kapat

15.11.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Aman parça parça kırılsın
"Marmara denizinde bilinen iki ayrı fay hattı var. Biri Çınarcık, diğeri Tekirdağ açıklarında. Sismik hareket haritaları, bu ikisini birbirinden ayrı gibi gösteriyor. İşte soru işareti burada.

Çünkü 100 yıldır bu iki hat arasında kalan bölgede hiçbir hareket gözlenmemiş. Yani bilgi edinemedik. Böyle olunca da uzmanlar, İstanbul depreminin şiddeti konusunda net bilgi veremiyor.

Nedenine gelince, İstanbul'daki depremin şiddeti Marmara Denizi'nde uzanan bu iki hattın hareketine bağlı. Eğer bu hat bir bütünse ve tek bir hat olarak kırılırsa depremin şiddetinin 7'nin üzerinde, parçalar halinde kırılırsa 6-6.5 olarak gerçekleşir."

(Doç. Dr. Ali Pınar: Deprem uzmanı)

Telaş yapmayın
İstanbullular'ın uzmanlardan talebi: "Hadi ne vakit olacağını bilmiyorsunuz, bari depremin büyüklüğünü söyleyin!" İşte sorunun cevabı!

BOĞAZİÇİ Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Sismoloji Laboratuvarı Şefi Doç.Dr. Ali Pınar, Sapanca-Akyazı civarında Bolu-Düzce'deki gibi 7.2 büyüklüğünde bir depremi kesinlikle beklemediklerini söyledi. Doç. Dr. Ali Pınar, Dr. Doğan Kalafat ile rasathanede düzenlediği basın toplantısında, 12 Kasım sonrası 'artçı' sayısının 70'e yaklaştığını kaydetti ve Düzce merkezli depremde 50-60 km.'lik bir fay hattın kırıldığını kaydetti.

YENİ BİNA YIKILMAZ
Doç. Dr. Pınar, basın mensuplarının bir soru üzerine, Akyazı-Sapanca arasında olabilecek depremin büyüklüğünün 6'ya erişmemesi gerektiğini belirterek, şöyle dedi: "Bu sarsıntı hasarlı binaları etkiler ama 17 Ağustos'tan etkilenmemiş binaları kesinlikle etkilemez. Yani beklenen çok şiddetli bir deprem değil, sadece çok kuvvetli hissedilen bir deprem olabilir."

Konuşmasına, "Sapanca-Akyazı civarında Bolu-Düzce'deki gibi 7.2'lik deprem kesinlikle beklemiyoruz," diyerek devam eden Doç. Dr. Pınar, bir başka soru üzerine de Marmara Denizi içindeki fayların tek bir depremle kırılması halinde 7'nin üzerinde deprem meydana gelebileceğini, fayların ayrı ayrı kırılması durumunda ise depremin büyüklüğünün 6 ila 6.5 kuvvetinde olabileceğini kaydetti.

Doç.Dr. Pınar, İstanbul'un tarihi depremlerine bakıldığı zaman, depremlerin genellikle 6.0-6.5 büyüklüğünde olduğunun görüldüğünü ifade ederek, 7'den büyük depremlerin tekrarlanma aralığının ise 1300 yılda bir olduğunu belirtti.

Doç Dr. Ali Pınar, İzmit Körfezi'nin bitiminden başlayıp Şarköy'e kadar uzanan 150 kilometrelik bölümdeki fayların aynı anda kırılmasıyla İstanbul'da büyük bir deprem olabileceğini, fayların tek tek kırılması halinde ise büyük bir depremin yaşanmayacağını söyledi.

GÖLCÜK=ŞARKÖY
Marmara Bölgesi'nde iki sismik boşluk olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Pınar, şöyle devam etti:

"İzmit Körfezi'nin bitiminden başlayıp Şarköy'e kadar uzanan 150 kilometrelik bölümdeki bütün faylar tek bir depremle kırılabilir. O zaman çok şiddetli bir deprem olabilir. İkinci bir olasılık daha var. Bu olasılığı da şöyle özetleyebiliriz: Marmara Denizi'ndeki her bir fay, tek tek kırılabilir. Bu durumda olabilecek depremler 6.0-6.5 arasındadır. Yani çok büyük depremler olamaz. Tamamı kırılırsa 7'den biraz büyük olabilir."

Doç. Dr. Pınar, Şarköy civarında olabilecek bir depremin İstanbul'u nasıl etkileyeceği, sorusu üzerine de bu bölge ile Gölcük'ün İstanbul'a uzaklığının hemen hemen aynı olduğunu, dolayısıyla buradaki bir kırılmanın etkisinin de Gölcük'teki ile aşağı yukarı aynı olacağını tahmin ettiklerini belirtti.

RİSK YÜZDE 63
Artçı şokların Marmara Bölgesi'nde yaşanacak bir depremin büyüklüğünü etkilemeyeceğini vurgulayan Ali Pınar, olası bir depremde de Marmara Denizi'nin çevresindeki kıyılarda yer alan binaların yıkılmamasının, zeminine ve dayanıklılığına bağlı olduğunu söyledi. Pınar'ın söylediklerinden şu çıkıyordu: Önümüzdeki günlerde büyük bir deprem olacak. Bu depremin vereceği zarar ise konutlarımızın sağlamlığına göre değişecek.

Doç. Pınar, 17 Ağustos'ta bu bölgede büyük bir sistemin harekete geçtiğini hatırlatarak, yaşanan sarsıntıların Marmara Bölgesi'nde beklenen depremle hiçbir ilgisini olmadığını ifade etti.

Türkiye'de yıkıcı bir depremin herhangi bir yerde veya herhangi bir zamanda olma riskinin yüzde 63 olduğunu ifade eden Doç. Pınar konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye dinamik bir ülke. Türkiye'de, her iki üç yılda bir yıkıcı hasar verici bir deprem meydana geliyor. 17 Ağustos depremiyle de hareket etmeye başlayan kütle, sistemin doğusunu da batısını da etkileyebilir," dedi.

Rapor yazar, Türk bakar
Birleşmiş Milletler için 10 yıl önce hazırlanan afet raporu bu günleri anlatıyordu. Ama kimse takmadı!

BİRLEŞMİŞ Milletler (BM), 10 yıl önce, 1990-2000 arasını Uluslararası Afet Zararlarının Azaltılması 10 Yılı ilan etti. Türkiye de bunun üzerine uzmanları toplayıp 10 yıllık bir milli plan hazırladı. Plan hazırlanırken, Türkiye'nin deprem haritası çıkarıldı, depremlerin yıllara göre seyri yakından izlendi.

EN ÖNEMLİ AFET
Araştırmalarda, "Gelecekte Türkiye'yi tehdit edecek büyük doğal afetin depremden kaynaklanacağını bekleyebiliriz" sonucuna varıldı. 10 yıl önceki bu tesbitin altına, Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof.Dr. Ahmet Mete Işıkara da imza attı.

İmar, konut ve sanayileşme politikalarının yeniden belirlenmesini öngören bu milli plan, ödenek yetersizliği bahanesiyle tozlu raflara kaldırıldı. Aradan geçen 10 yıl içinde Türkiye; Erzincan, Dinar, Adana, Kocaeli ve Düzce gibi dördü büyük, onlarca deprem yaşadı.

Bütün bu gerçekler, Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'ın, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Ertuğrul Yalçınbayır ve FP Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün soru önergesine verdiği yanıtla gün ışığına çıktı.

PLANIN MİMARLARI
Milli planın altında, çok sayıda bilim adamının imzası var. Deprem Araştırma Dairesi Başkanı Oktay Ergünay, ODTÜ'den Prof. Polat Gülkan, Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Ahmet Mete Işıkara, Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Erçin Kasapoğlu, İTÜ'den Prof. Nahit Kumbasar, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Ömer Alptekin, TÜBİTAK'tan Alkut Aytun, Avrupa Afetler Eğitim Merkezi Başkanı Hülya İlgen, planın mimarları...

Milli planda yeralan tesbitlere göre, doğal afetlerde hasara uğramış yapıların yüzde 61'i depremler, yüzde 14'ü su baskınları, yüzde 15'i heyelanlar, yüzde 5'i kaya düşmeleri, yüzde 4'ü yangınlar ve yüzde 1'i çığ, fırtına, aşırı yağış gibi doğal afetler sonucu oluştu.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır