"68 kuşağı efsanesi" mensuplarınca yaşatılırken, şimdi moda olan bir e-posta kontrolüyle "80'lerin çocuğu" olup olmadığınız ortaya çıkıyor...
Eğer:
* İstanbul'un telefon kodunun 1 olduğunu ve Anadolu yakasını aramak için kod çevirmek zorunda olmadığınız zamanları hatırlıyorsanız
* Hayatınızda en az bir kere kaset doldurtmak için para verdiyseniz
* Bir video kulüpten kaset kiraladıysanız (Betamax!)
* Mini Minti'nin ne demek olduğunu biliyorsanız
* Trafikte sıkıştığınızda "Turbo" tuşunu arıyorsanız
* İlk McDonald's nerede açıldı biliyorsanız (ve önündeki kuyruğa girmişseniz)
* FM kanalında tek bir istasyon olduğunu hatırlıyorsanız
* "Bir telsiz alalım" diye babanıza yalvarmışsanız
* The Wall'u sinemada izlemişseniz
* Elmor'un kim olduğunu biliyorsanız
* İhtilal kelimesinin anlamını bir sabah annenizden öğrenmişseniz
* J.R.'ı kimin vurduğunu biliyorsanız
* 99Luftbaloons hâlâ güzel bir şarkı ise
* Kardeşlerinizle Voltran'ı oluşturmaya kalktıysanız
* Commodore 64 hâlâ bir yerlerde duruyorsa
* Mork'un kim olduğunu ve nereden geldiğini biliyorsanız
* TRT'de yabancı dizi izlerken TRT3 radyosunda orijinal sesi dinlemişseniz
* "Güüüüç Bende" lafını biliyorsanız
* 10 deyince aklınıza Bo Derek geliyorsa...
Siz seksenlerin çocuğusunuz!
İnternet haftası kimin umrunda?
İnternet haftasındayız... Şimdi bütün bakanlara teker teker sorun, "Efendim internetsiz bir Türkiye ne olur?"
Cevap hazır...
"Türkiye sanal devrimi yaşamazsa, matbaanın gecikmesinin faturasından çok daha ağır bir fatura öder" diye başlıyor, "Çağı ıskalarız, medeniyet trenini kaçırırız" diye bitiyor.
Sonra bir daha sorun...
"Peki bakanlığınız interneti ne kadar kullanıyor, kendi alanında gelişmesi ve yayılması için ne yapıyor?"
Cevaplar...
"Kem küm!"
İnşallah Kültür Bakanlığı gibi bir bakanlık şu yazdığım yazıya sinirlenir, "Dünyanın en güzel sitelerinden birini yaptık, adamın haberi yok, masa başından yazıyor" diye tepki gösterir, internet haftası dolayısıyla kendi etkinliklerini gündeme getirir.
Diğerlerine de bir baskı unsuru olur, "Biz ne yaptık" diye kendilerine sorarlar.
Özel sektör internet yarışında, büyük patlama var ama işin yayılması daha çok kamu sektörünün silkinmesiyle olacak.
Mesela Milli Eğitim Bakanlığı internetle ilgili neler yapmış, bakanlık binası internete bağlı mı?
Ulaştırma Bakanlığı'nın internet altyapı çalışmalarında gecikme var mı?
Yoksa hepsi vaatlerde mi kaldı?
Cevaplar e-postayla gelirse sevinirim!
"Teşekkür ediyorum"u yabancıya nasıl öğretirsiniz?
III. Dünya Türk İşadamları Kurultayı'nın popüler ismi Hong Kong'lu patron Zuhal Mansfield insan olarak da çok keyifli bir portre çiziyor.
Hayatı boyunca yabancılarla birlikte olduğundan kendine göre formüller bulmuş. Bunlardan bir tanesi İngilizce bilen yabancılara Türkçe "Teşekkür ederim" lafını öğretmek. Şöyle anlatıyor...
Yabancı misafirin geliyor, Türkiye'de ağırlıyorsun. Adam elbette Türkçe'de "Thank you" nasıl dersiniz diye soruyor. "Teşekkür ederim" dediğinizde size bir garip bakıyor çünkü bir yabancı için söylemesi çok zor. Tek kelime bile değil, telaffuzu zor bir cümle. Şu yabancılara nasıl bunu dedirtsek diye düşündüm ve bir formül buldum, onu söylüyorum, bir daha asla unutmuyorlar.
Bu aşamada elbette "Formül ne" diye sordum, sıkı durun yazıyorum...
İngilizce "Tea sugar at your room (Düz gidersek sırayla "Çay şeker odanızda")
diyeceksiniz.
Bunu İngilizce söylediklerinde Türkçe "Teşekkür ediyorum"u telaffuz etmiş oluyorlar.
Basit ama düşünmek lazımdı!
