Gururumuz Yeşilköy
TÜRK Hava Yolları ile uçmanın her açıdan ne büyük bir zevk olduğunu son yolculuğumda bir kez daha anladım. Cannes dönüşü Nice-İstanbul uçuşunda parlak bir yöneticilik gösterisi sergiledi, ulusal hava yolumuz... Check-in işlerini çabucak hallettiler, sinemacı Mehmet Soyarslan ve eşi Rezzan'ın kaybettikleri uçak biletlerinin yerine hemen yenisini çıkardılar. Cannes'den dönen sinemacılar, tatilden dönen Hasan Cemal, Güngör Uras gibi ünlü gazeteciler, yine Riviera'daki bahar tatillerinden ve alış-veriş seferlerinden dönen sosyete mensuplarının ve de ülkemize tatile gelen Fransızlarla tıkabasa dolu uçakta bizlere hiç aksamayan bir servis, güzel yemekler ve başucu kitabı yapılacak güzellikte bir Skyline dergisi sundular. Bravo...
Ama asıl sözünü etmek istediğim yeni Yeşilköy Havaalanı... Gerçi açıldığından beri birkaç kez kullandım. Ama tam bir yargıya varmak için birkaç kez görmeyi, ayrıca işletmenin oturmasını, kimi kaçınılmaz eksikliklerin tamamlanmasını filan bekledim. Yoksa birkaç kırık taş, yerinden oynamış çerçeve, konmamış levha gibi ayrıntılara takılıp esası gözden kaçırmak tehlikesi vardı.
Kimi ayrıntılar bize işin görkemini unutturmasın... Yapılan gerçekten de önemlidir ve özellikle Türkiye gibi büyük işlerin yıllarca süründüğü bir ülkede (bakınız: İstanbul metrosu) bu havaalanı gerçek bir mucizedir. Kıyaslamanın ötesinde, son derece ferah mekanları, büyük alanı, modern ve aydınlık mimarisi, her konuda çoğaltılmış gişeleri ve personeliyle, artık Türkiye'ye uçakla gelip gitmek bir işkence olmaktan çıkmış, gerçek bir keyif olmuştur.
Yeşilköy Havaalanı bizleri yıllardır içinde yaşadığımız utanç verici bir durumdan kurtarmış, Türk turizmine yeni bir hız vermiştir. Kısa sürede kimi küçük eksiklerin giderilmesi, iç hatların da çağdaş düzeye çıkarılması ve inşallah gelişecek turizm hareketiyle birlikte büyütülme projelerinin de zamanında hayata geçirilmesiyle, Yeşilköy mucizesinin hep süregiden hale getirilmesini diliyorum.
Bir teşekkür anakente
İYİMSER başladık, öyle devam edelim. Biz gazeteciler ülkede ve kentte gördüğümüz her aksaklığı, her olumsuzluğu kimi zaman biraz da büyüterek yansıtmakta ustayızdır. Bir hatamız ise olumlu şeyleri yazmakta ve kamuoyuna yansıtmaktaki isteksizliğimizdir.
Şimdi... Bu kentin gece aydınlatılması konusunda ne çok yazdığımızı ve o karanlık otoyollardan, ölügözü bir ışığı bile hasretle arayan caddelerden, insanın gece girmeye korkacağı kapkaranlık sokaklardan ne kadar yakındığımızı hatırlarsınız.
Ama yurda döndüğüm aynı gece Yeşilköy'den gelip E-5'i alarak Ulus'a giderken, pırıl pırıl bir kentten geçtim. Tüm E-5 parlak biçimde aydınlatılmıştı. Haliç köprüsüne geldiğinizde uzaktan gözüken eski bir kent manzarası nefes kesiciydi: Daha düne kadar karanlık içinde olan birçok tarihi yapı, özellikle cami pırıl pırıldı.
Ana yolları Anakent belediyesinin aydınlattığını biliyorum. Sanırım ki, tarihi eserleri de onlar aydınlatıyor. O açıdan hep yakındığımız bir konuda bu kez de olumlu bir şeyleri söylemek ve de Anakent'e en azından camiler ve E-5 aydınlatması için teşekkür etmek istiyorum. Darısı diğer yolların başına...
|