Üstelik de Sayın Editör o yazıyı hala Hide Park'ta tutuyor.. Bundan cesaret alan ben bir de BOAT ON THE RIVER yazmaz mıyım şimdi?
Hotel California şarkısı Türkiye'de otomatik olarak Boat on the River şarkını çağrıştırır (ANILAR-9 kasetinin marifeti) Tıpkı kurufasulyeyle pilav, rakıyla beyaz peynir gibi.
Bu şarkıyı söyleyen grubun adı: STYX. İncil'e göre, cehennemdeki bir nehrin adı bu. Barbar Conan'ın çizgi romanlarını takip etmiş olanlar, Kimmeryalı dostumuzun Pikt avlamaya gittiği 'Kara Nehrin Ardında' macerasını okumuşlarsa bilirler ki, Conan'ın yaratıcısı Erwin Howard, STYX adını, üzerinde felaketlerin ve lanetlerin dolaştığı kara ve uğursuz bir nehir olarak kullanmıştır. Gelgelelim, ancak Heavy Metal veya Death Metal gruplarının seçebileceği böyle bir ismi alan STYX grubu aslında folkrock ve balad türünde şarkılarıyla hatırlanır.
STYX topluluğunun tarihi 1964 yılına uzanır. İkiz kardeşler John Panazzo gitar, Chuck Panazzo davul çalmayı öğrenip de yanlarına komşu çocuğu Dennis DeYoung'ı alınca, Chicago'da yeni bir grup kurulmuş olur. 1968 yılında, üçlümüze John Curulewski ve James Young adlı gitaristler de katılınca,Tradewinds adını verdikleri grup Chicago havalisinde konserlerle adını duyurmaya başlar. 1970'te Wooden Nickel Records şirketiyle plak sözleşmesi imzalarken, grubun adı STYX olarak tescillenir. 1972'de The Serpent is Rising adlı ilk albümlerini çıkarırlar.
Mart 1976'da gitarist Curulewski gruptan ayrılınca, bizimkiler tam turne öncesi ne halt yiyeceklerini şaşırır. Tam o sıralarda kader karşılarına Tommy Shaw adlı müzisyeni çıkarır. Daha önce plak kaydı bulunmayan bu yetenekli gitarist, aynı zamanda şarkılar da yazmaktadır. Nitekiiiim, bu adam daha sonra Boat on the River şarkısını yazacaktır.
Grubun kurucu üyelerinden (ve de grubun beyni kabul edilen) Dennis DeYoung bir röportajında özetle şöyle diyor:
"Hafızam pek net olmasa da, Elvis Presley'i ilk defa Ed Sullivan Show'da gördüğümde nasıl hayret ve hayranlıktan donakaldığımı annemle babam hep anlatırlar. Performansından çok etkilenmiştim ve haftalarca onu taklit etmeye çalıştım. Gitar öğrenmye o gece karar vermiştim ve yıllar sonra bile eminim ki rock and roll'cu olmam o Pazar gecesinin eseridir..... Elvis nasıl bedenimi harekete geçirdiyse, 1964'te de Beatles kalbimi, beynimi ve hayalgücümü eline geçirdi. Beatles hayatıma girdikten yalnızca üç hafta sonra arkadaşlarımla, bir gün Amerika'nın en başarılı rock topluluklarından biri olacak grubumuzu kurmuştuk... İlk albümümüzü yapmamız 1972 yılına rastlar. Bütün ülkenin önümüze kapanmasının sadece bir zaman meselesi olduğundan emindik. Ve bunda kesinlikle haklıydık. Üç yıl sonra dördüncü albümümüz çıktığında en sonunda ülke çapında üne kavuştuk. Planladığımızdan uzun sürmüştü ama altın bileziğimiz elimizdeydi ve onu bırakmaya niyetli değildik. Sonraki on yıl zarfında her biri ayrı ayrı başarı kazanan bir sürü hit albüm yapmıştık ve 1986'da hala dünyanın en popüler gruplarından biriydik."
STYX'in Türkiye'de yayınlanan bir konser albümünde, Come Sail Away şarkısını sunmadan önce Dennis DeYoung yukarkı hikayeyi şöyle özetledi:
"Ne zaman bu sıradaki şarkıyı çalacak olsak, hep o başlangıç günlerimizdeki parlak hayallerimizi düşünürüm. Evet, parlak hayallerimiz vardı. Ey millet, size ne diyeceğim biliyor musunuz? Hayaller gerçekleşiyor."
Bu konser albümü de (STYX Live adıyla çıktı Türkiye'de) ayrı bir olaydı. Mesela Dennis DeYoung, 'Snowblind' şarkısını sunmadan önce şöyle diyordu coşkulu kalabalığa 'Evet, herkes kendini dağıttı mı iyice? Herneyse, biz de dağıttık zaten. Hatta geçen yıl, Kaliforniya eyalet meclisi o kadar dağıttı ki, aralarında bizim albümümüzün de olduğu bazı plakların 'şeytani mesajlar içerdiğine' karar verdi. (Kalabalıktan yuh sesleri) Ama bu akşam karşınızda durup dürüstçe ve samimiyetle söyleyebiliriz ki , sıradaki şarkımızın şeytanla hiç bir ilgisi yok..'
Grup, 1984'te bütün üyelerin ortak kararıyla dağıldı.. Sonra 1990'da tekrar bir araya gelip Edge of the Century' albümünü yaptı. 'Show me the way' single'ıyla listelerde ayrıca boy gösterdi.
Ve evet.. bir şey daha.. 11 Haziran 1995'te bir STYX klasiği olan Lady şarkısının yeni versiyonun kaydı için, Dennis DeYoung, Tommy Shaw, Panazzo kardeşler ve James Young bir kere daha bir araya geldiğinde, gazeteciler 'Neler oluyor? Bunun gelecek için bir anlamı olabilir mi? Tekrar birleşecek misiniz' diye sorunca, Dennis DeYoung sadece şöyle cevap verdi: "Don't let it end" (Bu, STYX'in bir başka klasik şarkısı. Buradaki metaforu anlayanlar anlamayanlara anlatsın lütfen) John Panazzo ne yazık ki 1996 Temmuz'unda aramızdan ayrıldı.
Şimdi tabi STYX topluluğunun fanatik dinleyicileri zaten bilirler ki, bu grubun şarkıları aslında güçlü mesajlar içeren ve 'umutsuzluğun ve yılgınlığın' seslendirildiği (tabir caizse, sosyal içerikli) 'baba' şarkılar olmakla birlikte, Boat on the River şarkısı çok basit sözlere sahip bir folk ezgisidir. (Birazdan aşağıda da okuyacaksınız) 1980 tarihli Cornerstone albümünde yer alır. Kulağı hemen sarıveren melodisinin sırrı, akordeon ve mandolinin (yoksa banjo muydu?) o tatlı harmonisidir. Yani, özetin özeti, STYX topluluğunu sadece Boat on the River'la bilmek ve dinlemek, mesela (teşbihte hata olmaz) Kayahan'ı yalnızca 'Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi' şarkısıyla bilmek gibidir. Halbuki STYX dedin mi, 'Blue Collar Man', 'Too Much Time on my Hands' ve 'Mr.Roboto' gelir benim aklıma.
STYX şarkılarında yer alan bazı temalar, esasen bizim halk müziğimizde veya fantastik müziğimizde işlenen temalara da benzer. Mesela, Renegade şarkısı 'Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz' temasının Amerikanca işlenişidir. Boat on the River'ın teması da, 'Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar' türküsüyle aynıdır:yani sıla özlemi. Şarkının kahramanını almışlar (artık nedense) ve dağlık tepelik bir yere götürmüşler. Gelgelelim adamımız, aşağılarda bir yerde kalan nehri ve nehirdeki gemisini özlemektedir. Bu nehir artık Mississipi midir, Colarado nehri midir, orasını Tommy Shaw'a soracaksınız. Buyrun şarkının sözleri:
Take me down to my boat on the river
I need to go down, I need to come down
Take me back to my boat on the river
And I won't cry out any more
Nehirdeki gemime indirin (götürün) beni
Aşağıya inmem lazım, aşağılara gelmem lazım
Nehirdeki gemime geri götürün beni
(ki) ağlamayayım artık..
Time stands still as I gaze in her waters
She eases me down touching me gently
With the waters that flow past my boat on the river
So I won't cry out any more
Ben onun sularına bakıp kaldıkça zaman duruverir
O beni rahatlatır, nazikçe dokunarak
nehirdeki gemimin ardında akıp giden sularla
O zaman ağlamam artık...
Oh the river is deep
The river it touches my life like the waves on the sand
And all roads lead to Tranquillity Base
Where the frown on my face disappears
Take me back to my boat on the river
And I won't cry out any more
Derindir nehir
Nehir hayatıma dokunur, tıpkı kumdaki dalgalar gibi
Ve (orda) bütün yollar sükunet limanına götürür
Yüzümdeki asıklığın kaybolduğu
Nehirdeki gemime geri götürün beni
ve ağlamayayım artık..
Oh the river is wide
The river it touches my life like the waves on the sand
And all roads lead to Tranquillity Base
Where the frown on my face disappears
Take me back to my both on the river
And I won't cry out any more
And I won't cry out any more
And I won't cry out any more
And I won't cry out any more
Geniştir nehir
Nehir hayatıma dokunur, tıpkı kumdaki dalgalar gibi
Ve (orda) bütün yollar sükunet limanına götürür
Yüzümdeki asıklığın kaybolduğu
Nehirdeki gemime geri götürün beni
ve ağlamayayım artık..
ve ağlamayacağım artık
ve ağlamayacağım artık
ve ağlamayacağım artık
Evet artık ipin ucu kaçtı. Sayın Editör bu yazıyı da basarsa, gelecek yazıda Rolling Stones'un Angie'sini mi irdeleriz yoksa Simon & Garfunkel'ın 'Sound of Silence'ını mı masaya yatırırız? Orasını bilemem artık....
Kendinize iyi bakmayı unutmayın. Bunu yaparken dikiz aynanızın ayarlarıyla oynamayın sakın.
Alper Eğmir - Istanbul