kapat

13.04.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Kızını öpemeden can verdi
Ayten Aydın ne çok sevinmişti bir kızı olacağını duyduğunda. O günü iple çekmişti. Ancak ipin ucunda ölüm vardı. Bebeğine doyamadan, onu gönlünce öpüp okşayamadan göçüp gitti bu dünyadan.

KADIKÖY Cumhuriyet Savcılığı'na getirilen beyaz bir kağıtta yazılıydı her şey. Adam; yani Murat Aydın allak bullak olmuş beyninde tüm ayrıntıları bir bir hatırlamaya çalışarak anlatmıştı başından geçenleri. Eşi Ayten Aydın, Göztepe SSK Hastanesi'nde ilgisizlik ve ihmal yüzünden can vermişti söylediğine göre. Bebek, yani 20 günlük kızı İlayda, öksüz kalmıştı, annesini tanımaya fırsat bile bulamadan. Yazıya, Ayten Hanım'la nasıl tanıştığını, nasıl evlendiğini anlatarak başlamıştı Murat Aydın. Sanki, birlikte geçirdikleri 7 yılı uzun uzun anlatmıştı. Sonra "Bir kızı olsun istiyordu" demişti Ayten Hanım için.

HAYALLERİ GERÇEK OLMUŞTU
Bir gün dileklerinin kabul olduğunu öğrenmişlerdi. Her şey ama her şey onu bekliyordu. Ayten Hanım, "o gün" sabah erkenden hazırlanmış, eşiyle birlikte tutmuştu hastanenin yolunu. Akşam saatlerinde de çınlatmıştı İlayda'nın sesi duvarları. O andan sonra başlamıştı Murat Aydın için ıstırap dolu dakikalar. Önce, hemşirenin "Biraz kestireyim" diyerek çıkıp gittiğine tanık olmuştu. "Neyse ki ben varım" derken doktorlar izin vermemişti, eşiyle kızının yanında kalmasına. O da mecburen tutmuştu evinin yolunu.

GECE GELEN TELEFON
Sonra, geceyarısı acı acı çalan telefon bölmüştü tatlı hülyalarını: "Karınız kan kaybediyor, acil kan bulun." Fırlamıştı evden. Karşılaştığı manzara korkunçtu. Güzeller güzeli eşi Ayten, yatakta bembeyaz bir yüzle yatıyordu, belki de bir damla kan kalmamıştı damarlarında. Doktorlar sus pustu.

Çaresiz, seyretmişti eşinin "yoğun bakım"a alınışını, tüplerle donatılışını, makineye bağlanışını... Ve bu çaresizliği tam 15 gün sürmüştü. En sonunda da... Evet, kaybetmişti biricik eşini. Oysa o gece, hastanedeki ilk gece başında biri dursaydı; bir hemşire, bir hastabakıcı ya da kendisi, Ayten'in kanlar içinde kaldığını farkederdi. O zaman gereken neyse hemen yapılır, bu kadar geç kalınmazdı. Ölmezdi Ayten'i... Fakat, "keşkeler" artık yararsızdı, "iş işten geçmişti." İhmal, vurdumduymazlık, aldırmazlık alıp gitmişti biricik karısını. Hem de yavrusuna doyamadan, hem de onu gönlünce sevemeden, okşayamadan...

İşte böyle bitiyordu Murat Aydın'ın yazısı ya da resmi anlamıyla "suç duyurusu." O, şimdi; bir yandan "Annem gelmezse anaokuluna gitmem" diye direten oğluna bakmaya çalışıyor, bir yandan da eşinin "son hatırası" olan İlayda'yla teselli bulmaya. Ama hep eksik, hep yarım artık...


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır