kapat

30.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ALİ KIRCA(alikirca@sabah.com.tr )


Eski çağın son bayramı

Ve 29 Ekim de geçti. Türkiye, Cumhuriyetin yetmişaltıncı yaşından gün almaya başladı.

Yetmişbeş yıl ve coşkulu törenler geride kaldı artık. Bayram bitti...

Şimdi bayramdan sonra olağan hayata geçiş zamanıdır.

Ama eğer bu geçiş, bayramın Türkiye'ye kattığı anlamlar ıska geçilerek yaşanırsa herşeye yazık olacaktır.

Aydınlık bir gelecekten yana tavır koyarak, dev bir referandumun, büyük bir seçimin sonuçlarını ülkenin tüm kentlerinde sokaklara ve meydanlara yazan milyonların sesi hep kulaklarda kalmalıdır.

Türkiye'nin siyasetine yön verenler ülkeyi saran alacakaranlık kuşağından çıkıp kurtulma konusunda kararlı olmalıdır.

Aksi takdirde, "onlardan" kurtulma yolundaki kararlılık giderek artacaktır.

Seçim anketlerindeki "kararsız" oyların çokluğu kimseyi yanıltmamalıdır.

O kararsızlık, yalnızca mevcut partiler ve siyaset kadroları arasında yaşanmaktadır.

Ülkenin geleceği konusundaki genel tercihte kararsızlık söz konusu değildir.

ooo

Türkiye, kazanılan ara başarılardan sonra, hızla geriye dönüş, "eski duruma avdet" konusunda sabıkalıdır.

İnsan yapısı olarak da öyledir.

Bayramdan sonra seyranın gelmesine aşinadır.

Oysa;

Bu ülkenin insanları, bayramdan sonra da bayram istiyor.

Hadi hep bayram olamadı; hiç değilse hüsran olmasın. Hiç değilse..."

ooo

Yukardaki satırlar, aslında tam bir yıl önce kaleme aldığımız yazıdan aktarıldı..

75. yılın coşkulu törenleri geride kalmış; Türkiye -hep yaptığı gibi- hızla normale avdet etmişti..

Dün, 76. yılı da geride bıraktık..

Peki geride kalan bir yılda ne yaptık?..

"Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür."

Biz hep en son yaşadıklarımızı hatırlarız..

Şimdi gündemimizde Ahmet Taner Kışlalı cinayeti var..

Ve hepimiz yeniden karamsarlık girdabında savruluyoruz..

Az gittik, uz gittik..

Döndük dolaştık, yine bir Cumhuriyetçi Aydın'ın cenaze törenine ulaştık..

Yetmişaltıncı yılı kutlarken, yine zihinlerin bir köşesinde rejime dair kaygılar..

Ve o kaygıların körüklediği heyecanlar..

Anıtkabir yine iğne atsan yere düşmez..

Onuncu yıl marşı yine hançerelerde..

Türkiye, yine meydanlarda kendini sınıyor..

Oysa..

Türkiye; geçen yıl, 75. yıl törenlerinde kanıtlandığı ve bizim o "bayramdan sonra" vurguladığımız gibi, "ülkenin geleceği konusundaki genel tercihte kararsız" değildi..

Belki, partiler arasında kararsızdı..

Belki, liderler arasında kararsızdı..

Belki, kendisini temsil eden milletvekilleri arasında kararsızdı.

Ama, Cumhuriyet konusunda kararsız değildi..

Öyle olduğu için de; Cumhuriyet rejiminin karşısındaki "duruş"larından şüphe ettiği iki partiye, 18 Nisan seçimlerinde "yol" vermemişti..

Uğradığı ve sergilediği "mağduriyet" görüntüsüne rağmen seçim öncesinin birinci partisini, sandıkta üçüncü parti konumuna itmişti.. 75. yıl referandumu, sandıkta da hemen hemen aynı sonucu vermişti..

Cumhuriyeti kuran partinin meclis dışında kalması ise, daha çok kendi yanlışlarından kaynaklanmıştı.. (Hatta izlenen bunalım politikasının sonuçta rejimi bile tehlikeye atabileceği kaygısı, bu hazin sonucu yaratmıştı..)

ooo

Ve... Bu yıl da..

76. yıl kutlamaları da; hain bir suikastin gölgesinde, kaygılarla geçti...

Ama; muhteşem bir paradoksla, aynı suikast, bu bayramın da heyecan katsayısını arttırdı...

Öyleyse, yine paradoksal bir yorumla, şu sonuca da varılabilirdi:

Cumhuriyet; düşmanlarına ne çok şey borçludur...

O düşmanların varlığı ki, Cumhuriyetin suskun müdafilerini ve sessiz çoğunluğunu sürekli teyakkuzda tutuyor..

Yetmiyor; ayağa kaldırıyor..

Sokaklara döküyor..

Bayrakları en yükseğe çekiyor gönüllerin gönderlerinde...

ooo

Lakin; bu bayram, "düşmanların gemi azıya almasıyla" mücadele ve müdafaa azminin arttığı, son bayram olmalıdır.

Cumhuriyet, artık sadece düşmanların "dinamit desibeli" yükseldiğinde "direniş sesi" artan bayramlarla değil; bilgi çağının geleceğe dair heyecanlarıyla kutlanmalıdır.

Düşmanlarının kağıttan kaplan olduğuna artık en az onlar kadar iman etmelidir..

Gelecek yılki 29 Ekim, "düşman"sız bir bayram ikliminde geçmelidir.

Hem dilektir bu sözler, hem de çağrı...

Öyle olmak zorunda...

Çünkü...

Dün kutladığımız bayram, tarihinde 1900'lü yılların yani eskiyen çağın damgasını taşıyan son bayramdı.

Gelecek yıl bayramın tarihi; aynı zamanda bayramın talihi olacaktır..

29 Ekim 2000'i, şanına layık kutlamaya hazır mısınız?..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.