Bekliyordum. Bu köþede yayýnlanan son birkaç yazýdan sonra bir "provokasyon"a hedef olacaðýmý bekliyordum...
Niye bekliyordum?
Çünkü ülkemi ve bazý insanlarýný gayet iyi tanýyorum. Bugüne kadar da hep böyle oldu. Bu kez bir "istisna" olmasý gerekmiyordu. Onun için bekliyordum. Bekliyor ve olacaðýný biliyordum. Hatta nereden, hangi kaynaktan geleceðini de adým gibi biliyordum. Bilmediðim tek bir þey vardý: Ne zaman ve hangi uslžpla bunun söz konusu olacaðý... Kimin yapacaðýný ve bunu kimin yaptýracaðýný da biliyordum. Çünkü bundan önce böyle olmuþtu. Beklediðim dün gerçekleþti. Hürriyet gazetesindeki bir yazý ile...
Provokasyona, provokatörlere ve tetikçilere alýþýk olmak, ister istemez, bir baðýþýklýk saðlýyor. Yaklaþýk on yýldýr, Türkiye'nin deðiþmesini, hukuk devletini, hukukun üstünlüðünü ve demokrasiyi kararlýlýkla savunur olduktan bu yana, maruz kaldýðýmýz provokasyonlarýn sayýsýný hatýrlamaz oldum. Provokatörler, gammazlar, muhbirler deðiþti ama provokasyon deðiþmedi. Bunun sergilendiði kanallarda da fazla bir deðiþiklik olmadý. Bu sebeple, nereden geleceðini de aþaðý yukarý biliyor ve bekliyordum. Elbette yanýldýðým noktalar da var. Örneðin böylesine acemice olmasýný beklemiyordum. Biraz daha kývrak bir zekâ ile yapýlacaðýný umuyordum. Olmadý.
Sözünü ettiðim provokasyon, dün, "Çandar: Hizbullah terör örgütü deðildir" baþlýðý ile yayýmlandý. Yazýyý aynen aktarýyorum:
"Yazarlýk zor iþtir. Geleceðe dönük yazmak hesap ister, kitap ister. Yazýnýn arkasýnda durmak da yürek ister. Önümde bir yazý var. Cengiz Çandar imzalý.
Çok deðil, bundan üç yýl önce, 1997 yýlýnýn þubat ayýnda yazmýþ. Ben ve benden baþka birkaç yazar o günlerde Refahyol destekli Hizbullah'ý konu almýþ ve Hizbullah'a bindirmiþiz. Çandar da bize bindiriyor. Yazýnýn baþlýðý "Demokratlara".
Çandar yazýsýnda Hizbullah'ýn bir terör örgütü olmadýðýný, Ýsrail Hizbullah'ý bir terör örgütü görüyor diye bizim de Hizbullah'a terör örgütü dememizin yanlýþ olduðunu vurguluyor. Ve Çandar ekliyor: "Ýsrail için terörist olan, bizim için de terörist sayýlýr mý oldu?"
Ben de Çandar'ýn bu yazýsýna terörün ortak bir insanlýk belâsý olduðunu belirttiðim 17 Þubat 1997 tarihli yazýmla yanýt veriyorum. Ýþe bakýn aradan 3 yýl geçiyor. Çandar'ýn "terörist" olmayan Hizbullah'ýnýn gerçek yüzü ortaya çýkýyor. Acaba o yazýnýn baþlýðý þimdi ne anlama geliyor. Demokratlýk ne demek. Özgürlüklere saygý adý altýnda iþkence ile adam öldürmeye, teröre, dini siyasallaþtýrmaya, siyasallaþan dinin sapýklarýn elinde nereye kadar gideceðini umursamamaya demokratlýk diyorsak eðer ben o demokratlýðý almayayým. Acaba son olaylar, Cengiz Çandar'ýn demokratlýk anlayýþýnda biraz olsun deðiþiklik yaptý mý?"
Þimdi sýký durun: Bu kadar lâf salatasýnýn gönderme yaptýðý 15 Þubat 1997 tarihli yazýmdaki ilgili paragraf aynen þöyle:
"Evet ama Güney Lübnan Ýsrail iþgali altýnda. Hizbullah da iþgalin sonucu olarak doðdu ve Ýsrail'e karþý savaþýyor. Ýsrail için terörist olan, otomatik olarak bizim için de mi, terörist sayýlýr oldu?"
Yazýnýn tümünü Internette https://garildi.sabah.com.tr/cgi-bin/sayfa.cgi?w+30+/esabah/9702/15/t/y12.html adresinden bulabilirsiniz. 28 Þubat'tan iki hafta önce yazýlmýþ, imzamý bugün de atmaktan gurur duyacaðým bir yazý.
Tümünü alýntýladýðým yazýda sanki bizdeki "cinayet makinasý" Hizbullah'tan söz ediyormuþum gibi kasýtlý yapýldýðý besbelli eksik alýntý ile benim yazýma konu teþkil eden ve tüm yetkililerin Türkiye'dekiyle ilgisi bulunmadýðýný açýkladýðý Lübnan'daki Hizbullah'tan söz eden satýrlar yanyana konduðunda, provokasyonun çirkinliði ve acemiliði sýrýtmýyor mu? Hem 21 Þubat 2000 günü, Þubat 1997'deki bir yazýya -o da kasýtlý olarak eksik alýntý ile- atýf yapmanýn "ilham"ý nereden geldi? Nereden geldiðini ben, o yazýyý yazan ve yazdýran da biliyor...
Bakalým þimdi, "basýn ahlâký" ile kendini görevli sayan Basýn Konseyi nasýl bir tavýr ortaya koyacak?
Alýntýladýðým söz konusu yazýdaki bir yanlýþ algýlama ve tek bir doðruya da deðineyim: Yukarýdaki bölümü yazan kiþinin hiçbir yazýsýný okumadýðým için kendisiyle polemiðe giriþmiþ olmam mümkün deðildir. Söz konusu yazýyý da adým baþlýkta geçtiði için okudum. Bundan sonra da bu alýþkanlýðýmý terkedecek deðilim. Yazýnýn tek doðru bölümü, ilk üç cümlesi. Beni tarif ediyor. Her yazýmýn arkasýnda durdum. Hiçbir zaman silahlý güç sahiplerinin arkasýna saklanmadým. Altý adet yayýmlanmýþ kitabým var. Biri tümüyle bana ait, ikisi katkýda bulunduðum üç adet kitap da Ýngilizce yazýldý, yayýmlanmayý bekliyor.
Alýntýladýðým yazý, hangi ortamda neyin mücadelesini verdiðimizi de açýkça ortaya koyuyor. Basýnýnýn bir "ucuz provokasyon makinasý" gibi çalýþmadýðý, köþe sahiplerinin; yönetici mi, yazar mý, iþ adamý mý, iþ takipçisi mi olduðu belli olmayan kiþilerin emrinde tetikçilik yapmadýðý, hukukun üstünlüðünün egemen olduðu bir sistem için mücadele etmenin böyle maliyetleri olduðunu biliyoruz.
Bugüne kadar boyun eðdiremediklerine göre, bundan sonra da eðdiremeyeceklerini öðrenmeleri gerekiyordu ama huylu huyundan vazgeçmiyor.
"Ucuz provokasyon"un sebebini öðrenmek istiyorsanýz, bu köþede yayýmlanan son birkaç yazýya bir kez daha göz atmanýz yeterlidir. Bir dahaki yazýda kaldýðýmýz yerden devam edeceðiz. Ýþimiz bitmedi...