


Bayramın hesabı ortada..
Parmak hesabına vurduğunuzda bu mânâlı günün 51'incisini idrak ettiğimizi göreceksiniz. Bunun için el parmaklarınızı üç kez, ayak parmaklarını da iki kez saymanız icap edecek.. Etti mi elli? Bir parmak daha ekleyin, 51 olur..
Beni ilgilendiren birşey olmadığından gününü hesaplamış değilim.. Televizyondan duydum..
Kanal D'nin haberci kızı gözlerini döndüre döndüre "Sevgili seyirciler, bugün insan hakları beyannamesinin kabulünün 51'inci yıldönümü.. İnsan olduğunuz için hepinizi tebrik ederim.." deyince içimden:
- "Tüh! Haber olmasına haber ama keşke bu işi milletin aklına düşürmeselerdi.." dedim..
ooo
Bizim milletin insanlıkta emsali yoktur ama insanlığın hak kısmına gelince ayağı biraz geri geri gider.. İnsan hakkına karşı olduğundan değil, bu işin gavur icadı olmasından ürker..
Osmanlıdan beri gavurun icat ettiği şeylerden bir hayır görmemiştir.. Bunu bildiğinden ayak diretir..
Niye hayır gelmiyor?
Olaya biraz da bilimsel açıdan bakalım.. "Gavur icadından niye hayır gelmediğini.." irdeleyelim; uygun yerlerine saplama yapalım; deşelim, konunun pekmezini akıtalım..
Bir kere bu gavur kısmı imansız olduğundan elinin beti bereketi yoktur..
Avrupalı entel yönetmenlerin yaptığı sanat filmlerinden biliyorum.. Bunlarda kaç göç yoktur.. Kadını da erkeği de birbirinin yanında üryan gezer.. Affedersiniz, edep yerlerini traş etmezler..
Hatta içlerinde timsal türü mahlkatla cima ettikten sonra boy abdesti almadan, işine gücüne gideni vardır.. (Bakınız: Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi, Cilt; dört, Sayfa: Unuttum..)
Biz bunları vaktiyle adam edelim diye çok uğraştık.. "Gaza edelim yedi iklime, diz çöktürelim bizim kilime.." deyip üzerlerine sefer açtığımızdan milletçe biraz zebun düştük..
O zaman memlekette şimdikiler gibi dirayetli devlet adamları yok ki iki de bir "Tekel Ürünlerine Zam Reformu.." yapıp çarığı sağlam tutsun..
Zaten "Deniz yoğurt kesilse yemeğe kaşık bulamaz" ahalimizin kısmeti bağlı.. Mecburen yüzümüzü kızartıp ayaklarına borç istemeye gittik.. Gönüllerinden ne koparsa versinler, deyip üçe beşe bakmadan kapılarına dikildik..
ooo
Verdiler de bir hayrını mı gördük?
Yooo! Yukarıda anladığımız sebepten görmedik hayırlarını.. Bunlar cenabet milletler olduğundan elinin bereketi olmaz.. O sebepten verdikleri borcu alıp, yiyen de hayır etmez..
Bir de üstüne üstlük şart üzerine şart koşarlar.. Biz "Cıgaram çakmak ister.." deriz, onlar cıgarayı boşverin siyaseti güttüklerinden "Ay doğar bakmak ister.." diye cevap verirler.. Elimize avucumuza üç kuruş koyduklarında da şart koşarlar;
- "Bu parayı eğitime harcayacaksınız, sağlığa harcayacaksınız.."
Sana ne be kardeşim.. Belki bir devlet büyüğümüzün oğlunu başgöz edip, düğün masrafını göreceğiz..
Tabii böyle diyemeyiz..
Sıktığından değil, bir daha borç lazım olursa istemeye yüzümüz tutsun, diye.. Ayrıca içerde de bunların taraftarı çoktur.. İlle de "Batı.. Batı.." diye tuttururlar..
"Hekim gelsin frenkten, benim derdim yürekten.." siyaseti güttüklerinden herşeyi batıdan beklerler.. Bunlara aykırı gitmek de ayrıca baş ağrıtır..
Mars'ta bostan ekimi yapılsa kaç tane kavun karpuz toplayacağını, bunlardan kaçının kelek çıkacağını son kırtığına kadar hesaplayan gavur; bunları bilir de bizim ek yerimizi bilmez mi?
Çok iyi bilir.. O yüzden ölüye kefen diker, diriye gömlek diker, sonra gözünü bize diker..
Diker dikmez de bu "İnsan Hakları" meselesini kafamıza kakmaya başlar..
Hak değirmende olur..
Bizim bu mesele açıldığında asabi asabi eşelenmemizin sebebi budur.. Yoksa insan hakkı meselesinde niza çıkarmak istediğimizden değil..
Ayrıca ilmen de sabittir ki hak değirmende olur.. Bu gerçeğin "atasözü olarak" zaptı bela düşülmüştür..
Mahsulü kaldırırsın.. Buğday olur, arpa olur, bir kısmını yemek üzere kendine ayırır, kalanını fiyatlar yükseldiğinde satmak üzere toprak kuyu yapar, içine gömersin..
Kendine ayırdığını da değirmene götürürsün..
Değirmende hak önce gelenindir.. Sırayı kimse bozamaz.. O gün değirmencinin işi bittiğinde ya orada yatıp sıranı korursun, ya evine gider karılara çullanırsın..
Eve gittin mi hakkın yanar.. Ertesi gün geldiğinde yeniden sıraya girer, güneşin altında bekleyip pişerken kör nefsine söversin..
İşte çiğnetmemek icap eden hak budur, atalarımızın dediği gibi değirmende olur.. Öbürleri gavurun zorlatması..
ooo
Ayrıca bugüne kadar kimsenin "Bir iş bulsam da insan hakkı kazansam.." dediğini duymadım..
Şimdi gidip yakın silah arkadaşım Kemal Yıldırım'ın karşısına dinelsem; "Sana 100 milyon mu vereyim, bir milyarlık insan hakkı mı?" desem, parayı ister..
Şahsen biri gelip aynı soruyu bana sorsa ben de parayı isterim, üstelik fiyat da kırarım..
Ayrıca soruyorum size, Batı'nın insan hakkı var da ne oluyor?
Sıkıysa biri kırmızı ışıkta geçme hakkını veya balkonda inek besleme hakkını kullansın.. Yerler adamı..
O memleketlerde insan hakları vardır ama canın çektiğinde çocuğunun ense köküne bir şaplak vuramazsın.. O dakika gidip dava ederler.. "Çocuğa vuramıyoruz bari köpekten alalım hırsımızı.." deyip, üç para etmez bir iti çomaklasan yine yandın..
Ne kadar "Hayvanlara Arka Çıkanlar Derneği" üyesi varsa kapında birikip eylem yaparlar.. İki karıyı nikahına alamazsın, takımın maç kazanır havaya ateş edemezsin..
Ben diyorum ki insan hakları meselesinde ısrarcı.. Belki de bir parça.. Ya da kısmen..
Yazı bitti..
Yani mecburen bitti.. Bir sosyal konuda fikirleri şey edelim dedik, fikrimizde kesinti oldu.. Saptama yapacağımız mevzuyu delik deşik ettik..
Bir daha bulaşmam bu mevzuya.. Bunları yazmayı "Duvarında kalbur asılı, içi fikir basılı.." olanlara bırakırım..