kapat

22.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Yel olsam da bir sel olsam da..

Bu yazı Milli Takım'ı denetlemek üzere çıktığım seyahatteki hallerimizi anlatır.. Bir fikir yazısı olup, içinde az miktarda Natriicarboxy-menthylcell ihtiva eder.. Kahvaltıdan önce bütün olarak ağızdan tatbik olunur..

Gruptaki son maçımızı seyrettiğimiz Brüksel'e iyi ki gelmişiz.. Amsterdam'da kaldığım Grand Palas'da başım biraz derde girmişti..

Odamın üçgen çıkmazını mevzu yapmıyorum, aslında çok iyi bir oteldi.. Beş yıldızlı.. Zaten iyi olmasa terfi ede ede orgeneralliğe kadar yükseltilmezdi.. Sağlığında rahmetli Hollanda Kralı bile saraydan kaçıp kaçıp bu otelde kalırmış..

Yapı olarak biraz eski kervansarayları andırıyor..

Tek eksiği atınızla geldiyseniz, hayvanı bağlayacağınız bir tahta korkuluk yok.. O zaman da ister istemez atınızı odanıza kadar çıkarmak durumunda kalıyorsunuz..

Otelin otobüs durağından biraz daha geniş bir lobisi var.. Alt katta ise bir bar ile kahvaltı salonu bulunuyor.. Servis mükemmel. Personel (Kahvaltı salonundaki garson hariç) güleryüzlü lakin biraz erkenci..

Bar personeli ile room servisin elemanları nedense müşteriden önce yatıyorlar.. Geceyarısı aklınıza çay ya da kahve içmek gibi bir lüks takılırsa, sabahı beklemeniz icap ediyor..

Üçgen bir oda..

Otel binası dışardan bizim ekstra harman çay kutularına benziyorsa da köşeleri iki düzlemin birleştiği çizgi halinde düşünülmemiş.. Çizgiye denk gelen yerlerde dar bir dikdörtgeni andıran duvarlar oluşturulmuş..

O yüzden her katın koridorlarında, en başta ve sonda kalan odalar biraz yamuk kalmış.. Benim oda üç kenarı açısından dikdörtgendi.. Ama pencerelerin bulunduğu duvar dikkate alındığında üçgenleşiyordu..

Bu durum müşteri açısından pek sıkıntı yaratmıyor.. Aynı şeyi oteli tefriş edenler için söyleyemeyeceğim.. Çünkü eşyaları yerleştirirken biraz zorlandıkları besbelli..

Buldukları tek düz duvara aynalı masayı dayadıklarından, televizyon konusunda zorlanmış, aleti hemen dibine monte etmişler.. Aletin yüzünü odanın içine çevirmeye kalktıklarında yatak ekranın yarısını kapatacağından, mecburen yatağın baş tarafının dayandığı duvara doğru nişanlamışlar..

Bu da televizyon seyretmeyi kolaylaştırmış.. Yatağın solunda küçük bir komidin var.. Abajuru yere indirdikten sonra bu komidinin üzerine oturursanız televizyonu rahat seyredebiliyorsunuz..

Üstelik ayağınızı yatağa uzatma lüksünüz de doğuyor..

***

İlk gün güzel bir yemek yedikten sonra otele dönüp, odalarımıza çekildik.. Komidine oturup biraz TV seyrettikten sonra yattım.. Sabah 07.00 sularında kalktım..

Nasıl oldu da kalkabildin demeyin..

Ben ne zaman bir heyetle dış seyahate çıksam, heyetin bütün üyeleri beni uyandırmayı vazife bilip sırayla odama telefon ederler.. Çalan telefonlara koşuşturmaktan, normalde onbeş dakika süren duş ve traş faslı yarım saati geçer..

Bir de telefonda sesimi duydukları halde kalktığıma inanmayan yol arkadaşlarım vardır.. Mesela Mudo gibi.. Bunlar da "uykuda konuştuğum" söylentilerine kulak verdiklerinden, fiziki baskı için üşenmeyip bizzat odama kadar gelirler..

Huylu garsonun hali..

Sabahın köründe ayağa kalkmak sinirlerimi alt üst ettiğinden kahvaltıya indiğimde "dokunulmazlığı oylanan" milletvekili gibiydim.. Hani olay çıkarmak için resmen aranma halleri..

Allah'tan bu huyumu da öğrenmişler.. Kimse bulaşmıyor..

Kahvaltı salonuna tek bir garson bakıyor.. Elli yaşlarında, uzun boylu, gözlüklü, bürokrat görünümlü bir Belçikalı.. Hemen bir çay istedim.. Ama normal insanların içtiği çaylarla karıştırmaması için "Bir pot lütfen" dedim..

Bu pot dediğim, porselenden yapılma çaydanlık oluyor.. İçinde birkaç fincanlık sıcak su var.. Beş altı poşet salladığımda "normal ölçülerime yakın" bir çay elde edebiliyorum..

Böyle böyle ancak üç pot çay içtikten sonra zihnim normal faaliyetlerini yerine getirebiliyor.. Arkadaşlarıma, kahvaltının sonuna doğru "günaydın" diye karşılık vermemi sağlıyor..

Garsona "Bir pot çay" derken, elimle tarif ihtiyacını duydum.. İki elimin arasını bir güğümü sığdıracak kadar açmışım.. Adam ters bir ifadeyle başını salladı..

Ben de başımı salladım.. Hem iki yana doğru, hem de önden arkaya doğru salladığımdan garson tuhaf bir müşteriyle karşı karşıya olduğunu anlayıp uzaklaştı..

Biraz sonra resepsiyonda görev yapan bir eleman geldi yanımıza..

Belli ki garson beni "Aşağıda bir manyak var.." diye ispiyonladı.. O sebepten kahvaltı salonuna inen resepsiyon görevlisi yanıma gelip, bana yardımcı olmak istediğini söyledi..

Sinir tepemde.. Kendi başıma olsam bir hareket de ona çekeceğim.. Allah'tan araya Mudo'nun oğlu Ömer girdi ve benim hislerime tercüman olup, önüme bir pot çay gelmesini sağladı..

Kalktım.. Açık büfede, üzerinde İngilizce olarak ne kadar "kahvaltı çayı" yazan poşet varsa hepsini getirip, demliğe tıktım.. Garson benden iyice kıllandı..

Bakışlarından anlıyorum ki benden nefret ediyor, tiksiniyor..

***

Bu Hollandalılar tuhaf bir millet zaten..

Kimseyi takmak istemeyen bir tabiatları var.. Ordularında bile bu böyleymiş.. Bundan bir ay kadar önce Hollanda Genelkurmay Başkanı, subaylara hitaben bir genelge yayınlamış..

"Bundan böyle küçük rütbeli subaylar büyük rütbeli subaylarla karşılaştıklarında selam verecekler.. Bütün dünya ordularında bu böyledir.." demiş..

Anlayın huylarını..

Çiçeği burnunda genç bir subay koca Genelkurmay Başkanı ile karşılaşsa, yanından kıçını sallaya sallaya geçiyor.. Herhalde "Bu bunağın bir iki yılı kaldı. Ben daha yıllarca bu ordudayım.. Ne diye selam vereyim.. O bana selam versin.." diye düşünüyordur..

Zaten dolaştıkça cins bir milletin arasında olduğumu anladım.. Örneğin Belçika Avrupa'nın en çok yağmur alan ve suyu bol ülkesi.. Buna rağmen Avrupa'nın en pahalı suyu burada..

Bir terslik var bu ülkede.. Ama Mudo intikamımızı bol bol aldı.. Öyle bir aldı ki Türk'ün adı moda dünyasına altın harflerle kazındı.. Onu da yarın anlatacağım..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır