Baba'ya don olan Erdal Bey'e gömlek olur..
Seksenine dayanmış olan Süleyman Bey bu memleket için taze umutsa, yetmişbeşlik Erdal Bey daha taze umuttur.. Üstelik Süleyman Bey tam kırk yıl kullanılmıştır.. Erdal Bey'in garanti süresi dahi dolmamıştır..
Bizim medyanın ince işlerine akıl sır ermez.. Medyada ismini bildiğiniz herkes, baskı mürekkebi ile yoğrulmuş hamuru icabı mutasyona uğradığından "Anasının ilkidir, dağda gezen tilkidir.."
O sebepten dolayı kimi neden destekler, kimi nasıl köstekler, katiyen çözemezsiniz..
Zaten bu işleri o kadar ince yaparlar ki bir süre sonra kendileri de işin içinden çıkamazlar..
Şimdi durduk yerde medya eşrafına neden bulaştığımı merak edeceksiniz.. Peşin fiyatına iki taksitle söyleyeyim:
- "Benim medya eşrafına.."
- ".. katiyen bulaşma niyetim yok.."
***
Ben sadece bazı durumlarda "rüzgarın nereden estiğini" merak ederim.. O merakın sonucu olarak da bizim medya leşkerlerinin "harmanı ne yöne savurduklarına.." bakarım..
Tıpkı sosyal demokrat cihette esmeye başlayan "yeni oluşum rüzgarı"nın taze yıldızı 75 yaşındaki Erdal İnönü'nün ardındaki rüzgarı merak ettiğim gibi..
İzdiham haberi..
Önce bizim gazetede minnacık bir haber çıktı.. Tek sütunluk habere göre İsmet Paşamız'ın emaneti Erdal İnönü, Kuşadası'na gitmiş.. Kuydaş Kitapevi'nde düzenlenen imza gününe katılmış..
Bizim muhabirini haberine göre Erdal İnönü'ye o kadar büyük ilgi olmuş, o derece yakınlık gösterilmiş ki kitapevinin elindeki kitaplar yetmemiş; çevre ilçelerden kolilerce kitap getirilmiş..
O da almış kendi kitaplarını eline.. Kendi kitabını her eline alışta ilk kez görüyormuş gibi uzun uzun bakmış.. Kitabın kapağındaki Erdal İnönü imzasının sahte olmadığına emin olduktan sonra basmış imzayı, basmış imzayı..
O kadar çok imza atmış ki etkinlik bittiğinde Erdal Bey'in kolunu alçıya almışlar.. (Bu cümle de bizim uydurma habere benim katkım..)
Haberin okura vermek istediği mesaj şu..
Bakın memlekette işler kötüye gidiyor.. Herkes umutsuz, aklı erenlerden kimse bir çıkış yolu gösteremiyor ama ahalimiz "kendi umudunu" buldu bile.. Erdal İnönü'ye Kuşadası'nda gösterilen ilgi bu umudun bir patlaması..
O haberi yazan muhabirimiz, ilhamı nereden almış bilen yok.. Bilinen şey Erdal İnönü'ye haberde yazıldığı gibi bir ilgi patlaması filan olmadığı..
Kuşadası etkinliği de diğer kitap imza günleri gibi sıradan bir etkinlik olmuş..
O gün Kuşadası'nda olanlar, Erdal Bey'in topu topu kaç kişiyle başbaşa kaldığını görenler böyle anlatıyor..
***
Gerçi Sabah'ın zeyrek okurları söz konusu haberin aslı olmadığını hemen anlamıştır..
Neden derseniz, bizim memlekette kitap için izdiham olmaz da ondan.. Ahalimiz bir kitap tedarik etmek için, bacaklarının birleştiği yerin üst kısmını Amerikan bezi gibi yırtmaz..
Nasıl ki her Türk doğuştan askerse, aynı şekilde her Türk doğuştan kültürlüdür..
O sebepten kitap okumaz, kitaba ilgi duymaz.. Kültürde kolesterol olduğuna inandığından, damar sertliği illeti çekmemek için enerjisini başka şeylere yönlendirir..
Temsil Tarkan posteri biriktirir, Fenerbahçe'nin Avrupa maçlarında attığı gollerin çetelesini tutar.. Aktuel kültürden tamamen kopmamak için de biriktirdiği kuponların üzerindeki yazıları okur..
Yani Erdal Bey'in değerli fikirlerini öğrenmek için kimsenin ekstra bir çaba göstermeye ihtiyacı yoktur..
Yeni oluşum rüzgarı..
Haberin gösterdiğine göre birileri Erdal Bey'in değerli fikirlerine memleketin ihtiyacı olduğu kanısına vardı ve düğmeye bastı..
Ben eminim ki Erdal Bey, kapısını "parti kuralım.." diye çalanlara "Efendiler, ben 75 yaşındayım.. Biraz geç olmuyor mu?" demiştir.. Onlar da;
- "Aman beyefendi, sizinki tam gençlik yaşı.. Hem daha yeni yeni gelişip, serpiliyorsunuz.. Yeni oluşum hareketi için sizden iyi lider olmaz.." diye ısrar etmişlerdir..
Yanına da Zekeriya Temizel'i katma müjdesi verdiklerinden Erdal Bey daha fazla karşı koyamamıştır..
(Buraya bir nokta koyalım ki ben de şahsi fikrimi servise koyabileyim..)
Bir insanın yaşı ile beyni arasında doğru orantı kuramazsınız.. Adam seksen yaşında olabilir, vücudu hırpalanmıştır, adeleleri kendisine itaat etmiyordur..
Ancak beyni 12 yaşında bir terü-tazelik arzedebilir.. Önemli olan beynin ne kadar kullanıldığı, kaç kilometre yaptığıdır..
Dünya ikinci el beyin pazarlarına gidip bakın.. Bizim politikacı beyinlerinin neden çok kıymetli olduğunu o zaman anlarsınız..
Özellikle de sağlık bakanlığı yapmış eski politikacıların beyinlerine baha biçilemez.. Ne zaman "Hiç kullanılmamış devren satılık beyin, doktordan.." ilanı verseler telefonları kilitlenir..
***
Ayrıca ben Erdal Bey'in zihninin ilerleyen yaşıyla ters orantılı olarak giderek açıldığına inanıyorum..
Erdal Bey'in büyük ortak olduğu şirket bir bankaya 2.6 trilyon kredi borcu takmış.. Banka'nın korucuları; Erdal Bey'in yalısı ile bazı mülklerini hacze geldiklerinde apışıp kalmışlar..
Bakmışlar ki parayı kurtarmak için umut bağladıkları mallar "Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı'na" kayıtlı..
Kös kös geri dönmüşler tabii. Oh olsun!
Bre kredi kartı komisyoncuları! Karşınızdaki koca İsmet Paşa'nın oğlu bu.. Anıt Kabir'de yatan onun babası.. Babası Yunan'a vatanı kaptırmadı.. Böyle bir adamın evladı size mal mı kaptırır?
Sıra geldi yazının kuyruğunu düğümlemeye..
Şahsen bizim gazeteye sızdırılan o tek sütunluk kültür patlaması asparagasından sonra Erdal Bey'e de "Yeni Oluşum" hareketine de kuşkuyla bakıyordum..
Bu vakıf manevrasından sonra fikrim değişti..
Yeni Oluşum'u ölümüne desteklerim.. Son bir not daha düşeyim: Politikacı, yani Türkiye'yi yönetmeye talip olanların vizyonu olmalı, vatandaşın önü açılmalı..
Temsil benim de artık gözüm açıldı.. İlk işim yedi kişi bulup "Selahattin Duman" vakfı kurmak.. Kuruluş bildirgesinin birinci maddesini de şöyle yazacağım:
- "Vakfın tek amacı Selahattin Duman'ı kalkındırmaktır.."
|