kapat

22.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YAVUZ DONAT(ydonat@sabah.com.tr )


Baba'nın Harran'daki torunu

Baba, Şanlıurfa'daki seranın açılışına şu sözlerle davet edildi: "Ey Fırat ile Harran'ı evlendiren baba! Bak, torunun oldu. Seni torununu görmeye davet ediyoruz. Baba bastı kahkahayı zira torunları "domates, biber, patlıcan"dı

Biberin tohumu Hollanda'dan geliyor. Yılda "kaç ay" mahsul alınıyor dersiniz?

Tam "on ay."

İşte "Harran bereketi."

***

Harran'da... Karaali bölgesinde bir "sera."

"45 dekar, tek parça"

Üretim planlaması "yılda 1200 ton biber."

İhracat, Almanya'ya.

Kilosu "yedi marktan."

***

"Hatıra olsun diye" GAP'tan birkaç biber aldık.

Çantamıza koyduk.

Daha sonra Hikmet Çetin "sana biber aldım" dedi. Onları da çantaya attık.

Derken, Dr. Vefa Tanır cebinden domates çıkardı:

- Al... Hatıra olarak sana getirdim.

"Eş, dost" bize sebze taşımış. GAP'tan "bir çanta dolusu" hormonsuz sebzeyle döndük.

***

Yerin altından "sıcak su" fışkırıyor.

Bu su "serayı ısıtıyor."

Serada ise "ağaç gibi" sebze fidanları...

Baba, seranın açılışına "şu sözlerle" davet edildi:

- Ey Fırat ile Harran'ı evlendiren Baba! Bak, torunun oldu... Seni, torununu görmeye davet ediyoruz.

Baba, bastı kahkahayı.

Zira "torun" dedikleri... Seradaki "domates, biber, patlıcan."

***

Bu elbise, Şanlıurfa'ya dar geliyor.

"Organize Sanayi" dolmuş.

Şimdi "ikincisi" planlanıyor.

Organize Sanayi'de bir "slogan" var:

- Harran'dan New York'a.

Gerçekten de bazı fabrikalar, ürettikleri üretimlerinin tamamını (çoğu tekstil üzerine) Amerika'ya ihraç ediyorlar.

Baba, Organize Sanayi'yi gezerken...

Vali Şahabettin Harput, Demirel'e bir "sanayiciyi" gösterdi:

- Efendim, işte bu da Celil Usta... Aynı zamanda önemli bir mucittir.

Baba "tebrik ederim" dedi ve sordu:

- Celil Usta... Söyle bakalım... Ne icat ettin?

- Fıstık çıtlatma makinesi Sayın Cumhurbaşkanım.

Fıstık, eskiden "elle" çıtlatılırmış.

Şimdi "makineyle" çıtlatılıyor.

Şanlıurfa'nın, fıstık üretiminde, Gaziantep'i "solladığını" düşünecek olursak...

Bu "icadın" önemi daha iyi anlaşılır.

Harran'da kadın
Harran ilçesi, Harran ovasının ortasında...

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası "çok güzel bir okul" yaptırmış.

Açılış töreninde Belediye Başkanı İbrahim Özyavuz kürsüye çıktı:

- Yurdun başka bölgelerinde yaşayan ve GAP'ın yapılması için yıllardır fedakarlıkta bulunan insanlara, çalışarak borcumuzu ödeyeceğiz.

***

Başkan konuşurken "pankartları" inceledik.

İşte pankartlar:

* Viran olmadı Harran ovası.

* Fırat Harran el ele.

* Fırat can almıyor, can veriyor.

* Güneş artık parlıyor.

* Su ile hayat geldi.

Hikmet Çetin "pankartlardaki yazıları not ettiğimizi" görünce...

Şöyle dedi:

- Dikkatini çekerim... Hiç "talep" yok.

Evet talep yok, "teşekkür" var.

***

Demirel, Harran'da, Belediye Başkanı İbrahim Özyavuz'a sordu:

- Senin Mahmut amcan, eskiden buranın Belediye Başkanı'ydı... Nerede Mahmut?

Hemen Mahmut Özyavuz'u getirdiler.

Demirel:

- Mahmut, nasılsın?.. Kaç çocuk, kaç torun var?

- 12 çocuk... 52 de torun.

- Mahmut, 12 çocuk tek hanımdan mı?

- Evet efendim... Tek kadından.

- Mahmut ne yaptın sen... Kadını öldürmüşsün... Yazık etmişsin kadına...

- Olur mu efendim?..İşi ne?.. Doğursun.

Büyücü
Ankara'dan Şanlıurfa'ya uçarken, Baba bir "büyücü fıkrası" anlatmıştı.

Dönüşte Demirel "biraz GAP'ı konuşalım" deyince...

Biz "önce şu büyücü" diye takıldık.

İşte Baba'dan "ikinci büyücü fıkrası."

***

Fakir bir dul kadın.

Bir çocuğu, bir de ineği var.

Kadın tarlaya gidecek, fakat "ya kurt gelir de ineği yerse" diye korkuyor.

"Büyücüye" gidiyor.

Büyücü, "muska" yazıyor:

- Al, bunu ineğin alnına as... Kurt onu yemez.

Kadın denileni yapıyor...

Sonra da tarlaya gidiyor.

Akşam dönüşte bir de ne görsün?

Kurt, ineği yemiş.

Kadın, elinde muska, büyücüye koşuyor.

Büyücü, muskayı inceliyor:

- Bacım... Bir yanlışlık yapmışım... Kurdun ağzını bağlayacağıma, arkasını bağlamışım... Şimdi senin ineği yedi yemesine ama... Merak etme... Çıkaramaz. İneği yedi yemesine ama... Zor çıkarır.

***

- Efendim bu fıkranın siyaseten anlamı?

Yok, siyasi anlamı yok... Büyücü fıkrası istedin, anlattım.

İbo'dan bir okul daha

Demirel, Şanlıurfa'da İbrahim Tatlıses'e dedi ki:

- Bu okul iyi... Beğendim... Şimdi senden bir ricam daha var.

- Emredin Baba.

- Emir değil, rica.

- Siz Babamsınız... Emir sayılır.

- Şanlıurfa'ya bir okul daha yapacaksın.

- Emredersiniz... Ne okulu yapayım?

- Güzel Sanatlar Lisesi.

- Başüstüne Baba... Söz... Namus... Şeref... Derhal yapacağım.

Baba Beşiktaş'ı mı tutuyor?
Hikmet Çetin: Sayın Cumhurbaşkanı İTÜ'de okurken, Şeref stadına gidermiş... Beşiktaş'ı izlemeye. İnanmazsan sor.

Biz: Efendim, Hikmet Bey "böyle" diyor.

Cumhurbaşkanı: Doğru... Giderdim.

Hikmet Çetin: (Kulağımıza eğilerek) Demek ki Beşiktaş'ı tutuyor... Yoksa, Şeref stadına neden gitsin... Sor... Beşiktaşlı mı?

Sedat Ergin: Efendim, Hikmet Bey Beşiktaş'a başkanlık yapabilir mi?

Cumhurbaşkanı: Kongre bilir... Tabii ki yapabilir... Layıktır, ehildir.

Biz: Başkanlık yapar da... Beşiktaş'ı şampiyon yapabilir mi?

Cumhurbaşkanı: Avrupa şampiyonu bile yapar.

Sedat Ergin: Efendim, bunu yazabilir miyim?

Cumhurbaşkanı: Senin de aklın yazmakta... Hayır... Yazamazsın.

Not: Demirel yazamazsın"ı Sedat Ergin'in yüzüne bakarak söylediği için... Bu ambargonun "bizi kapsamadığını" düşünüyoruz... Ve yazıyoruz.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır