Bazen göründükleri gibi değillerdir..
İrfan Bıyık'ın e-mail'ini eve giderken, arabada okuyorum.. Şirin bir öykücük..
İki melek yeryüzünü dolaşmaya çıkmışlar.. Tabii insan kılığında.. Akşam olmuş.. Kentin en zengin semtinde lüks bir villanın kapısını Tanrı misafiri olarak çalmışlar.. Ev sahipleri somurtarak buyur etmişler onları.. Yemek falan teklif etmemişler.. Sıcacık misafir odaları yerine, buz gibi ve nemli bodruma iki şilte atıp "Geceyi burada geçirebilirsiniz" demişler..
Şilteleri betona sererken, yaşlı melek duvarda bir çatlak görmüş. Elini uzatmış. Şöyle bir sürmüş yarığa.. Duvar eskisinden sağlam olmuş.
Genç melek "Niye yaptın bunu?" diye sormuş merakla..
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir" demiş yaşlı melek yavaşça..
Ertesi akşam melekler bir köy evinde çok fakir, ama çok iyiliksever bir aileye misafir olmuşlar. Her şeyleri bir tanecik inekleri imiş. Onun sütünü satıp geçiniyorlarmış. Ev sahipleri mütevazı sofralarına almış onları.. Allah ne verdiyse beraber yemişler. Yatma zamanı gelince kadın "Siz uzun yoldan geliyorsunuz, yorgun olmalısınız" demiş.. "Bizim yatakta siz yatın, bir rahat uyuyun. Biz şu divanda idare ederiz."
Güneş doğarken uyanan melekler, zavallı adamla karısını iki gözleri iki çeşme ağlar bulmuşlar. Hayattaki tek servetleri inekleri bahçede ölü yatıyormuş.
Genç melek öfkeden deliye dönmüş..
"Bunu nasıl yaparsın.. Bu kadar iyi insanların yegane servetinin ölmesine nasıl izin verirsin.. Önceki gece gittiğimiz villada her şey vardı, ama kötü ev sahipleri bize hiçbir şey vermediler. Sen onların bodrumlarını tamir ettin. Bu fakir insanlar bizimle her şeylerini paylaştılar. İneklerinin ölmesine göz yumdun?.."
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat" demiş, yaşlı melek gene..
"Nasıl yani?" diye daha da öfkeyle yinelemiş sorusunu genç melek..
"Her şey her zaman göründüğü gibi değildir evlat" demiş yaşlı melek bir daha.. Ve anlatmış..
"İlk gittiğimiz zengin evinin o duvar çatlağının içinde yıllar önceden saklanmış bir hazine vardı. Ev sahipleri, zenginlikleri ile çok mağrur, ama hiç paylaşmayı sevmeyen insanlar oldukları için bu defineyi bulmayı hakketmemişlerdi. Çatlağı kapayıp, onları bu hazineden ebediyyen mahrum ettim. Dün gece fakir köylünün yatağında yatarken ölüm meleği, adamın karısını almaya geldi. Kadının hayatını bağışlamasına karşılık ona ineği verdim. Her şey her zaman göründüğü gibi değildir. İşler bazen istendiği gibi gitmez göründüğünde, aslında olan budur. Eğer inançlı isen, her işte bir hayır olduğunu düşünürsün. O hayrın ne olduğunu da, bir süre sonra anlarsın.."
Güzel öykü değil mi?..
Güzel ama öykü değil, sevgili okuyucular..
***
Eve geldiğimde Özcan uğradı bir kahve için..
"Hıncal Ağbi inanmazsın" dedi.. Anlattı..
Amcası damlaya damlaya göl ederek, bir tatil evi sahibi olabilmiş nihayet.. Dayamış döşemişler.. Bunca ömür, bunca emek.. Artık hiç değilse yaz aylarında keyifle dinlenecek bir yerleri var..
Tam her şey bitmiş, eve yerleşmişler, amcası bir beyin kanaması geçirmiş. Haydi İstanbul'a hastaneye yoğun bakıma.. Tabii bütün aile de baş ucunda.. Sol tarafına felç inmiş..
Aile isyanda.. "Hiç değilse bir ay, bir hafta keyfince bir tatil yapsaydı da, bu inme ondan sonra inseydi" diye kahretmişler..
Sonra bir gün görmüşler ki, bazen olaylar göründükleri gibi değil..
Bu inme tüm aileyi İstanbul'a taşımışken, deprem Körfez'i yerle bir etmiş..
Yalova'da bir bina fena halde çökmüş hem de.. Hani içinde 198 kişinin öldüğü bina..
Amcasının beyni kanamasa, bütün aile o gece o evde olacakmış.. Ertesi sabah da enkazın altında..
Şimdi söyleyin bakalım.. O iki melek, Özcan'ın amcasının Yalova'daki evini ziyaret etti mi, etmedi mi?..
TEBESSÜM
İki rahibe gece manastırdan kente giderken, karanlık parkın içinden geçmek zorunda kalmışlar.. Ve tecavüze uğramışlar..
Biri, ötekine, "Şimdi baş rahibeye ikişer kez tecavüze uğradığımızı söyleyecek miyiz?.."
"Niye ikişer kez?.. Birer defa tecavüze uğramadık mı hayatım?..
"Aynı yoldan geri dönmeyecek miyiz?.."
SEVDİĞİM LAFLAR
Övülmek, isterseniz, alçakgönüllülüğü yem olarak kullanabilirsiniz.
Chesterfreda
ARTçı Yardımlar
Deprem oldu olalı herkesin aklında aynı soru var, hangi sanatçı nasıl yardım etti? HAKUT (Hakan-Utku) bu hafta yemedi içmedi, bu işin üstüne gitti ve ARTçı yardımları tek tek ortaya çıkardı. (Bkz ART: Sanat, öhö.. öhö..)
Azer Bülbül: Kendinden fay hatlı Azer bölgeye gitmeyerek en büyük yardımı yaptı. Böylece olası yeni sarsıntılar önlenmiş oldu. Bu arada Ciguli ve Atilla Taş da tiz sesleri sebebiyle bölgeye gitmeyerek yardımı seçenlerden.
Sezen Aksu: Sezen "Salla salla.. Yer yerinden oynasın" isimli parçasını repertuarından çıkardı.
Güner Ümit: Nedense hemen Çarkıfelek'in verdiği evlere yardıma koştu. Enkaz kaldırma çalışmalarına katılmak istediyse de "Biraz kaldırır mısınız? Çok ihtiyacımız var" sözlerine "3 mü 5 mi?" diyerek karşılık verdiği için zaman kaybına neden oldu.
Nadide Sultan: Konyalı'dan başkasına bastırmayacağını defalarca açıklayan Nadide, depremden sonra bir süre İzmit, Yalova ve Adapazarlı'dan başkasına bastırmayacağını açıkladı. Nadide'nin en kısa zamanda çocuk doğurup deprem bölgesinin süt ihtiyacını karşılayacağı söyleniyor.
Sevda Demirel: Sevda da neme lazım demek yerine meme lazım diyerek bölgeye yardıma koşanlardan.
Ajda Pekkan: Fay hattıyla yaşıt bir oluşum olduğundan yeni bir enerji birikimine sebep olmamak için gerdirme operasyonlarına bir süre ara verdi. Ayrıca "Kapı açık. Arkanı dön ve çık" isimli parçası bundan böyle deprem eğitimleri sırasında çalınacak.
Hasan Mutlucan: Deprem sırasında halkı haberdar etmek için kullanılmak üzere "Yine de sallanıyor aman.." isimli kahramanlık türküsünü seslendirdi.
Mustafa Topaloğlu: Depreme aslında en büyük yardımı o yaptı. Hemen memleketi Uranüs'ten yardım isteyen Mustafa'nın bu isteğine uzaylılar kayıtsız kalmadılar. Türk-Uzay dostluğunun temellerini atmak için harekete geçtiler. Ancak gelen yardım ekiplerinin UFO olarak algılanması korkuya neden olunca uzaylılar çekinip geri döndüler. Mustafa'nın yardımları bununla da sınırlı değil elbet. Yakında depremzedeler yararına hazırladığı kasedi piyasaya çıkıyor. Kasedin hit parçası ise şöyle: "Olursa Tusunami kimse tutunami"
Kemal Özkan: Sosyete sünnetçisi Kemal Hoca bundan sonraki ilk depremde yardım sözü verdi. Eğer zamanında haber verilirse sünnetçi Kemal Hoca'nın depremin ALETsel büyüklüğünü en az yarıya indirmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Kenan Evren: Bölgeye giderek mutsuzluğun resmini yaptı. Tablo daha boyası kurumadan paşanın elini öpene satıldı. Tablonun gelirini depremzedelere bağışlayan Evren Paşa "Netekim depremi duyar duymaz yönetime el koyup fay hattını astırmak istedim ama nedense izin vermediler. Oysa hattı müdafaa yoktur" dedi.
Gönül Yazar: A.Mete Işıkara'ya evlenme teklif etti ve düğünden elde edilecek tüm geliri deprem bölgesine bağışlayacağını açıkladı. Gönül Hanım "Mete Bey'den takı falan da istemiyorum. Sismografını alsın gelsin" dedi.
İbrahim Tatlıses: AKUT'tan esinlenerek kurdurduğu yardım ekibi İSOT'la yardıma koştu. Deprem sonrası yakalanıp abuk sabuk konuşan müteahhitlerin ağzına acı biber sürdü.
Prestij Ailesi: Kardeş aile uygulamasına katılarak İzmitli müzisyen bir aileyi kardeş aile olarak kabul etti.
Vahe Kılıçarslan: Hareketsiz kalmasıyla tanınan Vahe bölgeye giderek kazık gibi dikildi. Böylece Vahe'deki sarsıntılar gözlenerek artçı şoklar tespit edildi.
Banu Alkan: Anında bölgeye giderek depremzedeler için gönderilen kıyafetlerden kendisine uyanları aldı. Bunun karşılığında da konser vermek isteyen Banu son anda etkisiz hale getirildi. Böylece ikinci bir facianın da kıyısından dönülmüş oldu.
Tarkan: Ülkemi temsil ediyorum ayağıyla askerlikten kaçan ve bedelli çıkınca yakalanıp "muck you!" olmaktan kurtulan Tarkan, bedelli uygulamasının çıkmasındaki katkılarından ötürü İzmitli hemşehrilerine bir teşekkür ziyaretinde bulunma sözü verdi.
Hakan/Utku
BİZİM DUVAR
Bu zamanda müteahhit olacaksın arkadaş, DENİZDE KUM onlarda para.
Hakan & Utku