Avrupa Birliği, Türkiye'nin üye adaylarının ekonomik kalkınması için ayrılan "Pre-accession Fund"- Ön-üyelik Fonu'na dahil edilmesini onayladı.
Onay, geçtiğimiz hafta Ankara'ya gelen AB'nin genişleme sorumlusu Gunther Verheugen tarafından Türk Hükümeti'ne iletildi. Avrupa Yatırım Bankası'nın yeşil ışık yakmasıyla verilen onayla Türkiye, 2000-2002 yılları için AB üye adayı ülkelerdeki kalkınma projelerine ayrılan 8.5 milyar Euro tutarındaki fondan yararlanma hakkına sahip oldu. Bu fonun özelliği, 13 aday ülke arasında belirli oranlarda dağıtılma gibi bir zorunluluk taşımaması. Hatta bu fondan yararlanmak için projenin bir kamu projesi olması da gerekmiyor. Özel sektör projeleri özellikle teşvik ediliyor. Aranan ölçü, sunulan projenin ülkenin kalkınmasına, ekonominin gelişmesine katkı sağlaması ve tabii Avrupa Yatırım Bankası'nca desteklenebilir bulunması. Dolayısıyla ne kadar geçerli proje sunabilirseniz fondan o kadar çok yararlanabilirsiniz. Avrupa'ya doğru dürüst bir proje sunamazsanız, hiç para alamamanız da mümkün. Üstelik bu fonda, Yunanistan'ın veto tehdidi de yok. Türkiye'nin bu fondan olabildiğince çok destek alması, doğru dürüst kalkınma projeleri üretilebilmesine bağlı. Hükümet cephesi ağırlığı büyük altyapı projelerine veriyor.
Bakü-Ceyhan petrol boru hattı ve İstanbul Boğazı Tüp Geçişi, Avrupa Birliği yetkilileriyle görüşmelerde telaffuz edilen projelerden ikisi.
Özel sektörden gelecek projelerle, Türkiye'ye gelecek AB desteğinin 3 yıl içinde 1.5 milyar Euro'yu bulabileceği hesap ediliyor.
Hemen hemen Dünya Bankası'ndan alınacak 1.5 milyar dolara yakın bir miktar; önemli bir miktar.
Türkiye'nin bu fona dahil edilmesi siyasi açıdan da önemli; kimilerine göre, AB ile ilişkilerde bir dönüm noktası. Dışişleri Bakanı İsmail Cem gelişmelerden memnun.
"Avrupa Birliği'yle ilişkiler iyiye gidiyor."
"Önümüz açık."
Buraya kadar iyi. Demek ki Avrupa Birliği bünyesine girdikçe Türkiye'nin kalkınması, yeni iş sahaları açılması, altyapı harcamalarına vergilerimiz dışında kaynak bulunması da mümkün olacak. Demek ki tam üyelik bir gün gerçekleşirse, daha büyük katkılar da bekleyebiliriz.
Peki bu gelişmeler Türkiye'yi tam üyeliğe taşıyacak mı?
Cem açık konuşuyor:
"Tam üyelik müzakerelerine başlamak için ileri hukuki düzenlemeler gerekiyor."
"Birey özgürlüklerinin genişletilmesi gerekiyor."
Dışişleri Bakanı bu sözlerle 312 tartışmalarını mı kastediyor?
"Ayrıntıya girmek istemiyorum. Bu sadece benim değil bir bütün olarak hükümetin işi."
Yani; Türkiye'nin AB ile ilişkilerde önü açık, ama hukukunu Avrupa ölçülerine yükseltmesi gerekiyor.
Hem biz "bu düzenlemeler Avrupa istiyor diye değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları buna layık diye istiyoruz" nutuklarını ne çabuk unuttuk?
TCK 312. maddesinin değiştirilmesi tartışmasına Cumhurbaşkanlığı seçimi penceresinden daha çok, belki bu pencereden bakmamızda yarar var. Türkiye'nin geleceği biraz da böyle bir bakışa bağlı.
MURAT YETKİN