Kurban mı kesmeli? İyilik mi yapmalı?
Her iyilik bir sadakadır derler. İyilik yapanın kalbi huzurla dolarmış. Belki de en büyük enerji iyiliktedir. İyilik yapanlar bu enerjiden besleniyorlardır. İyilik, insanları birbirine bağlayan altın zincirdir. Vahşi bir hayvanı tuzak kurarak avlayabilirsin. Fakat bir insanı ancak iyilikle avlayabilirsin.
İyilik yap...
Denize at...
Balık bilmezse...
Hâlık (yaratan) bilir.
İyilik yapanlar kendilerini güneş gibi hissedenlerdir. Nasıl ki güneş, ışık ve sıcaklığından başkalarını faydalandırmak için kendisine yalvarılmasını beklemez, iyiliksever insanlar da güneş gibi, beklenilen iyiliği istemeden yaparlar. Bir çıkar karşılığında yapılan iyilik, iyilik değildir. Bu konuda en çarpıcı anlatımı Şehabeddin Ahmet adlı bir yazar yapmıştır ve şöyle yazmıştır: "Diken tohumu sana gül bitirmez. Sazlıkta üzüm bağı göremezsin. Alacağın mânevi mükâfat yaptığın işe bağlıdır. İyi ise iyi, kötü ise kötü..."
***
İzzet Baysal öldü...
93 yaşındaydı...
Çok zengin bir insandı...
Fakat zenginliği öne çıkmadı.
İyilikseverliği öne geçti...
Ve tarihe böyle yazıldı...
Gazeteler sayfa sayfa haberini verdiler. TV'ler program yaptılar, İzzet Baysal'ı tarif ederken; "Bir insanın gerçek zenginliği bu dünyada yaptığı iyiliktir." diye özetleyebileceğim sonuç çıkardılar. Gazeteler; "İyiliğin kalbi durdu.... Eğitimin gerçek babası öldü..." diye yazdılar.
İzzet Baysal...
Bütün servetini bağışlamıştı...
1 üniversite...
60 okul yaptırmıştı...
Yaptırdığı liseler, ilköğretim okulları, kız ve erkek öğrenci yurtları, köy ilkokulları, endüstri meslek liseleri, çıraklık eğitim merkezleri, kız meslek liseleri, bilgisayar laboratuvarlarında onbinlerce öğrenci eğitim görüyordu.
50 sağlık yatırımı yapmıştı.
Hastaneler, ana sağlık merkezleri, huzurevleri, yaşlıevleri, sosyal hizmet binaları, kadın doğum hastaneleri, çocuk hastanelerinde de onbinlerce insan tedavi görüyor.
***
İzzet Baysal...
Bazı değerlerin...
Ölmeyeceğini ispatladı...
Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde 1907 yılında maliye memuru bir babanın oğlu olarak doğmuş. Mimarlık okumuş. Bolu Fen İşleri'nde memurluk göreviyle hayata atılmış. Evlenmiş... Memurluktan ayrılıp müteahhitliğe başlamış. Sonra ticarete girmiş. 1943 yılında İstanbul'da Karaköy Perşembe Pazarı'nda bir hırdavatçı dükkanı sahibi olmuş. Sıhhi tesisat, borular, boru ekleme parçaları satmaya başlamış. İyi kazanmış. Kazandıklarını arsaya ve gayrimenkule yatırmış. Ve arsalar çok değer kazanmış. İlk zenginliği buradan geliyor. Sonra dışarıdan ithal edip sattığı boru ekleme parçalarını Türkiye'de üretecek bir fabrikayı Topkapı'da kurmuş. O zamana kadar boru ekleme parçalarını Türkiye pazarına satmakta olan Avrupalı şirketler rahatsız olmuşlar. İzzet Baysal'ın fabrikasını batırmak için fiyatları yüzde 40 ucuzlatmışlar. Baysal, Tahran, Bağdat, Şam, Kahire ve diğer bazı büyük kentlerden ekleme parçası faturaları toplayarak, bu şirketlerin sadece Türk pazarında yüzde 40 ucuza mal sattıklarını, amaçlarının da yerli üretimi batırmak olduğunu ispatlamış. Ticaret Bakanlığı, ithal boru ekleme parçalarına yüzde 40 gümrük vergisi koyarak Baysal'ın fabrikasına karşı yürütülen haksız ve öldürücü rekabeti önlemiş. Şaziye Karlıklı'nın yazdığı portre habere göre, İzzet Baysal, döviz darboğazı nedeniyle ithalatın yasaklandığı 1956 yılından 1965 yılına kadar üretip sattığı ekleme parçalarının fiyatını hiç artırmamış. İzzet Baysal, "9 yıl boyunca ürettiği malın fiyatını hiç artırmayan sanayici..." olarak da tarihe geçmiş.
İzzet Baysal öldü....
Fakat bunlarla anılmadı....
İyilikseverliği öne geçti...
Her iyilik bir sadakadır.
Kurban mı kesmeli?
İyilik mi yapmalı?