Sevgili vatandaşlar.
29 Ekim 1923'te ülkemizde gaz yoktu, tuz yoktu, bez yoktu.
Buna rağmen halkın morali yüksekti.
Bugün ise ülkemizde her şey var.
Tekstil fabrikaları, barajlar...
Otoyollar...
Beş yıldızlı oteller...
Ama halkın morali bozuk.
Beypazarı'nda bir şey dikkatimi çekti.
Ankara'daki, yurdun diğer yerlerindeki moralsizlik sizde yok.
Herkes neşeli, birbiri ile uyumlu; üretim var, tüketim var.
Bunun nasıl olduğuna dikkat ettim.
Ve şunu gördüm.
Kaymakam Bey ile Belediye Başkanı kol kola.
Diğer kamu görevlileri el ele.
Ve tamamı, halkın içinde.
Yöneten ile yönetilen barışık.
Parti temsilcileri derseniz; aynı uyumun, barışın, halkla beraberliğin bir parçası.
Bunun sonucu olarak da...
Beypazarı'nda moraller yüksek.
Milli gelir, Türkiye ortalamasının üzerinde.
Demek, bütün yurtta morallerin yükselmesi için, Ankara'nın da böyle yapması gerekiyor.
Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın...
Hükümetin, Meclis'in...
Siyaset kurumunun...
Kamu üst yönetiminin...
Uyum içinde çalışması ve halkla kucaklaşması.
Sorunlara birlikte çözüm araması.
Türkiye'nin sorunu "güvensizlik."
Bunun sonucu "moralsizlik."
Bütün bunların kaynağı ise "yönetimin halktan kopukluğu... Yönetimin sorun üretim merkezi haline gelişi... Yönetimdekilerin didişmesi."
Rüştü Kâzım Yücelen "örtülü de olsa" bunları söyleyince...
Ve çare olarak da "katılımı... Uzlaşıyı... Halkla buluşmayı" gösterince...
Tabii ki "alkış alacaktı."
Bakan'a "İstanbul'daki olayı... Şehit edilen polislerin katillerini" de sorduk.
Rüştü Kazım Yücelen söze yine "her şey anlatılmaz" diye başladı.
Ve "bazı şeyler" anlattı:
- Biliniyor... İzleniyor... Nefes alışları bile kontrol ediliyor... Ama burada bir husus çok önemli... Örgütün (Hizbullah) parmağını kırıyorsun... Veya kolunu büküyorsun... Bunlar az şey değil tabii... Ama asıl olan kökünden kurutulması... Eğer bazı konularda, bazı gecikmeler oluyorsa, bundan dolayı oluyor... Köküne inmek, kökünü kazımak arzusundan oluyor... Yoksa... Bütün Türkiye bilsin ki, şehit polisimin kanı yerde kalmayacak.