Allah'ın cezası!
Harbiye Marşı "Kanla, irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti" der. Belki öyleydi ama sonra "kaderci" olduk.
İlimin, irfanın yerini cahil cüretinin kışkırttığı adam sendecilik, siyasi rüşvetler ve oy sömürüsü aldı.
Meclis Araştırma Komisyonu'nun tesbitleri dehşet verici: Marmara depreminde yıkılan veya ağır hasar gören binaların yüzde 80'i imar affından yararlandırılan yapılarmış.
Yasalara, tekniğe ve doğaya meydan okuyan kaçak yapılar, oy avcısı siyasetçiler tarafından af yoluyla yasallaştırılmış, sonra bu siyasi rüşveti mutlulukla kabullenen insanların başına depremde yıkılmış.
Yani siyasetçinin affı, gerçek bir af olmamış, ceza olmuş!
Şimdi bu cahil ve ahlaksız adamların bir çoğu "kötü kader" diyor, "Allah'ın takdiri" diyor. Ortada "Allah'ın cezası" diye anılacak bir durum gerçekten var.
Ama bu, deprem değil, yönetici diye seçtiğimiz adamlardır.
Meclis'teki günahkarlar, 20 bin deprem kurbanının manevi katili olarak, yeni bir imar affını sonsuza kadar yasaklayacak bir maddeyi Anayasa'ya koymayı akıl edecekler mi?
Akıllarına güvenmiyoruz ama vicdanlarını milletçe baskı altına alabilirsek belki başarırız!
Korkmak iyidir..
Marmara Denizi'ndeki iki "sismik boşluk" İstanbul'u tehdit ediyor.
Hemen hazırlanmamız gerekiyor.
İçişleri Bakanı Tantan yerel yöneticilerle bilim adamlarının ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katıldıkları bir toplantı düzenledi.
İstanbul milletvekilleri de çağrılıydı. Ama 69 milletvekilinden sadece 8'i geldi. İhale toplantısı olsaydı bir fire bile vermezlerdi. Neyse..
Tantan "İstanbul'da bütün okul ve hastane binalarının iki katlı olmasını amaçlıyoruz" dedi. Kaçak yapılaşmanın ancak ağır para ve hapis cezalarıyla önlenebileceğini söyledi. Bunu herkes biliyor ama kim yapacak?
Önce hasarlı ve çürük yapıların sağlamlaştırılması, tamir kabul etmeyenlerin hemen yıkılması lazım.
Korunma ve kurtarma çalışmalarının da hızla örgütlenmesi gerekiyor.
Son deprem sempozyumunda bir Amerikalı uzman, kentlerde her 100 kişiden birinin liderlik yeteneğine sahip deprem uzmanı olması lazım geldiğini söyledi. Bu hesapla İstanbul'da 100 bin böyle gönüllü olmalı.
Depremle yaşamayı öğrenmek, korkmamaya alışmak değil, korkma sebeplerini bir bir ortadan kaldırmaktır.
Devlet bir yandan depreme dayanıklı yapıları garanti edecek yasal düzeni kurarken, bir yandan da dev bir sivil örgütlenmenin organizatörlüğünü yapmak zorundadır.
Bir gün bile kaybedemeyiz!
AGİT iyi fırsat
Ülkemiz, dünya bilim çevrelerini bile şaşırtan bir doğa olayının merkezi durumunda.
Alman deprem uzmanı Prof. Jochen Zsachau "Bölgede 7'nin üstünde bir sarsıntı beklemiyorduk. Çok kısa mesafelerde üst üste bu şiddette deprem olması olağan değil. Gelişmeler şaşırtıcı" dedi.
Prof. Işıkara da 7.2'lik son Düzce depreminin büyük bir sistemi hareketlendirdiğini söyledi.
Bu durum, hem bilimsel gerçekleri ortaya çıkarmakta, hem depremin yıkıcı etkilerine karşı hazırlıklı olmakta Türkiye'yi uluslararası alemin yardımına daha muhtaç hale getiriyor.
Böyle bir durumda kibir olmaz. Üniversitelerimiz ve hükümet, teknik ve mali yardım konusunda çekingen davranmamalı.
Ev sahipliği yapacağımız AGİT zirvesi, dünyanın ilgisini bu insani soruna odaklamak için fırsattır.