Burger King'in Türkiye'deki 100'üncü restoranının açılışına katılmak için Türkiye'ye gelen Burger King Dünya Başkanı Dennis Maramatimas, Türkiye pazarı ve dünyadaki stratejileriyle ilgili sorularımızı yanıtladı.
* Türkiye, köftenin çok çeşitli türlerinin yaygın olarak tüketildiği bir pazar. Böyle bir pazarda bu kadar agresif bir büyümeyi nasıl başardınız?
Beş yılda 100 restoranlık bir büyüme, bizim kendimize özgü oluşumuzun bir ödülü. Bizim sunduğumuz alevde ızgaranın tadı çok önemli. Konseptimiz de etkili. Ben global pazarlamaya inanırım. Müşterilerin birbirlerinden çok farklı özellikler taşıdıklarını düşünmüyorum. Onun için büyüme hızını damak yapısı belirliyor. Türkler'in damak tadının bizim ürünlerimize yakın olması büyümeyi hızlandırdı.
* Nasıl bir stratejiyle yola çıktınız?
Bizim hedefimiz, dünyanın her yerinde koşulsuz bir şekilde müşteri memnuniyetini sağlamak. İnsanların önüne üç dakika içinde, en leziz yemeklerden oluşmuş mükemmel bir mönüyü, en temiz ve ferah çevre şartlarıyla sunmak zorundayız. Bunlar bir müşterinin size bir kereden fazla gelmesinin ön koşulları. Çok karmaşık değil, sadece her şeyi, tüm ayrıntılarıyla, her gün doğru yapacaksınız.
* Rekabetin son derece yoğun olduğu bir sektörde bulunuyorsunuz. Sizi en yakın rakibinizden ayıran en önemli katma değer ne olacak?
Rekabetten kesinlikle korkmuyor ya da çekinmiyorum. Çünkü sonuçta biz rakibimizle birbirimizi zorlayarak müşterilerin kazanmasını sağlıyoruz. Rekabet bizi diri tutuyor. Kendini beğenmiş şekilde "Ben en iyiyim" edasıyla dolaşırsanız, markanız ne kadar büyük olursa olsun ölüme mahkumsunuz.
* Hayatınızda hiç Big-Mac yediniz mi?
Çok yakında değil, ama gençlik yıllarımda bol bol yedim. Tadının çok değiştiğini sanmıyorum ve rahatlıkla söyleyebilirim ki, dünyada hiçbir hamburgerin lezzeti Whooper kadar başarılı değil.
* Müşteriyi tanımaktan sözettiniz. Birkaç dakikalık bir alışverişte bunu nasıl başarıyorsunuz?
Bunun kolay bir ölçüm yöntemi yok. Ancak, müşteri sadakatini ölçebiliyorsunuz. Bir müşterinin ne kadar sıklıkla restoranınıza geldiğini gözlemleyebiliyorsunuz. Çalışanların anti-hiyerarşik çalışma düzeni sayesinde kasadakilerin müşteri isteklerini üstlerine iletmesini de sağlıyoruz. İlmi araştırmalar da yapıyoruz.
* İnsanların bugünlerde fast foodlarda bile yemek için çok vakti yok. Adrese teslim ya da hızlı servis gibi yeni stratejileri düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. ABD'deki satışlarımızın yüzde 60'ı arabaya servis. İnsanlar yemeği alıp kaçıyorlar. Hem Türkiye'de hem Avrupa'da bu tarz çalışabilecek restoranların sayısını artıracağız.