'i sahnede deneyimli oyuncu Burak Sergen canlandırıyor.

Sergen, sahne hakimiyeti ve performansı ile başarılı bir Neyzen portresi çiziyor. Sövmenin insani bir hak olduğunu savunan Neyzen'in bu olgusunu Burak Sergen oyunda hakkıyla kullanmış gerçekten de.

Bizi asıl rahatsız eden ise Neyzen Tevfik'in hayatını izlerken Neyzen'in hiç yanından ayırmadığı neyinin sahnelemede doyurucu bir ziyafete dönüşmemiş olması. Her tiyatro, seyircisiyle vardır.

Tiyatrokare-seyirci ilişkisini de bu doğrultuda incelediğimizde; oyunu izlemeye gelen seyircinin oyuna yabancı olmadığı görülüyor.

Oyunu daha önce izlemiş gibiydi adeta seyirci. Ney sesini pek dinleyemese de, görmek istediklerini gördü, duymak istediklerini duydu...

Rahatlıkla söylenebilir ki yönetmen Işıl Kasapoğlu'nun sahneye koyduğu her oyun aynı zamanda bir şölen, bir yenilik. Neyzen Tevfik'in hayatı ise gerek oyunda, gerekse kitaplardan anlatılanlar ışığında incelendiğinde görülecektir ki bu, politik bir muhalefet değil, sanatçı duyarlılığının hayat karşısındaki ifadesidir.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır