Bir defa Kandemir Konduk'u "Heykeli dikilecek adam" diye alkışlamak gerek..
Niye?..
İşte idealistlik bu..
Sen bunca yıl, damlaya damlaya göl ettiğin alın terlerini gel, bu ülkede en verimsiz iş alanı Tiyatro'ya yatır.. Hem de yola, içinde medyatik tek isim olmayan 24 tane pırıl pırıl gençle çık..
O gençlere güven.. O gençleri kucakla..
Alnından öpmeyip ne yaparsınız ki?..
Medya Medya Nereye, Konduk'un skeçlerinden oluşan müzikli bir oyun..
Genel yapısına yönelik iki eleştirim var, temelde..
Bir defa Kandemir'in bir medya mensubu olarak beni bile sıkan "Ödün"leri..
Yaptığı işten korkar, utanır gibi ikide birde "Tabii hepsi böyle değil.. Doğru olanı da var.. Biz onları kastetmiyoruz" demesine gerek yok..
Hiciv hicivdir.. Mizah da mizah..
Sen medya diye kalemi eline alıyorsan, korkmana, kendine sınır koymana gerek yok..
A takımını nasıl hicvediyorsan, Siyaset Meydanını da çekinmeden edeceksin.. Hiciv, herkese yöneliktir, çünkü herkesin hicvedilecek bir yanı mutlak vardır.
Medya Medya Nereye'de en çok olması gereken bir Reha Muhtar skeci idi mesela.. Kandemir'in gözünden kaçmasına imkan yok.. Neden koymamış.. Reha ile bozuşma korkusu mu?..
Niye konuğu ile harika soruları ile konuşan Reha, Çöketme okuyan Ali yok, mesela?..
İkinci eleştirim, Kandemir gibi bir mizah adamının da "Entellik" tuzağına düşmesi..
Almış eline tokmağı, yazdığı baş makaleyi milletin kafasına tokmaklıyor ikide birde, düz yazı ile.. Yok medya şöyle olmalıymış, yok okuyucu, seyirci böyle olmalıymış..
Yahu milletin bütün hafta bunları dinlemek ve okumaktan canı çıkmış.. Hafta sonu biraz kafa dinleme için atmış kendini salona.. Onlara ahkam kesmenin anlamı var mı?..
Sen yazarsın skeçlerini, millet durmadan güler, çıkınca da oturur düşünmeye başlar.. Haldun Taner bunu yapardı.. Kendi makalelerini gençlerin eline verip okutma yerine..
Kandemir ya yazdığı skeçlerin yeterli olmadığına inanıyor, ya da seyirciye güvenmiyor.. "Bunlar anlamaz, bir de düz yazı ile anlatayım" hevesine kapılıyor ve oyununun temposunu birden düşürüyor, kahkahalarla ateş gibi ısınmış seyirci birden buz gibi oluyor..
Kandemir'in entel tuzağına nasıl saplandığının en belirgin örneği de final..
Sanki insanları güldürmek ayıpmış gibi, bir trajik final koymuş ki finale..
Televizyon Anadolu kızını orospu yapar fikri bir defa yanlış.. Abartının da ötesi..
En baharlı, en acılı yemeklerin sonuna en güzel tatlılar konmaz mı?. Bunu tersine çevirmek neden?. Koy en vurucu güldürünü en sona.. Millet kahkaha atarak çıksın tiyatrodan, evine kahkaha atarak dönsün, yatağına kahkaha atarak girsin..
Olmaz..
O zaman entel olunmaz.. O zaman güldürü hafifliğine(!) düşülür..
Bu final, Kandemir'in kendi mesleğine ihaneti bence..
Programda bile oyun tarif edilirken ayni utanç var..
"Güldürü ağırlıklı"..
Niye.. Sırf güldürü olursa ayıp mı olur?..
Güldürü yazarlığı kadar zor, ama onun kadar kutsal yazarlık var mı?..
İnsanı güldürebilmekten güzel, değerli birşey var mı?..
Ali Kocatepe'nin müzikleri oyunla bütünleşmiş.. Tayfun Sav'ın dansları hem çok güzel, hem de çok anlamlı..
Mertkal Kanıbelli, çok ekonomik, ama işlevli bir dekor yapmış.. Fatoş Narin'in kostümlerine bayıldım..
Medya Medya Nereye mutlak görülmesi gereken bir oyun..
Kandemir Konduk gereksiz mesaj monologları ve özür dileme cümlelerini temizlemeyi başarır, skeç sıralamalarında da, finale o gereksiz ağıtı değil, bir kahkaha "Kreşendo"su koyacak değişiklikleri yaparsa, seyredenler etraflarına anlata anlata bitiremezler, o zaman tiyatroya gözlerini kapayan medyaya inat dolar taşar salonlar..
Bugün nasıl keyifle geldim işe.. Hayatımda ilk defa İstanbul sokaklarının boş olmasına kızdım hatta.. Yol kısaldı diye..
"Öyle uzak ki yerim,
Uzakları aşıyor
Bütün özlediklerim
Benden ayrı yaşıyor
Ya herşeyim ya hiçim
Sorma dünyam ne biçim
Bir kördüğüm ki içim
Çözdükçe dolaşıyor"
diye bağıra çağıra söyledim yol boyu, arabanın CD'sinde çalan Hümeyra'ya eşlik ederek..
Kördüğüm, Türk popunda en sevdiğim şarkılardan biri.. Herkes için öyle zaten.. Bir klasik.. Aradan geçen 30 yıla rağmen hala ezber bilinmesi ve söylenmesi bundan..
Türk Pop Tarihi/ Eski 45'likler yazıyor, fevkalade şirin hazırlanmış mini kitabın kapağında..
Açıyorsunuz.. Hümeyra'nın rahatlıkla bir film senaryosu olacak yaşam öyküsü.. Hem de nasıl nostaljik fotoğraflarla..
CD çalarda plak dönüyor, ben dönüp, 60'lara, 70'lere gidiyorum.. Modern Folk Üçlüsü ile Hümeyra gecelerine..
İki Yeşil Giresunlu zekası, Sessiz Gemi ve 35 Yaş.. Sonra bir Veysel.. Güzelliğin On Para Etmez.. İlk defa dinlediğim bir Ahmet Haşim.. Hani o "eteklerinde bir yığın yaprakla ağır ağır çıkacağın" "Merdiven" var ya.. İşte o..
15 şarkıda 14 ayrı güzellikle Hümeyra.. Tek itirazım Rindlerin Akşamı'na.. Münir Nurettin'in bestesi ile nerdeyse milli marş olmuş bu şarkıya başka besteyi kim yaparsa yapsın yadırgar kulaklar.. Ben olsam bu şarkıyı bu CD'ye koymazdım.. Onno Tunç bestesi Orhan Veli, Anlatamıyorum dururken..
Ada Müzik ve Murat Hasan'a gördüğüm en özenli, sanatçıya en değer veren bu çalışmadan dolayı teşekkürler..
Hümeyra.. Sen çok yaşa e mi?..
Sabah sabah beni "Kördüğüm" ettin gene..
Keyiften..
Keyif Verici Maddeler!..
Size bugün, Keyif Verici Maddeler tavsiye edeceğim..
Ve yarın savcılar peşime düşecek..
Siz öyle sanın..
"Keyif Verici Maddeler" Hakan ile Utku'nun son kitaplarının adı..
Bana yazdıkları bir mektupla onları keşfetmem ve onlara köşem içinde köşe açmamdan bu yana kaç yıl geçtiğini her yıl dönümünde hatırlatıyorlar da, ben hep unutuyorum. Beynimin işine öylesi geliyor.
Çünkü geçen yıllarda, Amerikalılar derler ya.. "Ben growing older, onlar growing better!.." Yani şöyle gibi.. Ben yaşlanıyorum, onlar olgunlaşıyor..
Bunlar köşe içindeki minik duvara sığmaz olunca uzun yazmaya başladılar. Haftada bir de uzun yer açtım sonunda.. Hafta sonları yayınladım, adına da "Tatil Keyfi" dedim..
"Biz her hafta sonu keyif veriyorsak millete" demişler, "Hıncal ağbi böyle diyorsa eğer, haklıdır" demişler.. Ve uzun yazılarını bir kitap yapıp adını da "Keyif Verici Maddeler" koymuşlar..
Şimdi üzerinizde yakalanırsanız, suç olmayacak ilk ve tek keyif verici madde bu kitap.. Ama bakın hepinize de uymayabilir..