kapat

22.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
'Neler oluyor, anlamıyoruz!'
Yazarımız Ruhat Mengi siyasal ve sosyal konularda iş dünyasının nabzını tuttu

Türkiye son iki haftadır Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'in Yüce Divan'a gönderilme olasılığı... Bunun hükümet krizi yaratması...

Cezaevindeki çatışmalar... Ve Mehmet Ali Ağca'nın gelmesi gibi konularla uğraşıyor. Peki iş dünyasının önde gelen simaları bu konuda ne düşünüyor?

RAHMİ KOÇ:
'Böyle giderse AB'ye almazlar'

Mehmet Ali Ağca'ya lüzumsuz vakit harcanıyor. İşin tadını kaçırdılar. Cezası belli; suçludur, gelmiş cezaevine girmiştir. Cezası neyse verip içeri tıkmak, vakit harcamamak lâzım.

Dışardaki cezaevleri o kadar katı ve disiplinli ki, bizim "Babalar" orada rahatsız oluyor. Kapağı buraya atıp rahat ediyorlar. Adalet Bakanlığı'ndan alıp İçişleri'ne mi bağlamak lâzım cezaevlerini acaba? Artık Türkiye'de bazı şeyleri hiç anlamıyorum.

Yüce Divan konusu da öyle. Bu sefer Mesut Bey'i öyle sakat bir nedenden gönderiyorlar ki... "Ford" konusundan yargılanacağını yabancılara söyleseniz gülerler.

Çiller'in örtülü ödenek konusu ise ispat edildi. Adam hapis yatıyor ve kendisinin de bu işi politik çıkar için yaptığı ortaya çıktı. Hiçbir mazereti yok. Ama Türkiye'de her şey olabilir.

Ekonomide şimdilik talep canlı görünüyor ama bıçak sırtında.

Nüfusumuz çok. Enflasyon standartları tutmuyor. Siyasi istikrar yok, bilançolar şeffaf değil. Avrupa kriterlerine uymayan çok şey var. Türkiye büyük pazar ama onu da verdik zaten. Şu anda pazar gücümüz de yok. AB açısından kısa dönemde hiç ümit görmüyorum.

SAKIP SABANCI:
'Aşiret miyiz, devlet miyiz?'

Başımızdaki dert sadece Ağca değil, Apo olayı da var, Özdemir Sabancı işi de var. Basından, politikadan kaybettiğimiz değerli insanlar var. Beynelmilel ilişkiler var.

Bir Ağca geliyor, yer yerinden oynuyor. Hapishaneler derseniz, kıyamet kopuyor. Nedir bu? Bir kader mi? Biz aşiret miyiz, devlet miyiz?

Bugünlerde Mesut Yılmaz'a yapılan bir haksızlık var. Ford, Koç gibi Türkiye'de ve dünyada önemli iki büyük grup büyük bir girişime başlıyor. Buna karşı, "Vay efendim bu araziyi niye verdin" diyoruz. Global dünyada yerimizi alma zamanı gelmiştir. Eloğlu yalnız toprağı vermiyor, Hollanda, İrlanda gibi ülkeler, "Gel bana her şeyi vereceğim" diyor. Her türlü desteği veriyor. Biliyor ki bir verirse beş alacak. Koç rakibim ama "Allah sizden razı olsun" diyorum. Mesut Bey'in yaptığını 10 yıl önce yapsalardı bugün Türkiye başka türlü olurdu.

Tansu Çiller'in örtülü ödenek konusu için söylenecek şey yok. Bu ülkede iyi iş yapana teşvik olmadığı gibi, yanlış yapanın da yanına kalıyor. Meclis'in doğru kararı vermesi lâzım.

Bu tabloyla Avrupa Birliğibizi almaz. Avrupalı "Benim kulübümde üye olacaksan, düzgün olacaksın" diyor.

BÜLENT ECZACIBAŞI:
'Umut ışığını görüyorum!'

Suçluların, çete başlarının yakalanması, birçok konuda çözüm yoluna girilmesi umudu yaratıyor. Ama bu ne kadar gerçekçi bilmiyorum. Yalnız Ağca'da değil, diğer tüm suçlulara da yasaların belirlediği cezanın verilmesi gerekir. Gündemin uzun süre yasadışı olaylarla, isimlerle meşgul edilmesi gereksiz. Zaten neler olup bittiğini artık anlayamıyorum. Ama inşallah birileri biliyordur.

Yüce Divan konusu siyasi hesaplarla verilen kararlara dönüştürüldü. Yine de ben istikrarın bozulacağını sanmıyorum. Bunun siyasi faturasını taşıyamazlar.

Avrupa Birliği'ne gelince, bizim ne olduğumuzu biliyor zaten. Türkiye'nin ortamı belli. Bir sürü aydınlanmamış cinayet, siyasetle mafyanın içiçe girdiği bir ortam. Ağca'yla, Çakıcı'yla gündeme gelmedi bu. Ben yine de son gelişmelere bir umut ışığı gibi bakmak istiyorum. Belki naif bir görüş ama her şeyin çorap söküğü gibi ortaya çıkacağını, bu tablonun değişeceğini ümit ediyorum.

CEM BOYNER:
'Referanslarımızı kaybettik'

Boyner Holding'in başarılı patronu Cem Boyner siyaseti bıraktığından bu yana siyasi konularda hiç konuşmadı. Hiç bir görüş bildirmedi, yorum yapmadı. Türkiye'de siyasi ortamın bir kez daha karmakarışık bir görünüm arzetmesi, genel başkanların, Başbakan'ın bile net bir görüş belirtememesi, Ağca olayı, istikrar ve diğer konulardaki sorularımı cevaplamakta da yine çekimser kaldı, siyasete girmek istemediğini belirtti ama şunları söylemeden de yapamadı:

"Her şey beni o kadar şaşırtıp yerimden oynatıyor ki söyleyecek söz bulamıyorum. Beynim durdu artık. Referanslarını kaybediyor insan. Her şey olması gerekenden o kadar farklı gelişiyor, öyle akıl almaz olaylar cereyan ediyor ki, "Ne desek boş. Hiç bir şey değişmiyor" noktasına geliyoruz.

Bu durumda yapılabilecek tek şey gelişmeleri zamana bırakmak, her şeyin düzeleceğini ummak ve bunun bir süreç olduğuna inanmak gibi görünüyor.

BESİM TİBUK:
'Kararlı yönetim yok'

Ağca ve diğerlerinin durumu güven açısından çok kötü etki yaptı. Hapiste de kral gibiler. Türkiye Cumhuriyeti üç-beş adamı ayrı odalarda, silahsız, telefonsuz tutamıyorsa, kararlı yönetim yok demektir.

Savcıya bilgi verenlere ceza indirimi uygulansa olaylar ortaya çıkar. Babaların poliste ve her köşede bağlantıları var. Bu bağlantılar ancak açıklayanlara getirilecek afla çözülebilir. Hapishanelerdeki görüntü de adalete inancı yok ediyor.

Af çıksın, diyorlar... Zaten suçlular infaz yasasından dolayı kafadan affediliyorlar. 20 yılın 12 yılı hemen affediliyor, 8 yılın çoğunu da kendi kasabasına nakledilerek ailesiyle yaşıyor. Hangi ülkede böyle bir sistem var?

Ekonomide kısm” bir başarı var. Geçtiğimiz 7-8 yıl (az faizle) dış borç almak dururken içerde yüzde 40-50 faizle borç aldık. Şimdi IMF'yle anlaşıp akıllı bir iç borç düzenine girildi. Ama öte yanda yanlış bir döviz politikası uygulanıyor.

ERKUT YÜCAOĞLU:
'Bu ne biçim gündem?'

Türkiye'nin gündemine bakınca "Biz ne yapıyoruz" diyor insan. Bakıyorsunuz gündemin en önemli konusu bir anda "Yüce Divan" oluyor. Oysa Türkiye, ekonomik, sosyal ve siyasi reformlarını gündeminin öncelikli maddesi olarak yürütmek zorunda. AB ile kesin müzakereye başlamamız için Kopenhag kriterlerinin parlamento tarafından sağlanması, uyum projesinin hayata geçirilmesi şart.

Biz iş alemi olarak ilk defa bu kadar kapsamlı bir ekonomik programın yürütüldüğünü görüyoruz. Bundan da memnunuz. Ama bu gelişmeyi sağlayacak en önemli şart siyasi istikrar. O bozulduğu takdirde herşey bir günde altüst oluyor.

Suçluların arka arkaya yurtdışından gelip burada yargılanması, cezaevi olayları bize sistemde karanlık noktalar olduğunu gösteriyor. Bunlar olmasa, Batılı demokrasiler düzeyinde bir şeffaflık olsa; ne Ağca, ne Çakıcı olayı bu şekilde ortaya çıkmazdı.


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır