kapat
02.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 MODA
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 




Şimdi çay zamanı

Sanıyorum iki yıl oluyor. Singapur'dayız. Her anı planlanmış gezinin sayılı sükun anlarından. Koşuşturmadan azade bir saat. Derin bir mekandayız. Tanımı kaçan bir yer: dükkan desen değil, tuhaf bir mabed? Eksik kalıyor. En doğrusu, bir deneme tiyatrosu...
Büyük performanslarda olduğu gibi bizi biraz bizimle bırakıyorlar. O loş ve derin mekanı keşfedelim diye.
Birden birisi beliriyor. Hiçbir şey yapmadan, demeden sahnenin sahibi benim, artık burdayımı deklare edebilenlerden... O ana kadar şaşkın ama şen şakrak, biraz da arsız ve gürültülü bizler bu tuhaf hipnotizma seansından sessiz ve uysal müridler olarak çıkıyor, yerlerimize oturuyoruz.

"ÇAY DEDİĞİN..."
Burası bir "çayhane". Master'in karşısındayız. Adam anlatıyor. Anlatmıyor, öğretiyor, hayır öğretmiyor, terbiye ediyor. Ama öyle bir tonla, o kadar alçak perdeden... Bir ara "siz Türk'ler çay nedir bilmiyorsunuz" diyor. "Ne yapmayı biliyorsunuz, ne de çayın ne olduğunu". Olmayan şovenliğime bir provokasyon. Ama konusuna hakim, üstelik öyle bir "sessizlikle" anlatıyor ki: "Bakın" diyor, "çay bitkinin en üstteki 2,5 körpe yaprağıdır, diğerleri çer çöptür". Çay hazırlıyor, her defasında kaç kişi içecekse o kadar fincanlık. Ne eksik, ne fazla. Devam mı edeceksiniz, yeniden. Üşenme yok. Seansın sonunda kartını veriyor. O da nesi: "Dr. Ph". Soruşturuyorum. Bizim Çinli çay ustası, Harvard'dan doktoralı, Bank of China'nın üst düzey yöneticilerinden değil mi imiş, sıkılmış istifa edip buraya gelmiş. Sadece Amerika'dan 500 öğrencisi var. Alt üst olmuş dünyalarımızla dışarı çıkıyoruz. Bir müsekkine ihtiyaç var: Rengarenk dünyanın renksiz mekanından, yandaki rengarenk dükkana sığınıyoruz. Ne tuhaf, burası bir cenaze malzemecisi çıkıyor. Biz bonmarche sanmıştık. Belki de, yine de öyle. Akla hayale gelmeyecek zenginlikte, ölümün griliğine direnen bir cümbüş. İçimiz burkuluyor.
Sanki bir alacakaranlık gücü çayın gerçek anlamını kavrayalım diye bize gerçeküstü bir mizansen hazırlamış. Arkadaşlarımı alıp kaçıyorum. En güvenlisi önceki seyahatlerimden bildiğim bir yere sığınmak. 19. yüzyıldan kalma Raffles Hotel'e gidiyoruz. Burası dünyanın iddialı otellerinden birisi. High Tea zamanı. Olağanüstü bir büfe. Koloniyel bir rüya aleminde karmakarışık ruh dünyamızı çayla rehabilite ediyoruz...

YEŞİL ÇAY KÜLTÜRÜ
Bunları neden hatırladım? Anlatayım. Kurucularından olduğum Mutfak Dostları Derneği'nden davet aldım. Faksla: İstanbul Four Seasons Hotel'de "bir çay zamanı"na çağırıyorlar. İngiltere'nin önde gelen tadımcılarından Nick Bumston konuşmacı olacak. Çay deyince artık Singapur'da alt üst olmuş dünyamızın esiriyiz ya. Merakla koşuyoruz. Sayı ve istatistiklerle yüklü, öğretici fakat sıkıcı bir konuşma. Bunalanlara jasmin çayı servis ediliyor. Masada hazır bulundurulan Orta Avrupa servisler bir çeşit self servis için. Konuşmadaki konsantrasyon bozulmasın diye.
Parfümlü çaylardan hazzetmem. Bu Nihat Yücel'in dikkatinden kaçmıyor. Yücel, otel lokantasının yöneticisi, ama joker gibi, her zaman her yerde. Usulca soruyor "başka bir şey arzu eder miydiniz?" Masadaki yeşil çay için sıcak su yollamasını rica ediyorum. 3-4 dak. içinde, elinde yeni ama çok zarif Japon bleu-blanc demlik ve fincan ile geliyor. Yeşil çayın kültürel aidiyetinin altını çizerek beni bir Katsura alemine fırlatıyor.
Birden kendimi mesud ve güvende hissediyorum. "Nihat Yücel" olduğu sürece krize aman vermeyeceğimizi biliyorum. Sadece Yücel'e değil bu yetişmiş insan gücünün arkasında duran kurumlara da selam vermeliyiz. Four Seasons krize rağmen, personel çıkarmıyor, Atik Ali Paşa'daki yatırımını sürdürüyor. Ve emin olun Avrupa'nın en iyi butik oteli sadece bu kafa ile olunuyor.
Keyifle çay salonuna geçiyorum. Mükemmel bir High Tea hazırlanmış. Fevkalade estetik. Birden Singapur hatıralarım canlanıyor. Hangi High Tea mi daha iyi? Elbette İstanbul'daki...
Fax 0212 233 18 33



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
SABAH'ın Demokrasi Kürsüsü'nde sizde sesinizi duyurun

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır