kapat

18.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Rekabet avantajları
Korn-Ferry International'ın tepe yöneticisi Şerif Kaynar, rekabette avantaj için yapılması gerekenleri anlattı
İMKB'de halka arz oranlarının yüzde 85-90 seviyesine yükseltilmesi ve ABD'ye değil Avrupa'ya bakmak bunlardan sadece ikisi

AÇIL SEZEN
Dünyaca ünlü danışmanlık şirketi Korn Ferry'nin Türkiye ve Orta Doğu Sorumlusu Şerif Kaynar, Türk girişimcileri ve şirketleri için el değmemiş tavsiyelerde bulundu. İMKB'ye kote şirketlerin halka arz oranlarının yüzde 85-90'lara çıkması bunlardan biri. Böylece sıcak para için banka kredilerine gerek kalmayacak. Genel görüşün aksine, Türk şirketlerinin yüzünü ABD'ye değil, Avrupa'ya çevirmesi gerektiğini savunuyor. Şerif Kaynar, kulislerde hep konuşulan, ama sahneye hiç çıkmamış önerilerini İŞTE İNSAN'a anlattı.

Türk yöneticilerinin daha başarılı olabilmeleri için nasıl bir yol izlemeleri gerekir?

İki ayrı konu var. Türk işadamlarının bence yurtdışına açılmaları gerekir. Türkiye'de en çok vergi vermiş 50 şirketin analizini yapmak lazım. Bu şirketlerin cirolarının yüzde 10'u yurtdışında yapılmıyorsa, o şirketler yanlış politika uyguluyor demektir.

Bunun getirisi nedir?

Bugün İspanya'daki bir kriz, Elektrolüks'ü etkilemiyor. Çünkü İtalya'da üretimi var, İsviçre'de var.. Yani riski dağıtmış. Oysa Türkiye'de olan bir kriz, tüm Türk şirketlerini çok etkiliyor. Bir önemi bu. Ama bundan ziyade, insanlar çok uzaktan servis istemiyor. Aldığı malın parçasının, servisinin de orada olmasını istiyor.

Peki yöneticiler?

Türk yöneticilerinin uluslararası alanda yeterince yayıldığını düşünmüyorum. Bu rakam yükseliyor. 5 sene önceye kadar daha farklı. Tepe yönetici olarak yurtdışında 2 bin kişinin olduğunu düşünüyorum. Bunlardan belki 250 tanesi çok kilit noktalarda.

Yönetici ihracının faydalarını uzun vadede mi incelemek gerek?

Evet. Türk yöneticiyi dışarı gönderirken biz kısa vadede bir kaybımız oluyor. Ama uzun vadede baktığınız zaman bu insanların Türkiye'ye kazandırdıkları çok daha fazla.

Türk şirketlerinin İMKB'deki halka arz oranlarının artırılması gerektiğini de savunuyorsunuz. Bunun getirisi ne olur?

Hisse senedinin sağlıklı gelişmesi Türk endüstrisi için en önemli olaylardan biri. Çünkü olay sonunda bir şirketin iyi bir yöneticiyi uzun vadede anlamasını sağlıyor. Yöneticinin şirkete ne kazandırdığını her gün net olarak görebiliyorsunuz. Bu olduğu taktirde daha kaliteli yöneticiler de gelecek. Kötü yöneticiyle halka açık bir şirketi yönetmek imkansız olacak. Çünkü, ortaklar isyan edecek, şeffaflık gelecek.

Bu nasıl sağlanabilir?

Sağlıklı bir borsa ekonomi için çok önemli. Ben İMKB'ye verilecek her türlü desteğe sonuna kadar katılıyorum. Son vergi değişikliği de buna dahil. Şu anda çok olmuyor, ama ilerde şirketler para bulmak için bankalara gitmeyecekler ki. Sermaye artırımı yoluyla halka açılıp sıcak parayı buradan elde edecekler. Borsa'nın aynı zamanda bir finans kaynağı olması sağlanacak. Buna geçmemiz lazım.

Böyle bir sistem için nasıl bir takvim öngörüyorsunuz?

Avrupa'daki şirketlere bakıyorsunuz, yüzde 7 hisse payıyla şirket kontrol eden aileler var. Ben aileler şirketlerin kontrolünü yitirecek demiyorum ki. Ama bunun Türkiye'de oturması için iki ya da üç jenerasyon geçmesi gerek. Onun için büyük ailelerin çok çocuğu olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü böyle olunca profesyonelleşme daha kolay oluyor.

Türk şirketlerinin hedef olarak bakmaları gereken yer Avrupa mı, Amerika mı olmalı?

Şahsi görüşüm, yüzde yüz Avrupa olmalı, ABD değil. Avrupa çok zengin bir komşu. İnsan her zaman komşusuyla iş yapar. Tuzunuz bittiği zaman üst kata çıkarsınız, gidip dört mahalle öteden istemezsiniz. ABD bize uzak. ABD'deki ticareti geliştirmemiz 10 efor alacaksa, Avrupa 2 efor alacak. Ticaret olarak hedef kitlemizin Avrupa olması lazım. Bir TIR üç günde Madrid'e gidebiliyor. Bunu kullanmak gerek. Bir de bütün negatiflerine rağmen Rusya diyorum.

Volatilitesi ve riskleri yüksek değil mi?

Hem de çok yüksek. Ama her Rus bir Avrupalı olmak için elinden geleni yapıyor. Avrupalı gibi giyinmek, onlar gibi eğlenmek isteyen 250 milyon Rus var. Bence Rusya Orta Asya devletlerinden daha kazançlı bir pazar.

Riskleri göğüslemek için neler yapılabilir?

Bunu devlet politikası olarak başlatmak lazım. Onlardan gaz alıp otoyollarını yapalım mesela. Bilmem ne kadar kobalt alıp onlara sabun fabrikası kuralım. İyi bir barter sistemiyle büyük fırsatlar olduğunu görüyorum. Rusya'nın elinde olan özkaynak inanılmaz.

Peki Türk girişimcilerinde gördüğünüz eksiklikler neler?

Bence Türk girişimcisi çok yaratıcı. Olayı yakalıyoruz. Ama daha devamlı kılmamız lazım. Biri bir ürün yaratıp para kazanmaya başladığı zaman hemen yüzlerce kişi aynı işi yapmaya çalışıyor. Gidip onun daha küçüğünü açıyor, o işte para var diye. Mesela menkul kıymet şirketlerine bakın, sayıları yüzlerce. Oysa bunların yeni şeyler yaratmak için çaba göstermeleri lazım. İnsanlar yaratıcı olduğu sürece Türkiye'de çok boş alan var.

Çalıştığınız şirketlerde kıdem ortalamanız çok yüksek. Eleman sirkülasyonunun bu kadar yüksek olduğu bugünkü ortamda gençlerin böyle bir şansı var mı?

Eskiden bir insan bir şirkete girer, emekli olur, hatta oğlunu da o şirkete sokardı. Fakat bundan 10-15 sene önce büyük bir değişim oldu. İnsanların şirkete bağımlılığı azaldı. Ama insanlar değişmedi, şirketler değişti. Eskiden şirketler bin kişiyi işten çıkaramazdı. Oysa şimdi kimsenin işi iki seneden fazla belli değil. Örneğin bir bakıyorsunuz çalıştığınız şirket başka bir şirket tarafından satın alınmış. Ya da bir gün bilgisayar işi yapan şirket ertesi gün inşaat işine giriyor. Yani benimki bir istisnadır 13 sene bir şirkette.

Sizin öneriniz nedir?

Tavsiyem, aynı şirkette kalıyorsanız da 3 senede bir farklı bir departmana yönelmenizdir. Çünkü bir insanın bir işi 3 seneden daha fazla yapmasını tavsiye etmiyorum. İnsan bir görevi ilk 6 ay öğrenir, ikinci 6 ay geliştirir, sonraki iki yıl da çok iyi yapar. Ondan sonra bir körlük başlıyor. Onu yaşamamak için ben tepe yöneticiysem yöneticilerimi başka yerlere, yeni tecrübelere yollarım. Örneğin Konya'daki müdür ile Paris'teki müdürü bile değiştirebilecek kadar radikal olmak lazım.

Yapı olarak radikal kararları seviyorsunuz. Uzun yıllar çalıştığınız şirketten sonra kariyerinizde yeni bir sayfa açarken neleri gözönünde buludurdunuz?

O şirkette uzun vadede nereye geleceğimi planlayarak hareket etmek lazım. Gideceğiniz yer önemli değil. Yeni gittiğiniz yerde şunlara bakmak gerek: Ne kadar para kazanıyorsunuz? O şirket insana ne kadar değer veriyor? Patronunuz kim? Belli bir zaman o kararları almak da bir risktir. Her riskte de doğru kararlar alamıyorsunuz. Ben de hatalar yaptım. Ama dünyayı iyi izleyip iyi giden şirketlere bakarsanız doğru şansınız artar. Hızlı giden trene atlamak her zaman daha avantajlıdır.

Sektörel anlamda hızlı tren nasıl yakalanabilir?

Aynen. Bazı sektörler daha hızlı gidiyor, bazıları daha yavaş. Hızlı giden sektörlere girmek her zaman daha avantajlıdır. Nasıl gemiler yükseliyor med-cezir olduğunda; bazı sektörler de öyle.

Örneğin hangi sektörler?

Komünikasyon sektörünü çok parlak ve gelişmeye uygun olarak görüyorum. Eğlence endüstrisi de parlak. Çünkü halk zenginleştikçe parasını bankada tutmak istemiyor. Gidip masaj makinesi alıyor, kulüplere üye oluyor. Eğlence derken otelleri de, jimnastik salonlarını, videoları, sinemaları da içine alıyorum. Ayrıca, Türkiye'ye özel olarak perakende sektörünün de geleceğinin iyi olduğunu düşünüyorum.

Neden perakende?

Çünkü insanların alım gücü giderek artıyor. Mado Dondurmaları örnektir, ama bunun gibi bir çok isim var. Bunlar gelişebilir. Böylece ekonominin de önü açılacaktır.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır