kapat

22.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Bir canın bedeli
Seher ve Yunus Emre evlilik hayalleri kuruyordu. Birlikte bindikleri otomobilden sadece Yunus sağ kurtuldu... "8'de 8 kusurlusun" dedi hakim. Bir canın bedeli olarak da 8 milyon 820 bin lira cezaya çarptırdı onu.

Kampüsün bahçesindeki banklara oturdular birlikte. Geleceğe dair hayaller kurdular. Umutlarını, beklentilerini, arzularını paylaştılar birbirlerinin. Okulun bitmesine az kalmıştı, çok az... Sonra, hayata birlikte adım atacaklardı, elele, omuz omuza, yürek yüreğe... O gün, düğünlerini canlandırdılar gözlerinin önünde. O gün, doğacak çocuklarının adlarını tartıştılar. O gün, hep geleceği konuştular...

YOLA ÇIKTILAR
Sonra yola koyuldular birlikte... Bir yandan arabayı kullanıyordu Yunus Emre, diğer yandan da Seher'iyle konuşuyordu hararetli hararetli. Geçirdikleri her dakika kıymetliydi onlar için. Yol ilerledikçe koyulaştı sohbetleri. Aşkları, dertleri, hüzünleri, sevinçleri kelimelere döküldükçe, unuttular zamanın nasıl geçtiğini.

Yunus Emre, son sürat ilerliyordu yolda. Mutluluktan uçtuğu içindi ne kadar hızlı gittiğini farketmeyişi. Araba uçuyor, o uçuyor, Seher uçuyordu. Bir kamyonun kahverengi ve paslı kasasını gördüğünde sıyrıldı rüyasından. "Ölüyoruz" dedi kendi kendine: "Buraya kadarmış, hayata, henüz baharını yaşarken veda etmek de varmış."

Sonra kaçmak istedi Yunus Emre, onlar için "ölüm" anlamına gelen kamyondan. Bu kez, demirden duvarlar gibi karşılarına çıktı bariyerler. Geçit vermedi onlara. Bir an için başını çevirip sevdiği kıza baktı Yunus Emre, veda eder gibi baktı gözlerinin içine. Seher, korkudan taş kesilmişti sanki. Elleri oturduğu koltuğun kenarlarına sabitlenmişti çelikten pençeler gibi. Gözleri sımsıkı kapanmıştı korkunç sonu görmemek için.

İSTENMEYEN SON
Araba, kamyonla bariyerlerin arasına girdi birdenbire. Tonlarca ağırlıktaki Azrail ile soğuk hançerlerin arasına... Kağıt gibi yırtıldı kapıları. Buzdan yapılmış gibi dağıldı camları... O an, yer gri, gök gri, yol gri, evler griydi... Bir tek Seher'in yüzü kızıldı, kan kızılı... Onları enkazın içinden çıkarttıklarında Yunus Emre baygındı, ama sağ... Seher ise yaşamıyordu artık. Sevdiğini, onları bekleyen güzel günleri, birlikte geçirecekleri hayatı bırakıp gitmişti, birkaç dakika içinde...

Ve o genç beden, tabutunun üzerinde beyaz gelinliğiyle girerken toprağa, bir hastane odasında açtı gözlerini Yunus Emre. Vücudundaki ezikler, morluklar sızım sızım sızlıyordu.

Baş ucunda bekleyen annesini gördü gözleri. Ve sevinçle farketti ölmediğini. Yaşıyordu işte, yenilmemişti kadere. Güçlükle araladığı dudaklarından döküldü kelimeler. "Seher nasıl?" diye sordu fısıldayarak. Ama cevap, sorusundan daha sessizdi. Cevap, yere eğilen bakışlardı, çaresizce. O an anladı Yunus Emre. Sevdiği kızın yaşamadığını...

Gözyaşlarını içine akıtıp, güçlü bir erkek gibi kalktı yataktan. Dayanacaktı, dayanmalıydı acı gerçeğe. Hayat zordu bundan sonra, ama devam ediyordu. Tam, alışmaya başlarken Seher'in yokluğuyla yaşamaya, mahkemeden gelen sarı bir kağıt altüst etti tüm duygularını. Kağıt, tüm resmi evraklar gibiydi, soğuk ve kısa. Artık, "ölüme neden olmaktan" yargılanacak bir sanık olduğunu anlatıyordu ona. Cezası da 5 yıl hapis olacaktı suçlu bulunursa...

Birkaç gün sonra, sanık sandalyesine oturduğunda, boynu bükük, kalbi ezikti. "Çektiğim acı bana yeter" dedi kısacık savunmasında. Artık, farketmiyordu onun için ceza almak ya da almamak...

AYLAR GEÇTİ
Dava akıp gitti aylar boyunca. Raporlar istendi, raporlar geldi. Hepsinin sonundaki cümle aynıydı. "Sanık kazada suçlu olup..." Evet, suçluydu Yunus Emre. Gerektiğinden çok fazla hız yaptığı için, o kamyonu geçmeye çalıştığı için, aşkın verdiği tatlı sarhoşluk yüzünden arabayı kullanırken "dalgın" olduğu için... "8'de 8" dedi, hakim ona...

Ardından, bu kusurun cezası açıklandı yavaş yavaş... Hakim söylüyor, katip kız yazıyordu. Yunus Emre'nin duyduğu tek şey daktilonun küçük duruşma salonunu dolduran gürültüsüydü. Bir ara kulağına "8 milyon para cezası" sözü çalındı... İnanamadı önce. Alınca mahkemenin "kesin zaptını" eline okudu usul usul... "2 yıl hapis, 1 milyon 250 bin lira para cezasına... Sanığın ilk kez suç işlediği gözönünde bulundurularak hapis cezasının da paraya çevrilmesine... Toplam 8 milyon 820 bin lira para cezasına hükmolundu..."

Düşününce aldığı canın kendisi için ne kadar kıymetli olduğunu, bir kez daha sızladı kalbi. Ya bir başkası neden olsaydı biricik çiçeğinin solmasına, yeter miydi bu ceza ona?

PERİHAN YILDIZ


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır