|
SEDAT SERTOĞLU(ssertoglu@sabah.com.tr
)
|
BAB tartışması (2)
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, Türkiye'nin, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği'nin karar mekanizmasının dışında tutulmasına karşı çıkmış, bunun kabul edilmemez olduğunu, bu kararın topluluğun Orta Asya ve Ortadoğu kapılarını olumsuz etkileyeceğini belirtmiş, hatta konuyu, NATO imkanlarının kullanılmasına kadar getirmişti..
Org. Kıvrıkoğlu'nun açıklamalarının elimize ulaştığı günlerde, İngiltere'nin Ankara büyükelçisi Sir David Logan'ın, aynı konuda, yaptığı yeni bir konuşma bize gönderildi. Büyükelçi Logan, AB'nin değişim sürecinden söz ettikten sonra işi savunma konusuna getiriyor ve bakın özetle ne diyor:
"Birliğin derinleşmesi, Türkiye'nin üyelik kriterlerini yerine getirdiğinde katılacağı Birliğin niteliğini önemli ölçüde etkileyecektir. Fakat Türkiye üzerinde şimdi de çeşitli alanlarda etkileri vardır. Bunlardan biri Avrupa savunmasıdır. Avrupa, Bosna ve Kosova'daki gibi Avrupa'yı etkileyen kriz ve çalışmalar konusunda şimdi yaptığından daha fazlasını yapabilir ve yapmalıdır. Bizim Avrupa savunması kavramımız dışlayıcı değil, kapsayıcıdır. Demek istiyorum ki, bu kavram NATO'yu da, AB'ye üye olmayan müttefikleri de, Avrupa'yı etkileyen güvenlik sorunlarında rol oynamaktan alıkoymaz. AB üyelerinin çoğu aynı zamanda NATO üyesidir. Bu nedenle, Avrupa savunma operasyonlarının planlama safhasında, NATO'nun rehberlik etmediği yerlerde bile NATO imkanlarından yararlanılması makuldur. Bunun için NATO hükümetlerinin onayı gerekecektir. AB, harekete geçmeye karar verirse, Türkiye gibi AB üyesi olmayan Avrupalı müttefiklerin arzu ettikleri takdirde katılmaları memnuniyetle karşılanacaktır. Kısaca, AB üyesi olmayan Avrupalı müttefikler kararların şekillendirilmesi ve operasyon safhalarına katılabileceklerdir. Ticari bir benzetme yaparsak, Türkiye iflas etmiş küçük bir mağazadaki hisselerini gittikçe büyüyen çok uluslu bir mağazanın hisseleri ile değiş tokuş ediyor. Hedef 60 gün içersinde 60 bin askerden oluşan birliği, gerekli hava ve deniz desteği ile birlikte konuçlandırabilmek ve bunu en az 1 yıl idame ettirebilmektir. Türkiye, şimdiden bu hedefe katkıda bulunmaya istekli olduğunu ifade etmiştir. AB'ye gelecekte üye olacak diğer ülkeler gibi, Türkiye ile de birlikte çalışmayı umuyoruz.."
Peki bu işte bir çelişki yok mu? Org. Kıvrıkoğlu, Türkiye'nin karar mekanizmasının dışında tutulmasının kabul edilemez olduğunu söylüyor, büyükelçi Logan ise, Türkiye'nin şimdiden, oluşturulacak birliğe asker vermeye istekli olduğunu belirtiyor.. Ayrıca mükemmel bir diplomatik dille, karar mekanizması içinde olamayacağını da, satır aralarına saklayarak söylüyor.
Duruma baktığınız zaman, açıkça görünen tablo şu:
Davul bizde ama, tokmak AB'nin elinde olacak..
Ankara, bunu, bugünden, bu şartlarla kabul ederse ve de AB yarın, bir bölgeye, belirli bir gurup için müdahale kararı alırsa, bu da Türkiye'nin ulusal çıkarlarına aykırı olursa, ne yapacağız? Bu noktada "Katılmıyorum" demek çözüm değildir.. Çünkü ulusal çıkarımız, belki de aksi bir kararı uygulama noktasına getirecektir Türkiye'yi.. Durum, bu derece kritik olabilir..
AB'ye şunu da, altını çizerek hatırlatmak isteriz; Türkiye, AB'ye aday ülkeler arasında NATO üyesi olan tek ülkedir. Bu nedenle çok ciddi bir ağırlığı ve ayrıcalığı vardır.. Bu nedenle, Türkiye, bu güçlü ayrıcalığımızı masaya getirmeli ve karar mekanizmasının içinde, mutlaka, yer almalıdır..
Olmazsa, o zaman da Orgeneral Kıvrıkoğlu'nun, iki gün önce, bu konuda, bu sütunda yayınlanan demecinin gereğini yapmak zorundadır.. Devam edeceğiz..
|
|
Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|