Ekonomi normalleşme sürecine giriyor. Temmuz'da yaşanan Telekom krizi galiba hükümetin bazı gerçekleri öğrenmesini sağlamış. O tarihten bu yana vatandaşı tedirgin edecek ve güvensizliği arttıracak davranışlar azaldı.
ABD'ye yönelen terör Türkiye'ye zaman kaybettirdi. Eylül'ün ikinci yarısında olabilecek toparlanma iki ay gecikti. Ekonomi yönetiminin denetimi dışındaki bu tür olaylara "dışsal şoklar" deniyor. Sorunlu ekonomilerde olumsuz etkisi daha çok hissediliyor.
Piyasalar daha çok IMF'den gelecek ek kaynağa gözlerini diktiler. Hazine'ye ucuz ve uzun vadeli kaynak girişi kesinlikle yararlıdır. Güvensizliğin hüküm sürdüğü iç mali piyasalara bağımlılığını azaltmaktadır.
Hatırlatmakta yarar görüyoruz. IMF söz konusu ek kaynağı Türkiye'nin özellikle maliye politikasında gerçekleştirdiği büyük çabayı mükafatlandırmak için vermektedir. Normalleşmenin esas nedeni faiz-dışı fazla hedeflerinin tutturulmasıdır.
Ancak, piyasalarda canlanma işaretlerinin belirmesi ile birlikte başka ikilemler ortaya çıkmaktadır. Bunlar orta dönem açısından fevkalade önemlidir. Üstelik bu konuda kafalar epey karışıktır.
Enflasyonla mücadele
İkilemin anahtarı enflasyonla mücadeledir. İç piyasadaki depresyon pek çok kesimin enflasyonla mücadelenin ikinci plana atılması talebini seslendirmesine yol açmıştır. Çok taraftar bulan "reel ekonomiye destek" söyleminin anlamı odur.
Enflasyona bakış açımız biliniyor. Türkiye ekonomisinin 1990'lı yılları kaybetmesinin temel nedeni yüksekenflasyonun uzun dönemdeki çok ağır bedelinin kamuoyu tarafından anlaşılamamasıdır.
Geçmişte bir kaç kere enflasyonu düşürme fırsatı elimize geçti. Her defasında kısa vadeli hesaplarla büyümeyi hızlandırmayı tercih ettik. Ne oldu? Birkaç yıl yapay cennetlerde yaşadık. Sonunda bugünkü krize geldik.
Türkiye ekonomisi tekrar aynı açmazla karşı karşıyadır. 2001'de rekor küçülme yaşanmıştır. Bankacılık kesimi büyük darbe yemiştir. İç piyasa için üretim yapan kesimler ezilmiştir. Velhasıl ağır bir fatura ödenmiştir.
Bunun karşılığında enflasyonu kalıcı şekilde düşürme fırsatı oluşmuştur. Önümüzdeki oniki ay boyunca akıllı politikalar uygulandığı takdirde enflasyonu ciddi şekilde geriletme imkanı ortaya çıkmıştır.
Gene kısa vadeli hesaplarla bu fırsatı heba edilmemelidir. "Enflasyonu sonra düşünürüz" mantığı son derece yanlıştır. Tam tersine, şimdi enflasyonu düşünme ve düşürme zamanıdır. Yarın çok geç olacaktır.
Faiz politikası
Olay çok basittir. Ekonomi yönetiminin ekonomide hızlı ve sürdürülemez bir canlanmaya yeşil ışık yakmaması gerekmektedir. Canlanma yavaş olmalı, özellikle dışsatımdan kaynaklanmalıdır.
Bunun da bir tek yolu vardır. Önümüzdeki dönemde iç talep artışı denetim altında tutulmalıdır. Aracı da faizlerdir. Artık faiz silahını enflasyonla mücadele için kullanma zamanı gelmiştir.
Şubat'tan bu yana hep düşük faizi savunduk. Ne değişti? Neden yüksek faiz istiyoruz? Değişen Hazine'nin ihtiyaçlarıdır. Bütçedeki faiz-dışı fazla ve IMF'den gelecek ek kaynak Hazine'yi rahatlatmaktadır. Özetle borçtaki tehlikeli tırmanma eğilimi sona ermiştir.
O nedenle para politikasının esas hedefine yani enflasyonla mücadeleye yönelmesi gerekmektedir. Bir: enflasyon hedeflemesine bir an önce geçilmelidir. İki: gecelik faizler indirime gidilmemeli, hatta arttırım düşünülmelidir.