kapat
04.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )

Eğitimin kalitesini düşürmeyelim..

Gazetemin yöneticileri, Güngör ve Erdal dostlarım beni mazur görsünler.. Ben Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun yanındayım..

Halkın yanında olmakla, popülizm arasında kalın bir çizgi var..

Liselerde sınıf geçme sistemi ile oynamak, ortalamayı düşürmek, ya da af getirmek, fevkalade yanlış, fevkalade tehlikeli şeylerdir..

Sınıfta kalmak, yaşamın sonu değil.. Yeterli derecede çalışmaz, başarılı olmazsan kalırsın. Tekrar edersin..

Dünyanın her yerinde bu böyledir..

Şimdi, zaten sınıfta kalmayı nerdeyse imkansız hale getiren bir sistem var..

Biz lisede 10 üzerinden not alırdık. 1-2 pek zayıf, 3-4 zayıf, 5-6 orta, 7-8 iyi, 9-10 pek iyi demekti. Geçme notu, 5'ti.. Yani orta..

Şimdi geçme notu, beş üzerinden 2.. Yani 10 üzerinden 4.. Yani artık zayıf alsan da geçiyorsun.. Tüm notların 2 ve yukarısı ise geçtin.. 2'den aşağı notun varsa, üzülme.. Bir şansın daha var. Ortalaman 2.5 ise gene geçiyorsun..

2'den düşük notun var, ortalaman da 2.5 değil.. 2'den aşağı dersten bütünleme hakkın var.. O dersi sevmiyor musun?.. En sevdiğin dersten, bir daha sınava girip ortalama yükseltme hakkın var..

Şimdi söyler misiniz daha ne olsun?..

Bütün bunlara rağmen geçemiyorsa bir öğrenci, o ne biçim bir öğrencidir ve nasıl, af, maf diye geçmesi istenir?.. Onu affedersen bütün bir yıl dersini ciddi ciddi çalışan ve istenen başarılı notları alanlara haksızlık etmiş olmaz mısın?..

Efendim, 2.43'müş ortalama.. Yüzde 7 için kalınır mıymış?..

Kalınır tabii.. 2'ye insin diyorlar.. O zaman da, 1.93 ortalaması olanlar sızlanmayacak mı, "Yüzde 7 için sınıfta kalınır mı" diye.. Bunun sonu ne?..

Velisi gelsin karar versin, "Geçsin kalsın" diye.. Hocayı boş verip.. Ona da kıyameti gene bu gazete koparmadı mı?.. Bu nasıl çelişki peki?..

***
Eğitimi kolaylaştırmak, eğitimi kalitesizleştirmek demektir.. O zaman işte en parlak üniversite öğrencisi gelir, TV yarışmasına, Ankara'nın hangi bölgede olduğunu bilemez.. Muadili, adalet sanır..

Yapmayın.. Ucuz popülizm uğruna, eğitim kalitesinin düşürülmesini istemeyin..

Bizim zamanımızda Mekteb-i Mülkiye'de sınıf geçmen için, 10 üzerinden en düşük notunun 5 olması gerekir, ama yetmezdi. Tüm notların ortalaması da 7 olmalıydı.. 7'nin adı da, "Orta" idi.. "İyi derece ile mezun oldu" yazdırmak istersen diplomana, 8 ortalama tutturman gerekirdi.

Tüm başka fakülteler ve üniversitelerde okuyan akranlarım, 7 ile "İyi derece ile mezun" diplomalarını alırken, benimkinde "Orta derece ile mezun olmuştur" yazar..

Sonra değiştirdiler. Üssü mizan kalktı.. Diplomalara derece değil, not geçti.. Yani bizde de 7 ortalama tutturanlar "İyi" oldular..

İyi mi oldu?..

O gün bugün Mülkiye'nin esamisi okunmuyor.. Çünkü Mülkiye artık eskisi gibi "Üst düzey" mezun vermiyor, kardeşlerim beni mazur görsünler..

7 almak için çalışmakla, beşe razı eğitim ayni olur mu?..

***
Sayın bakanım Metin Bostancıoğlu,

Eğitimi kolaylaştırma yönünde sakın ödün vermeyin.. Liseler bu kadar kolay mezun vermese, üniversiteler önünde böyle "Boş" yığılmalar olur muydu acaba?.

Anneler, babalar,

Sakın beni arama zahmetine girmeyin. Görüşüm değişmez. Bırakın çocuğunuz sınıfta kalsın, ama öğrenci olmayı öğrensin. Ders çalışmayı öğrensin. Çalışan arkadaşlarının hakkını yemeden, adam gibi sınıf geçmeyi öğrensin..

Yaşamın zorluklarına göğüs germeyi, yenile yenile yenmeyi öğrensin..

Bu onu hayata daha iyi hazırlar..

Hayatın zorluklarına daha iyi hazırlar..

Lisede sınıfta kalması, dersini alırsa, hayat sınavlarında daha kolay geçmesini sağlayabilir. Esas olan da budur zaten..

Hamiyetli olmak..
"Geçen akşam eve geldim, dediler Seyfi Baba,

Hastalanmış yatıyormuş, nesi varmış acaba?.." diye başlayan şiiri ilkokulda iken ezberlemiştim..

Bizim fotoğraf servisinden Mete Efendioğlu ile tanıştığımda hatırladım, Akif'in hüzün dolu dizelerini yıllar sonra..

Mete hani "Artist gibi" derler ya, öyle yakışıklı bir delikanlı.. İki yıllık da evli.. Görünüşe göre mutlu olmak için herşeye sahip, ama değil.. En önemli şey, sağlık yok..

14 yıldır böbrek yetmezliği çekiyor.. İki yıldır dializde.. Doktorlar "Böbrek değişikliği şart oldu" demişler..

Şart da.. Hadi deyince olmuyor ki..

25-30 bin dolar arası bir para gerek..

Ülke krizde.. Sabah üstelik biliyorsunuz daha da krizde.. Yoksa bu parayı içerden toplardım ben. Şimdi bu şansım yok. Mete'nin de vakti yok..

O zaman size yazmaya karar verdim. Geçmişte bana çok yardımcı olan size..

30 bin dolar verecek bir kişi de olur, birer dolar verecek otuz bin kişi de..

Mürüvvetin endazesi mi olurmuş..

"Ya param olsa idi, ya hamiyetsiz olaydım" diye biter Akif'in şiiri.. Seyfi Baba'ya yardım edemeyenler adına..

Siz Mete'ye yardım edecek para ve hamiyete sahipseniz eğer..

İş Bankası Güneşli Şubesi

Hesap No: 121 220 1698 (Böbrek için.)

Lütfen acele edin..

Dünyayı anlamak, anlayabilmek..
Oikos, dünya demek.. Logos da, anlama.. Oikoslogos, ya da, bizim kullanımımızdaki şekli ile, Ekoloji, Dünyayı anlamak demek..

Peki dünyayı anlayabiliyor muyuz?..

Doğanın dengesini bozmak için elimizden geleni yaptığımıza bakılırsa, yanıtın "Evet" olması pek mümkün değil..

O halde, anlatmak gerek.. Birileri çıkıp anlatmalı..

Cemil Çakmaklı, bu "Birileri"nden biri işte.. Belki de birincisi.. Anlatmak için ortaya bir örnek konması gerektiğini düşünmüş ve tam 100 milyon dolar yatırarak, Kemer'de bir tepeden sahile uzanan yamaçta, Naturland, Eco Parkı yaratmış.. Burası insanların tatil geçirmeleri için düzenlenmiş bir yer ama, tatil köyü değil..

Türkiye, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz sahillerinde yan yana dizilmiş, yüzlerce, binlerce tatil köyü hep ayni şeyi satıyorlar.. Yatak.. Yemek.. Eğlence..

Eco Park ise "Doğa"yı satmak üzere planlanmış.. İnsanlar tarafından kirletilmemiş, dengesi bozulmamış doğa..

Sabah kahvaltıya oturuyorsunuz.. Sütünüz Eco Park ineklerinden o sabah sağılmış. Tereyağ ve peynirler, o sütlerden o sabah sağılmış.. Yumurtaları, oranın tavukları sabah yumurtlamışlar.. Ama mesele, onların taze olması değil. Bunlar da heryerde olabilir.. Eco Park'ta tazelik yanında bir özellik daha var..

O tereyağında pişmiş tavada yumurtanızda balık tadı ve kokusu yok.. Çünkü ne ineklere, ne de tavuklara, balık işleyen fabrikaların atıklarından hazırlanan suni yem verilmiyor.. Burada, koyun, keçi, inek, tavuk besleniyor, ama hepsi, çocukluk köylerimde olduğu gibi, doğal besinlerle besleniyorlar. O zaman, etler, sütler, yumurtalar da doğal oluyor..

Sadece hayvansal besinler mi?..

Sofranıza gelen sebze ve meyveler, Akdenizin o enfes otları da, Eco Park'ın tarlalarında gene doğal ortamlarında, asla suni gübre kullanılmadan yetiştiriliyorlar.

Bu tür gıdanın adı Organik..

Avrupa'ya gitmedi iseniz bilme şansınız pek yok.. Hele bu deli dana hastalığı çıktıktan, kanser iyice yayıldıktan sonra, bilim adamları, bol ürün almak için kullanılan hormonları, suni yemleri, doğayı yapay zorlama sistemlerini itham etmeye başlayınca, bu Organik lafı ortaya çıktı.. 3 yıl önce Londra Süper marketlerinde görürdüm, küçük bir köşede, normalin üç dört misli fiata, organik yiyecek maddeleri satılırdı.. Bu yıl baktım, dev manavlar oluşmuş.. Organik satıyorlar.. Bir eve konuk gidiyorsunuz. Ev sahibi sofrayı hazırlarken "Yediğiniz herşey organiktir" diyor.. Çünkü Organik'ten başkasını yemeyenler var..

Organik gıda, sağlığına özen verenlerin tercihi..

Bizde henüz yok.. Olacak..

Cemil Çakmaklı'nın hedefi işte bu.. Antalya yöresini "Organik" tarıma yöneltmek. Yöreyi tümüyle Organik ilan etmek ve belgelemek..

Belgelemek ya..

"Burası organik" demekle olmuyor. Almanya, İngiltere başta çok önemli denetim kurumları var. Bunlar uzun süreyle ve büyük bir titizlikle inceliyor ve ondan sonra sertifika veriyorlar..

Naturland Eco Park, Akdeniz sahillerinde bu belgeyi almış ilk ve tek tatil köyü..

"Tüm Antalya tatil köyleri Organik olursa, tüm bölge Organik belgesi alırsa, hem müthiş bir sebze, mevya ihraç potansiyeli doğar, hem de bura tatil köyleri, Yunan, İtalyan, Fransız, İspanyol ve Portekiz tatil köyleri ile müthiş bir rekabet şansı yakalarlar ve Antalya'ya 'Herşey dahil 25 mark'a, ülkesinden ucuz yaşamak için koşan ve tek kuruş harcamayan, kelle hesabı turistlerin yerine, sağlığı uğruna misli ile para harcama imkanı olan varlıklı insanlar gelmeye başlar. Hem yatakları daha fazla satmaya başlarız, hem de köy dışında harcayacak parası olan bu turistler Antalya esnafına da büyük paralar bırakmaya başlarlar.."

Mantıklı.. Mantıklı da, zor ve uzun yol.. Bu yola çıkmak için yerel birimlerin, yöre insanlarının vilayete baskı yapmaları gerek.. Vali Ankara'ya ulaşmalı.. Turizm ve Tarım Bakanları topyekun bir seferberlik için elele vermeli. Bakanlar Kurulu kararları çıkmalı..

Bütün bunları medya çok yakından izlemeli ve teşvik etmeli.. Medya öncü olmalı..

Peki hani o medya..

Bu ülkenin güzelliklerini gören, takdir ve teşvik eden, umutlar yeşerten medya nerde peki?..

Siz tartışa durun, ben Naturland Eco Park'ı anlatmaya devam edeceğim..

Cumaya..

BİZİM DUVAR
Otoyol neyin kısaltması? Tabii ki "Otomatik Yolma" nın.

Hakan&Utku

SEVDİĞİM LAFLAR
Eleştiriden kaçınmak istiyorsan, hiçbirşey yapma, hiçbirşey söyleme, hiçbirşey olma!..

Edward Hubbard

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

Genel Müdür yeni işe aldığı memurunu yanına çağırmış.. "İşe müracaat ederken verdiğimiz ilanda beş yıllık tecrübeli ve üniversite mezunu arıyoruz maddelerine tamamen uyduğunu söylüyordunuz.. Ancak araştırmalarımıza göre sizin alakanız yok..!"demiş "Ama!" demiş çocuk, "Ayni ilanda 'Hayal gücü yüksek' diye bir maddeniz de vardı...!"


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır