Ancak en serinkanlı yorum, Türkiye'nin çıktığı bu uzun ince yolda epey kilometreyi adımlamış olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'den geldi. Demirel, 1963'te imzalanan Ankara Anlaşması'ndan sonra Türkiye'nin nasıl olsa bir gün AB'ye üye olacağını vurgulayarak, "fazla heyecana gerek yok" demeye getirdi. Sanayi Kongresi'nde konuşan Demirel, Türkiye'nin AB'ye üyeliği için bir müzakereye davet edileceğini belirterek, "Türkiye AB üyeliğinin yararını daha 1963'de görmüştür. 1963'de Türkiye, AB ile bir anlaşma imzalamış ve bu anlaşmaya göre de Türkiye nasıl olsa bir gün AB'nin üyesi haline gelecek" dedi.
Uluslararası işbirliğinin, aslında Avrupa Birliği'nden doğan bir olay olduğunu ifade eden Demirel, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Avrupa'da bir daha savaş olmasın. Hedef o. Bir daha savaş olmaması için, Avrupa'daki hudut kavgalarını ve ekonomik kavgaları bitirmek lazım. Onun içindir ki, AB ortaya çıkmıştır. Avrupa Birliği ilk 20 sene, 30 sene zarfında başarılı olmuştur. Üyeler yavaş yavaş Avrupa Birliği'ni tek pazara, tek kura, hudutları kaldırmaya doğru götüren çok önemli bir adımı atıyorlar." Şimdi özellikle SSCB'nin dağılmasından sonra Ukrayna ve Rusya da dahil herkesin, Balkanlardaki bütün ülkelerin, Doğu Avrupa'daki, Orta Avrupa'daki bütün ülkelerin, bu Avrupa Birliği çatısı altına girme gibi arzuları bulunduğunu anlatan Demirel, her ülkenin kendi kaderini bu beraberlikte gördüğünü bildirdi. "Tabii ki Türkiye'nin bundan kaçması mümkün değildir" diyen Demirel, şunları söyledi: "Türkiye devre dışı kalamaz. Çağdışı kalamaz. Yani, milli menfaatlerini çağın icaplarıyla bağdaştırma durumundadır. Türkiye ön yargılı olamaz. Milli menfaatlerine ne getirir, ne götürür Türkiye bunu hesap edecek güçtedir. 1963'de Türkiye AB ile anlaşma imzalamış ve bu anlaşmaya göre de Türkiye bir gün nasılsa AB'nin üyesi haline gelecek."