kapat

22.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Mustafa Denizli...

Türkiye'nin, geçen yüzyılın en son "leke"si, 28 Şubat 1997'yi ilk sonuçlarıyla öğrendiği anda, 1 Mart 1997 günü, ben Antalya'da bir futbol paneli yönetiyordum. Aynı günün gecesi, Fenerbahçe'nin Antalyaspor ile önemli bir lig maçı vardı ve birçok futbol otoritesi gerek panel, gerekse müsabakayı izlemek için Antalya'da idi.

Panelistler arasında o dönem Fenerbahçe Başkanı Ali Şen, futbol otoritesi Doğan Koloğlu, Erman Toroğlu, Trabzonspor eski antrenörü Şenol Güneş, ayrıca Prof.Dr.Kurthan Fişek ve Milli Takımlar Başantrenörü Mustafa Denizli'yi hatırlıyorum...

Her panelisti tanıtırken, kendimden de birşeyler katarak, övücü cümlelerle özelliklerini belirtmeye çalışıyordum. Sıra, Mustafa Denizli'ye gelince, "Raket gibi sol ayağı vardı. Hele doğrudan kaleye gönderdiği korner vuruşları, herkesin yüreğini ağzına getirirdi. Onu hep Fenerbahçe'de görmek istemiştim. Futbol hayatının sonlarında birgün gelmek üzereydi de. Ancak, Alsancak'ta Altay kulüp binasının önünde biriken taraftarlar, İstanbul'a gitmesini önlediler ve onu sarı-lacivertli forma içinde göremedim. Bir süre sonra, futbol hayatının son yılını İstanbul'da ama Galatasaray forması içinde tamamladı. Ardından, Jupp Derwall'in yardımcı antrenörlüğü ve daha sonra Galatasaray'ın başında çok uzun yıllar görülmeyen şampiyonluklar ve Avrupa kupalarında ilk kez yarı final... Şimdi, milli takımın başında. Türk futbolunun 'milli patronu'..." sözlerini sarfettiğim halâ belleğimde.

Aynı panelde, Erman Toroğlu'nu "Tribün diliyle çamur bir futbolcuydu" diye tanıtıma başlamıştım. Toroğlu, konuşmasının girişinde, "Çandar, böyle deyince, tereddüde düştüm; Mustafa'dan mı bahsediyor, benden mi?" diye latife yapmış ve salonu güldürmüştü. Panel sonrası şakalaşırken, futbol hayatları boyunca, Mustafa Denizli'nin ve Erman Toroğlu'nun 21-22 kere sahadan atıldıkları konu olmuştu. Biri diğerinden tek farkla öndeydi...

Bir başka seferinde ona, neredeyse her Türk çocuğunun İstanbul'un "üç büyükleri"nden birinin taraftarı olduğuna dikkati çekerek, kendi çocukluğunda kimin taraftarı olduğunu sormuştum. "Beşiktaş" cevabını vermişti.

Denizli, Milli Takım'a tüm tarihinde yaşattığı en parlak başarının ardından Fenerbahçe'yi çalıştıracak. Onu, Fenerbahçe'nin başında görmek isteyenlerin başındaydım. Çok sevindim. Ama, Mustafa Denizli'nin başarılara imza atması için, elinin kolunun tümüyle serbest bırakılması ve önüne en az iki-üç yıl zaman konulması gerek. Fenerbahçe camiasının sabrı ve yapısının cömertliğinden emin değilim.

Emin olduğum husus, futbolculuğunda hiç de "efendi" olmayan Mustafa Denizli'nin daha sonraki yaşamını, Türkiye'nin en çarpıcı "futbol asilzadesi" olarak geçirdiği. Ona tek bir sıfat uymaz. Aynı zamanda bir "futbol maceraperesti", ayrıca Türk futbolunun "en yaratıcı parlak beyni"dir. Kariyeri, bunların tümünün belgesidir.

Galatasaray, bu yılki UEFA Şampiyonluğu'nun provasını ve birikimini onun elinde, yarı finale çıkarak yapmıştı. Onun elindeki Kocaelispor bile, İstanbul'da "üç büyükler"e 5-6 gol atabilen bir tehlike onbiri haline dönüşmüştü. O ayrıldıktan sonra, oyuncuları aynı kalan Kocaelispor'un haline bakın. Bir de, bu sene taraftarlarına kahır mektubu yazdıran Fenerbahçe'yi gözünüzün önüne getirin; bu Milli Takım'ın yarısı o Fenerbahçe'den ve Milli Takım, tarihinin en büyük başarısını elde etmiş durumda. İtalya'ya adaletsiz bir penaltıyla yenik düştükten sonra, İsveç ve en önemlisi Belçika engelini hem de kendi başkentinde geçen bir Milli Takım...

Bundan önce Avrupa finallerine tek bir kez katılabilen Milli Takım, tek gol bile atamadan eleme turlarında kalmıştı. Şimdi, çeyrek finalde! Cumartesi günü Portekiz maçının sonu ne olursa olsun, Mustafa Denizli, Türkiye'ye bir büyük başarıyı tattırmıştır.

Ve, Türkiye'ye başarı tattırma kapasitesine sahip ve Türkiye'yi dış dünyada en iyi temsil edebilecek her "birey"in başına gelen Mustafa Denizli'nin de başına hep geldi. Kendi ülkesinde arkadan hançerlenerek, ağır hakaretler altında yol aldı. Başını çevirip bakmadığını biliyorum. Çünkü, Mustafa, "birey"dir, yani "vizyon sahibi"dir, "büyük" oynar. Yaptığının doğruluğundan zerre kadar kuşkusu yoktur.

Mustafa, Türkiye'nin "soylu evlâdı"dır. Mustafa Denizli, bizdendir...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır