kapat

11.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Bilisim99
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YILMAZ KARAKOYUNLU(yilmazk@sabah.com.tr )


Büyük dönemeçte önce insan...

Bugün Helsinki'den önemli bir haber bekleniyor... Türkiye'nin AB adaylığı konusundaki nihai karar verilecek.

Adaylığın açıklanması Türkiye'yi yeni sorumluluk yüklenmeye zorlayacak. Ekonomiden, dış politikaya; insan haklarından, Güneydoğu sorunlarına, yasal düzenlemelerden, eğitim düzeyine kadar her alana genişleyecek bir değişim dönemine girilecek. Nitekim bazı adımlar şimdiden atılmaya başlandı bile... On gün sonra IMF ile ilgili çok önemli ve özenli görüşmeler başlayacak.

Bu görüşmelerin alt yapısını Meclis ve hükümet bir kanaviçe gibi örmekte. Sermaye Piyasası Kanunu çıktı. Bankalar Kanunu çıkarılıyor. Bütçe geniş kapsamlı olarak tartışılacak. Meclis gece yarılarına kadar aralıksız çalışmakta...

Merkez Bankası Başkanı, dövizin artış oranını sabitleştiren politika ile yeni bir ekonomik düzenin taşlarını yerleştiriyor. Maliye Bakanı yeni bütçe disiplini için gerekli bütün önlemlerin alındığını söylüyor.

Belli ki, Türkiye'de önemli şeyler olmakta... Belli ki bir büyük dönemeçteyiz...

Dün Dünya İnsan Hakları günüydü. İlk gün, sıradan konuşmalarla geçti. Önümüzdeki yeni koşullar ve tanımlamalar çerçevesinde belki de en çok insan haklarını ve özgürlüklerini tartışacağız.

***

Türkiye'nin AB ile ilişkili gündeminde en çok eleştirilen konulardan birisi Türkiye'de insan hakları sorunuydu. İnsan hakları anlayışında, Batı ile Türkiye arasında öylesine farklı algılamalar vardı ki, konuyu ortak zemine oturtmak imkansızlaşıyordu.

Türkiye doğrusunu söylemek gerekirse Cumhuriyetin 76 yılı içinde yurttaşına "medeni haklar" kazandırmakta çok cömert davranmıştır. Bir toplumun uygarlık düzeyinin tanımlanmasında "medeni hakların" elbette ki çok önemi vardır. Bu haklar devlet tarafından yurttaşına sağlanır. 19. ve 20. yüzyıllarda insan haklarının kapsamı önceleri devletin lütfettiği bu medeni hakları içeriyordu.

İnsan haklarının en temel özelliği evrensel oluşudur... Bir hak, medeni hak olmaktan çok insan hakkı olarak benimsenirse evrensel nitelik kazanıyor...

***

İnsan hakları tarih boyunca üç noktada tartışıldı. Devleti yönetenler, uzun süre halkın devletten bağımsız hakları olabileceklerini kabul etmediler. "Önce Devlet" diyen anlayış, devletin; yurttaşların bütün hak ve özgürlüklerinden önce geldiğinin savunusu ile ayakta kalmak istiyordu.

"Önce insan" diyenler mücadeleyi başlattılar ve "bireysel haklar" kavramı gündeme geldi. Can güvenliği, özel yaşamın gizliliği, düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, mülkiyet hakkı, kölelik, işkence ve insanlık dışı cezaların yasaklanması bu mücadelenin insanlığa kazandırdığı hak ve özgürlüklerdir.

Önce insan diyenlere göre, bireyin hak ve özgürlüklerine saygı göstermenin dışında devletin bir görevi ve sorumluluğu yoktur.

***

Sonra "toplumsal haklar" kavramı gündeme geldi. Bu haklar insanlığın vahşi kapitalizme başkaldırışının ürünleridir. Komünist felsefenin eleştirilerden doğmuş ve evrensel insan hakları haline gelmiştir. Temel amaç ekonomik adaletsizlikleri önlemektir. Toplumsal hakların temelinde refah ve huzur anlayışı egemendir.

Sonra da "kolektif haklar" geldi... Bu haklar, günümüz dünyasının karşılıklı bağımlılık içindeki uluslar topluluğu oluşundan kaynaklanıyor. Barış içinde yaşama hakkı, sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkı, evrenden ortaklaşa yararlanma hakkı, ulusların ve insanların kolektif hakları arasında ilk sırayı oluşturuyor.

***

Birkaç gün sonra bin yıl sürecek bir yürüyüşün ilk adımlarını atacağız. Binlerce yıllık mücadelelerin sonunda insanlığın damıtılmış hak ve özgürlükleri ülkemizde henüz tam kavranmış ve teslim edilmiş değil...

Devleti, hâlâ Yunan mitolojisindeki Zeus gibi, bencilliğin haklarında savunan bir devlet anlayışının fedaileri var. İnsan hakları konusunda hâlâ tarihin akışına karşı duranlar var... İnsan hakları, bireye hukuk düzeninde tanınmış irade gücüdür. Bunu lütuf gibi gören ve bağışladıkça böbürlenen bir devlet anlayışımız var.

Ve bir de bu hakkı mutlaka alacağına inanan, kendine güvenen gençlerimiz var...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır