|
Marjinal ihracatçılar
Sığır tırnağı, kan unu, tavuk ayağı, kiraz çöpü, köpek balığı kuyruğu gibi alışılmadık ürünler ihracatçılarına milyarlar kazandırıyor. Tek koşul yaratıcılık
Kiraz çöpü, sığır tırnağı, keçi boynuzu çekirdeği, deniz kestanesi yumurtası, kan unu, köpek balığı kuyruğu, tavuk ayağı, damızlık arı, paçavra... Ekonomik değeri olmadığı düşünülen bu ürünleri pazarlama yollarını bulan işadamaları yaratıcılıkları sayesinde milyonlarca dolar kazanıyor. Rekabetin olmadığı, fazla sermaye gerektirmeyen bu işin tek koşulu yaratıcılık. Doğru yere bakmasını bilen işadamları, yurtdışına açılmak isteyenlere adeta ihracat dersi veriyor. Çoğu artık yurtdışından mal talebini karşılayamama durumuna gelmiş. İşte size bu kaşiflerin öyküsü.
Üstelik aganigi
Cezmi Yıldırım, tekdüzeliği sevmeyen Mersinli ihracatçılardan. İki kardeşiyle keçiboynuzu çekirdeği ve unu ihraç ediyor. Daha çok Avrupa ülkeleriyle çalışıyor. Geçen yıl 2 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmiş. Yıldırım, yaptığı işin yorucucu olduğunu anlatıyor:
"Keçiboynuzu yabani bir bitki. Daha çok Akdeniz'de yetişiyor. Köylüler toplayıp getiriyor. Biz bunları zamk ve un haline getirip ihraç ediyoruz. Meyve olarak da yeniyor, ama daha çok kakaonun ikamesi olarak pastacılıkta kullanılıyor. Ama kakao gibi alerjik bir ürün değil. Üstelik afrodizyak."
Yemdi meze oldu
Neredeyse bütün marjinaller Mersin'de toplanmış. Rişal Irmak da onlardan biri. Irmak, yıllarca hayvan yemi olarak kullanılan çılbanı, yani kara fasulyeyi Yunanistan'a ihraç ediyor. Üstelik, meze olarak.
"Büyükbaş hayvanlara yedirdiniz mi enerji verir, süt yapar. Bol proteinlidir. Ama çılbanı Yunanlı'dan başkası yemiyor. Kıraç toprakta çıkıyor. Gübre falan da gerekmiyor. Kırmızı mercimekten biraz daha büyük. Humus gibi ezmesini yapıp yiyorlar. Hayvan yemi olarak kullanılıyordu. Şimdi çok kıymete bindi, Yunan sofralarını süslüyor."
PAÇAVRA DEMEYİN
Adanalı Başoğlu Ailesi de, marjinal ihracatçılardan. İhracata tekstille başlamışlar diyebiliriz. Ama öyle kazak, tişört değil. Yılda, 20 milyon dolarlık paçavra ihraç ediyorlar. En iyi müşterileriyse, Almanya, İtalya ve Fransa.
20 yıldır ihracat yapan aile, paçavra işinde Avrupa birincisi. İstanbul, Bursa, Uşak, İzmir ve Denizli'den topladıkları tekstil artıklarını ya yeniden iplik haline getiriyor ya da olduğu gibi ihraç ediyorlar. Adana'daki fabrikada 1.000 kişi çalışıyor. Fabrikanın müdürü Önay Aytür, "Ayda 2 bin tona yakın paçavra topluyoruz. Kilosu 50 ile 250 bin lira arasında değişiyor. Bu paçavralardan yılda 18 bin ton elyaf elde ediyoruz. 5 bin tonunu ipliğe dönüştürüyoruz. 4 bin ton da kırpıntı ihraç ediyoruz. Yıllık ciromuz 30 milyon dolar. 20 milyon doları ihracattan" diyor.
Dövülmüş avrattan gelen servet
Yoktan var eden işadamlarından biri de Mehmet Günyeli. Yirmi yıldır dış ticaretle uğraşıyor. Yıllarca çok değişik ürünler pazarlıyor. Kerevit, salyangoz... Bir yandan da "Türkiye'nin ihracatını artırmak için neler yapmalı" diye düşünüyor. Derken 6 yıl önce Belçika'da bir ilaç fabrikasını gezerken Türkiye'deki doğal bitki örtüsünün ihracat için büyük potansiyel olduğunu keşfediyor. Kısa bir araştırmadan sonra ismini dahi bilmediği 400 çeşit otun daha ihraç edilebileceğini görüyor. Kısa mahmut ve dövülmüş avrat otu, tavşan kulağı memesi, meyan kökü, zeytin yaprağı, kiraz çöpü, çam kozalağı...
Günyeli Türkiye'nin ottan yılda 1 milyar dolar gelir elde edebileceğini söylüyor.
Denizden ne çıksa ihraç ediyorlar
İzmirli Baysoy kardeşler ise, Türkler'in tatmak bile istemediği, ama Çinliler'in yemeğe bayıldığı pek çok ilginç ürünü ihraç ediyorlar. Bunların başında bir tas çorbası, bizim paramızla 5 milyon lira olan köpek balığı kuyruğu geliyor.
Baysoy kardeşler ise önce tavuk ayağı ihracatıyla "marjinal" sıfatını haketmişler. Bugünlerde Malezyalılar'ın makarna gibi tükettikleri deniz anasından, deniz salyangozuna, deniz patlıcanından deniz hıyarına kadar pek çok ilginç ürünün ihrcatına soyunmuşlar. Biri Trabzon, diğeri Sinop'ta iki fabrikalarında 250 kişi çalışıyor. Selim Baysoy, "Biz Türkiye'de tüketilmeyen ürünleri satıyoruz. Rekabet az, pazar daha açık. Her yıl 1.000 ton salyangoz, 15-20 ton köpek balığı kuyruğu ihraç ediyoruz. 4-5 milyon dolar gelir elde ediyoruz" diyor.
Damızlık arıdan sünnetlik ata
Veli Koza, Mersinli bir işadamı. Lakabı "çerçi". 50 yaşında. Damızlık arıdan, cin darısına akla hayala gelebilecek herşeyi ihraç ediyor. 15 yıldır Kıbrıs'la çalışıyor. Çok da memnun. Koza, baba mesleği zahirecilikle atılıyor iş hayatına. Önceleri arpa, buğday satıyor. Bir gün Kıbrıs'tan bir arkadaşı soğan patates isteyince işin seyri değişiyor. Damızlık arı ihracatı da böyle başlıyor. Koza, şöyle anlatıyor: "Kıbrıs'ın Çukurova Üniversitesi'nden böyle bir talebi vardı. İki yıl önce 2 bin kovan arı yolladım. Bu arada Kıbrıs'a at da ihraç ettim. Eşeği meşhurdur da, at yoktur Kıbrıs'ta. Özellikle sünnet düğünleri için kullanıyorlar. Türkiye'de herkesin bir konusu vardır. Benimse yok. 500 çeşit mal gönderiyorum. Müşteri ne istiyorsa bulup ihraç ederim."
Tavuk ayağıydı Altınayak oldu
İşletmeci Selçuk Atalay'ın, bir iş gezisi için gittiği Hong Kong'da her köşe başında geniş tepsiler içinde satılan bir yiyecek dikkatini çeker. Hong Konglular pençeyi andıran bu yiyeceği iştahla, çekiştire çekiştire yemektedirler. Atalay, bu yiyeceğin ne olduğunu öğrendiğindeyse şaşkınlık içinde kalır. Tavuk ayağı. Atalay, tatmayı aklından bile geçirmediği bu ürünü Türkiye'den ihraç etmek için kolları sıvar. O güne kadar atılan tavuk ayaklarını toplamak kolay olmaz. Ama şimdi, biri İzmir diğeri Düzce'deki iki fabrikada her gün 1.5 milyon tavuk ayağını işleyip bu ülkeye satıyor, yılda 5-6 milyon dolar kazanıyorlar. Üstelik, hazır giyimciler yıllardır "dünya markası" yaratmak için uğraş verirken, onlar "Sun Moon Star"la Hong Kong tavuk ayağı pazarından yüzde 10 pay kapmışlar bile. İki kardeşin kurduğu şirketin adı ise Altınayak!
Mine ŞENOCAKLI
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|