kapat

18.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
inter merkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )


Roman gibi bir filmmiş..

DURUM ÖZETİ: Seda Güler'in daveti üzerine Atlas Sineması'na giden yazar, Romance adlı filmi izleyecektir.. Filmin gösterisini kaçırmamak için gece uyumamış, saatinde sinemada olmayı başarmıştır.. Ama uykusuzluktan da sersemleşmiştir..

Koca Atlas Sineması'nı bu filmin gösterimi için bize ayırmışlar.. Özen Film'in temsilcisi Nizam Eren gidip en arkada bir yere oturdu.. Yazarımız Ebru Çapa da başka bir yere.. Davetlilerden Leyla Alaton salonun soluna geçti.. Ben sağ tarafta önlere yakın bir yer seçtim..

Uyuyacağımdan korkan Sinan Çetin ile Seda Güler de "İcap ederse dürtüklemek için" arkamdaki iki koltuğa konuşlandılar.. Film başladı..

ooo

Filmin konusu şöyle.. Marie diye bir kız var.. İlkokul öğretmeni.. Paul adında genç bir oğlanla yaşıyor, ona baygın..

Okuldan gelir gelmez soyunup yatağa giriyor.. Oğlanın işi gücü olmadığından zaten hep yatakta.. Ya elinde Bukovski'den bir kitap var.. Veya televizyondan jimnastik yarışması seyrediyor..

Bu Marie istiyor ki kocası hep onunla sevişsin.. Paul ise ihtimal ki Allah'ın eksikli bir kulu olduğundan, hep kitap okusun istiyor.. Kız orasını burasını mıncıkladığında boş boş bakıyor..

Kızın çenesi bir dursa belki adam aşka gelecek.. Ancak Maria gevezelikten sabıkalı.. Sokakta, okulda susuyor, yatağa girince çenesi düşüyor.. Oğlan da "Maslahatın nedir, şaşı sorarsın?" dercesine bakındığından vuslat olmuyor..

Azmış bu kız azmış!
Buraları iyi de kız birden oğlanın belden aşağısına sarılıp, aykırı bir şey yapmasın mı? Ben böyle bir sahneyi ilk kez bir sinema filminde gördüm.. Sonradan öğrendim ki diğerleri de ilk kez görüyormuş..

Kafamızı mikrodalga fırına sokmuş gibi olduk.. Beynimiz şoklandı.. Dedik ki kazadır, yönetmenin gözünden kaçmıştır..

Boşa kandırmışız kendimizi.. Marie kızımız kocaya öfkeli olduğundan "Bu alemde boşa yorma başını, müşteri bulursan çöz kuşağını.." siyaseti gütmeye karar verip, kendini sokaklara vurdu..

Barlara girip çıkarak hiç tanımadığı bir herif buldu.. Onunla otele gitti.. Herifi anadan uryan soydu..

Yönetmen Catherine Breillat (Okunuşu; Bre illet) bu adamı meğer porno filmlerinden bulmuş.. Sürpriz olsun diye Marie hanıma söylememiş..

Be kadın.. Ona söylemedin bize söyle bari de şok olmayalım.. Film niyetine "erkek anatomisi" dersi gördük resmen..

Öyle üçbeş saniyelik bir sahne de değil.. En ön sırada otursak, mızrak gibi vurup gözümüzü çıkaracak..

ooo

Sinan Çetin yönetmen olduğundan, o sahneye kadar, filmi yüksek sesle yorum yaparak seyrediyordu.. Onun dahi sesi kesildi.. Bizi sorarsanız böyle şeylere alışık değiliz, ne diyeceğimizi bilemedik..

Aileden öyle görmüşüz.. Televizyon filmi izlerken masumane bir öpüşme sahnesi denk gelse, bizim evin fertleri nereye bakacaklarını şaşırır.. Ben genellikle duvardaki sivrisinek ölülerini sayarım..

O sahne bitene kadar ağır bir sessizlik olur.. Sahneyi atlattığımızda sadece babamın sesi duyulur..

- "Amerikan propogandası.."

Babam için filmlerdeki bütün öpüşme sahneleri Amerikan propogandasıdır ve Beyaz Saray tarafından o filme "bilerek isteyerek.." sokulmuştur..

Amerikan yönetiminin bu propogandayı niye yaptığını, bundan ne umduğunu ise asla açıklamaz.. O kadar da ağzı sıkıdır..

Her tarafı mesaj dolu
Durum tesbiti yaparken bir yandan da filmin konusunu anlatmaya çalışıyorum ama ortada konu olmadığından naçar kalıyorum..

Çünkü bu Marie'nin bir gün dahi yemek yaptığını, bulaşık çamaşır yıkadığını görmedik.. Adam ne iş yapar, ne yer, ne içerler onu da söktüremedik.. Sürekli yatakta söylenen genç bir kadın ile "Aramızda nikâh olmadan sana el süremem.." zihniyetinde bir adam..

Devamında da adamı cezalandırmak için türlü aldatmaların sahneleri.. Filmde Marie'nin bir kör bağırsağını görmedik.. Buna karşılık Fransız erkeklerinin ölçüleri hakkında geniş bir tarama yapma fırsatımız oldu..

Sonunda film bitti.. Niye bittiğini de anlamadık.. Çıkıp birlikte oturduk ve başladık filmi tartışmaya..

Yönetmenin "Karım lafında mülkiyet, kocam lafında hakimiyet var.." fikrinden giden azgın bir feminist olduğu, ayrıca ar damarının çatladığı kabak gibi ortada..

Bunu açık açık söylesek Seda küsebilir.. Ne var ki herkes filmin berbatlığı konusunda hemfikir..

ooo

Fransanın ünlü eleştirmenlerinden biri, verdiği bir röportajda filmi "Tanecikli ve kirli bir görüntüden soğuk ve sert, aynı zamanda sıcak ve aydınlık bir görüntüye doğru evrimleştiren.." sözleri ile tarif etmiş ki lafının hikmeti kendisinde saklı.. Biz bir şey anlamadık..

Lakin bu sözcüklerin bizim eleştirmenler tarafından aynen kullanılacağına adım gibi eminim..

Ben tedbirli bir adamım..
Gösterimden sonra tartışacağımızı bildiğimden hazırlık yapmış, bizim Sinema dergisinin sevgili yönetmeni Mehmet Açar'ın yazısından seçtiğim bir cümleyi küçük bir kağıda yazmıştım..

Bana "Siz ne düşünüyorsunuz?" diye sorduklarında gözlerimi kısıp;

- "Yönetmen; kamera ve kurgu çalışması açısından minimal bir tarz tutturmaya çalışmış.. Hikâyeyi işlerken popüler filmlerin anlatımsal özelliklerine karşı bir tavır benimsemeye çalışmış.." diyecektim..

Bir yandan çayımızı, kahvemizi içiyor bir yandan da o kağıdı bulmak için ceplerimi karıştırıyordum.. Yanımda oturan Özen Film temsilcisi Nizam Eren de benim hesap ödemeye çalıştığımı sandığından;

- "Katiyen olmaz.. Şirketimizin misafirisiniz.." diye elimi kolumu tutuyordu..

O yüzden kopyalık niyetine hazırladığım o küçük kağıdı bulamadım.. Bulsaydım bir punduna getirip, kağıdın arkasına yazılı olan;

- "Yönetmen biçimsel düşünüp kısır döngü içinde kalanlara imgesel bir tavır koymuş.. Evrensel işleyişin bir döngüsel değil sarmal olduğunu göstermek için tabuları yıkmaya çalışmış.." laflarını da edecektim..

Tezimi ispatlamak için de Romance'ı gördüğüm son film olan "Özgür Willy" ile kıyaslayacaktım.. Özgür Willy'deki balina da çıplaktı.. Bu filmin oyuncuları da çıplaklık konusunda Willy kadar özgürdü..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır