kapat

30.10.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Sabah İnternet
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Teba
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Bu da Fransız Geceyarısı Ekspresi
Fransızca'yı Türkçe'den iyi konuşan, Paris'te yaşayan Ramazan Taştan, Fransız polisinin kendisine yaptığı işkenceyi unutamıyor. Taştan ailesi, başvuracak yetkili bir makam arıyor

Ramazan Taştan. 25 yaşında. 1982'de babası Hasan Taştan, aile birleştirilmesi yasasından faydalanarak çocuklarını da Fransa'ya getiriyor. Ramazan ilk ve orta okulu Fransa'da okuyor. O yüzden Türkçe yerine Fransızca konuşmayı tercih ediyor. Ama geçen akşam Lyon'dan büromuzu arayan yorgun ses, Paris'te oğluna işkence yapıldığını söylüyordu... Ertesi gün Lyon yakınındaki Bourg-en-Bresse hastanesinde Ramazan Taştan'ın yanındaydık...

- Paris'e iş aramaya gitmiştim.

- Üzerinizde silah varmış. Ruhsatı var mı?

- Gazlı tabanca. Mermideki gaz bayıltıyor. Her silah mağazasında satılan ve ruhsat gerektirmeyen bir tabanca.

- Neden taşıyordunuz?

- Paris büyük bir kent. Çok serseri var.

- Polisle olan hikayeyi anlatır mısın?

- Doğu garında metro istasyonuna giriyordum. Eve, Bourg-en-Bresse'e dönmek için. 5 tane ulusal polis jandarması yürüyordu. Yanlarındaki köpek bana doğru ilerleyince kimliğimi sordular. Gösterdim. Üzerimde silah olup olmadığını sordular. Gazlı tabancam var dedim. Arkamı dönmemi söylediler ve döner dönmez beni yere ittiler. Saçlarımdan çekip vurmaya, tokatlamaya başladılar, biri diziyle boynuma basıyordu. Kelepçe takıp gardaki polis noktasına götürdüler. Hücreye attılar ve soydular. Ellerine eldiven geçirdiler. Sırayla her biri makatımı kontrol etti. Beni çırılçıplak bıraktılar. Yüzüme tükürdüler. Hakaret ettiler. Ertesi sabah şefleri gelip giyinmemi istedi. Polislere dönüp "Bu bir insan. Bunu yapmamanız gerekirdi. Bu işi örtmemiz gerekir" dedi. Oysa bir gün önce gelmişti ve görmüştü yapılanları... Serbest bırakılırken "Konuşursan hesap sorarız. Nerede oturduğunu biliyoruz. Seni öldürürüz" diye tehdit etti beni, bir kağıt imzalattı. Doktor isteyip istemediğimi sordu. İstemediğimi söyledim. "Zaten çağırmayacaktık" dedi.

- Ne gibi küfürler ettiler?

- Pis Türk, pis serseri. Türkiye'de silah taşırsın ama burada taşıyamazsın...

- İmzaladığınız kağıtta ne yazıyordu?

- Hemen serbest bıraktıkları yazıyordu. Tam okuyamadım, izin vermediler.

- İşkence kaç saat sürdü?

- İki saat. Üstüme işediler. Gece gelip üzerime su atıyorlardı. Ama su içemedim..

- "Şef sonra geldi" dediniz...

- Beni getirdiklerinde yoktu ama sonra geldi. Hepsini gördü.

- Polisleri tanıyabilir misiniz?

- Hiçbir zaman unutamam.

- Yoklamak uyuşturucu aramak için yapılır. Hepsi mi yaptı?

- Dördü de, ikişer parmakla... Ellerim kelepçeliydi. Çok canımı acıttılar...

- Ertesi sabah ne yaptınız?

- Şoktaydım. Yolda bir gözüm görmemeye başladı. Hastaneye kaldırıldığımda ikisi de görmüyordu. Hâlâ bulanık görüyorum.

- Hastaneye ne zaman yatırıldınız?

- 17 Ekim'de.

- Gözaltına alınışınız 16 Ekim yani?

- Herhalde. Evet.

- Ne hissediyordun?

- Öleceğimi düşünüp ağlıyordum.

- Şimdi ne yapacaksın?

- Hesap vermelerini istiyorum. Dava açacağım. Yasalar herkes içindir.

'DAVAYI NASIL AÇACAĞIZ?'
RAMAZAN 22 Ekim'de bizimle görüştükten sonra taburcu olup Ardennes'de oturan babasının yanına gitti.

29 yaşındaki ağabeyi Abdullah başlarına geleni şöyle anlattı: "Geldiğinde şoktaydı. Babamdan korktuğu için benim yanıma gelmiş. Sürünüyordu ve 'Kötüyüm abi, beni hastaneye götür' dedi. Silah alıp, Paris'e gidip, o polislerden intikam alacağını söylüyordu. 'Görmüyorum' diyordu. Hepsinin sırayla kendisini ellemesini anlatıp, küfürleri tekrarlayıp duruyordu. Acil servise götürdüm. Doktorlar 'durumu hiç iyi değil' dedi. Bir odaya kapattılar, kilitlediler, telefonu falan kaldırdılar. Dr. Debat bize 'Bunu bir akıl hastanesine götürün. Hem sizin, hem bizim hem de kendisi için iyi olur' dedi. Ben de, madem iyiliğini istiyorsunuz neden hayvan gibi odaya kapatıyorsunuz, dedim. Verdiğiniz ilaçlar, kilitlemeniz, bunları şok yaşamamış insana yapsanız bile delirir, dedim. Doktor ısrar etmekten vazgeçti.

Bir nörolog kardeşime 'scan' yaptıklarını söyledi. Beyinde bir darbe olmadığını söyledi. Ancak scanner'da yumruk ve tokat izlerini tespit etmişler. Raporda ayrıca burundaki sıyrıklar, bacağında darbe, geçirdiği geçici körlük, bunun boynundaki incinmeden dolayı olduğu yer alıyor.

Nasıl, ne yapacağız bilmiyoruz. Bize Türk mercilerinin sahip çıkması lazım. Lyon Başkonsolosluğu, olay Paris'te geçtiğinden Paris Başkonsolosluğu'na başvurmamızı söyledi. İlginç bir olay; polisler hastaneyi arayıp kardeşimin durumunu sormuşlar. Dr. Debat söyledi. Bilgi almışlar."


Bu sayfa MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. ile
Yöre Elektronik Yayımcılık A.Ş. işbirliğiyle hazırlanmıştır.