Avrupalı'ya Türkiye dersi mecburiyeti!
Avrupa bize mesaj veriyor: Bak üye olmak isteyen sizsiniz, ardından kriterler listesi.
Güzel!
Bir şey dediğimiz yok!
Yalnız biz de onlara söylesek, "Biz size hazırlanırken, siz de biraz hazırlanın" desek.
En azından sokaktaki insan Türk kimdir, onu bilsin!
Belki o zaman işler daha kolay olur.
Burada bir parantez açayım ve belirteyim ki öyle Avrupalılar var ki, bizim tarihimizi -kimseyi gücendirmemek için benden diyeyim- daha iyi bilir.
Ancak sokaktaki insanla, dükkandaki tezgahtarla, gerçekten işimiz var:
- Kusura bakmayın siz aranızda garip bir lisan konuşuyorsunuz, nedir?
- Türkçe konuşuyoruz.
- Aaaa Türk müsünüz?
- (Bu aşamada insanın içinden "Yok aslında Danimarkalıyız ama aramızda Türkçe konuşmaktan özel bir haz alıyoruz" diyesi geliyor de demiyor) Evet!
- Arapça gibi değil ama bu lisan.
- Yok bu Türkçe! Arapçayla hiçbir alakası yok!
- Gerçekten mi?
- (Burada asla "Valla Billa" denilmeyecek, işin içinden çıkılmaz) Gerçekten!
- Peki nasıl mavi gözlü bir Türk olabiliyor? Eşiniz Türk doğumlu değil!
- (Bu aşamada sigortalarım attı ve anlatmaktan vazgeçtim) Haa, duymadınız herhalde, biz geçenlerde İsveç'i işgal ettik. Ben hanımefendiyi ganimet olarak aldım!
- İnanamıyorum!
- Yok şaka şaka, Yunanistan'ı işgal ettik!
- Ha onu biliyorum!
Fransızlar ve Paris
Fransızlar için Paris dünyanın en güzel şehri. Paris'ten daha güzel bir şehir yok.
Biraz bize benziyorlar.
Dünyanın en güzel şehri: İstanbul!
Sorulmayacak soru şu, "Dünyada başka hangi şehirleri gördünüz?"
Yalnız şurası bir gerçek ki Paris daha bakımlı!
Sadece tarihi binalarını değil, oturdukları binaların da dışını bizim binalardan daha bakımlı tutuyorlar.
Nedenini araştırınca Malraux'nun Kültür Bakanlığı döneminde çıkardığı bir kanuna ulaşıyorsunuz...
10 yılda bir sahipleri binaların bütün bakımını, dış güzelliğini, temizliğini sağlamaya mecburlar.
Eminim çok arasak bizde de benzer bir mecburiyet buluruz da...
Çoğu zaman olduğu gibi kağıt üzerinde kaldıktan sonra!
Yine sevindim!
Bakkalda alışveriş yapan yaşlı kadın bulaşık süngeri alacak. Evirdi çevirdi, bir tanesini aldı gitti. Neyi seçmiş diye baktım...
Üzerinde Fransızca tek kelime yazmıyordu, şöyle yazılıydı:
Nokta. Fiberli Mutfak Süngeri. Uzun süre dayanır. Pas tutmaz, ayrılmaz. Daha ekonomik. Üretim Renksan plastik ve sünger sanayii!
Paris ve moda
Kıyafetlerde, müzikte ve yaşam tarzında ilginç bir gelişme gözleniyor...
Sokak kültürü sınıf atlamış!
Ne demeye çalıştığımı açmam gerektiğinin farkındayım...
Mesela hipi kıyafetleri.
Bir zamanlar yüksek sosyetenin "Aman bu ne böyle" dediği tür kıyafetlerin en ünlü modaevleri tarafından yapılmış çeşitlerini şık restoranlarda görüyorsunuz.
Müzikte de öyle...
Eskiden klasik müzik çalan ve hanım-ların tayyörden başka kıyafet giymediği yerler, şimdi hipi esintili kıyafetler içindeki sosyeteye, rap, hip hop gibi sokaktan ve kenar mahallelerden çıkmış müzikler çalıyor.
Sokaklar kazanmış görünse de işin aslında modacıların ve kulüp sahiplerinin bu akımı benimseyip pahalı etkiletlerle pazarlaması yatıyor.