İSTANBUL Barosu'nun oluşturduğu Çevre ve Kentleşme Komisyonu, "2000 yılının kentlerini ve kentlilerini korumak" amacıyla bir "Kent Hukuku Yasa Taslağı" oluşturuyor.
TASLAK kaçak yapılaşma, betonlaşma, görüntü ve ses kirliliği gibi çarpıklıklar yüzünden kentlerini yitirmekte olan kentlileri korumayı, bu hızlı "kentsel aşınma"yı durdurmayı hedef alıyor. Böyle bir taslağın yasalaşması halinde kentli, kentini korumak ve uygarca, insanca yaşanabilir konuma dönüştürmek açısından hukuki donanıma sahip olabilecek.
BÖYLE bir yasaya en fazla ihtiyaç duyulan kent ise, hiç kuşkusuz İstanbul. Baro bünyesindeki çalışmalarını sürdüren Çevre ve Kentleşme Komisyonu'nun Başkanı Nilüfer Çeliker diyor ki:
"İSTANBUL dev bir şantiye; kentteki değişiklikler tamamen bir kişinin ya da görüşün inisiyatifine bırakılmamalı. Böyle yapıldığı taktirde sosyo-ekolojik kaos büyür. Aynı ceza hukuku, medeni hukuk ya da iş hukuku gibi, bir kent hukuku da oluşturulmalı. İstanbul gibi kültür, tarih ve doğa mirasını barındıran ve bu mirası korumakta artık büyük güçlük çeken kentlerin tükenişi ancak böyle önlenebilir."
KENTE karşı işlenmiş suçlar için ağır yaptırımları öngören taslakta kentlilere, "bu gibi suçlara karşı bireysel dava açma hakkı" da tanınıyor.
BÖYLE bir yasal düzenleme dünyada ilk kez düşünülmüyor. Bir çok gelişmiş batılı ülke, kentlerini ve kentlilerini benzer yasalarla koruyorlar. İstanbul Barosu'nun önerdiği düzenleme aslında Türkiye ve özellikle İstanbul açısından oldukça gecikmiş bir önlem. Bu önlemin alınması daha da savsaklanırsa, İstanbul'un barındırdığı eşsiz kültür, doğa ve tarih mirasından elde avuçta kalanların da yitip gittiğini görmemiz kaçınılmaz olacak. Dahası, soluyacak havamız kalmayacak.
DİLERİZ İstanbul Barosu'nun "hayati öngörüler" içeren çalışması, yetkili ve sorumlu makamlarda "fantazi" sayılıp bir kenara atılmaz.