kapat

13.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Bugün varlar; yarın yoklar...

Bundan aylar önce yapılması gerekenler şimdi bir haftaya sıkışmak zorunda. Bir ay kadar sonra Türkiye, yedi yıllık yeni cumhurbaşkanını bulacak. Akıl almaz bir basiretsizlikle, hükümet ortakları, Türkiye'yi "tek isim" üzerine endeksledikleri için, şimdi sıkıştılar.

Süleyman Demirel, anayasaya göre Cumhurbaşkanlığına devam edemezdi. Edebilmesi için "muz cumhuriyeti yöntemleri"ne gerek yoktu. Zaten buna rağmen de, olmadı. Dolayısıyla, Başbakan, yaklaşık dört ayı heba etmiş oldu. Onunla birlikte yardımcısı ve ortağı da.

Bülent Ecevit'in "şartnamesi"nin özellikle birinci ve üçüncü maddeleri doğrudur. İkinci madde yani, iktidar ortaklarından birinden bir milletvekili üzerinde anlaşılması, birinci maddeyle birleşebilir.

Bundan bir önceki yazıda da ifade ettik; yedi yıl için seçilecek yeni cumhurbaşkanının, ne kadar süreceği belli olmayan bir hükümetin tasarrufu ile belirlenmesi sakıncalıdır. Bu bakımdan, mademki yeni cumhurbaşkanını bu parlamento seçecektir; öyleyse parlamentoda temsil edilen tüm partilerin arasında bir eğilim belirlemek ve bir "uzlaşma ismi" üzerinde buluşmak en isabetlisidir ve sağduyunun gereğidir.

Eğer bu sağlanamazsa, TBMM dışından bir isim üzerinde "uzlaşmak" icap edecektir. Ancak, adı üzerinde "uzlaşmak"... O da yine beş parti arasında bir uzlaşmayı zorunlu kılacaktır.

Başbakan'ın doğruya varması için ortalığı bu kadar kırıp dökmesine ne gerek vardı, anlamak mümkün değil.

Türkiye, bugün gelinen noktada "kriz"e girer mi?

Eğer, herkes "elini" akıllıca oynarsa, girmez. Siyaset ikliminde kriz isteği gözükmüyor. İş dünyası ve bürokrasinin ise, şu sıra hiç böyle bir eğilimi yok. TBMM, bir cumhurbaşkanı seçmeyi beceremeyip, kendisinin feshine yol açacak ve seçimlerin yenilenmesini beraberinde getirecek bir "intihar"ı niçin seçsin? Nasıl olsa bir kertede, bir "uzlaşma ismi" bulunacaktır.

Mesut Yılmaz'ın pusuda beklediğini görmeyen, bilmeyen ve anlamayan yok. Ancak, bu "seçenek" fazla ciddiye alınmamalıdır. Parlamentoda dördüncü parti durumunda, ismi üzerinde her an fırtınalar kopmaya hazır bir şahsiyet, bizim şimdiden göremediğimiz "aritmetik cambazlıklar"la cumhurbaşkanı seçilse bile, Türkiye'nin önümüzdeki yedi yılında cumhurbaşkanlığı yapamaz. Tıknefes olur. Zira, böyle bir seçim, ne "uzlaşma"yı, ne Türkiye'deki "mevcut dengeler"i, ne de Türkiye'nin önümüzdeki dönemdeki muhtemel yeni oluşumlarını temsil etmeyecektir.

Mesut Yılmaz, en elverişli koşullarda, muhalefeti örselenmiş, kamuoyu yönlendirilmiş veya baskı altına alınmış bir dönemde doğru dürüst başbakanlık bile yapamadı. Cumhuriyet tarihinin "yolsuzluk gensorusu" ile devrilmiş ilk hükümetinin başı olarak tarihe geçti. Bu olayın üzerinden topu topu bir yıl geçti. Başbakanlığı sürdüremeyen bir şahsiyet, nasıl Cumhurbaşkanlığı yapacak?

Her ne olursa olsun, her kim seçilirse seçilsin; Türkiye'nin yepyeni bir döneme, siyasette "kuşak değişikliği"nin yolunun açılacağı döneme adım atacağı anlaşılıyor. Süleyman Demirel'i "tavuk ve çiçek yetiştirme"ye göndermenin en önemli yanı buydu. Tünelin ucunun görülmesini engelleyen, ışığı kapatan koca bir kayanın yerinden oynatılmasıydı.

Bir soru: Bülent Ecevit'in beş yıl sonrasını görebiliyor musunuz? Ya da Ecevit'in beş yıl sonra Türkiye'nin başında bulunacağını aklınız kesiyor mu?

Aynı şekilde, Necmettin Erbakan ve "çekirdek kadrosu", beş yıl sonra, Türkiye siyasetine damga vurabilirler mi?

Bütün bunlar imkânsız. Türkiye'de siyasette kuşak değişiminin önü aralanmıştır. Türk dünyasında da öyle. Demirel'in gitmesi, bazı Türk cumhuriyetlerinde "iskambil destesi" sonucunu yaratacaktır. Beş yıl sonra, Haydar Aliyev de, sahnede olmayacak.

Yani endişelenmeyin; önümüz açılıyor. Beş yıl sonra göremeyeceklerimizin, bugünkü ayak oyunlarına takılıp kalmayın. Ve unutmayın: Türkiye, yedi yıl için Cumhurbaşkanı seçiyor.

Hesabı da ona göre yapmak gerek...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır