kapat

18.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İdareci çok lider yok
Yapısal reformları tamamlasak bile işimiz bitmeyecek. Yöneticilik anlayışımız değişmedikçe sonumuz hep hüsran olacak.

FARUK TÜRKOĞLU

17 Ağustos depremi, Türkiye'nin kuzeybatısı ile birlikte sosyal ve siyasi yapıyı da sarstı. Yüzyılın felaketinden sonra, devletin yeniden yapılanması istemleri güç kazandı. Bu yenileme süreci gerçekleştirmek o kadar kolay değil. Diyelim ki, Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve diğer yasalarda gerekli değişiklikler yapıldı ve yeniden yapılanmanın altyapısı hazırlandı. Bu reformdan sonra yöneticilik anlayışımız değişmezse, sonuç bugünkünden farklı olmaz.

Yalnız devletin değil, sivil toplum örgütlerinin, özel sektör kuruluşlarının yeniden yapılanması için, yönetim zihniyetinin de değişmesi şart. Beynimizdeki kurguyu, sorunları çözmek için kullandığımız "alet edevat takımı"nı değiştirmediğimiz takdirde, "Böyle gelmiş, böyle gider" sözü geçerliliğini sürdürecek.

Bu değişim kolay bir iş değil. Günü kurtarmayı amaçlayan yönetim anlayışı, bize Osmanlı'dan miras kaldı. 1699'da başlayan gerileme döneminin tam 220 yıl sürmesi yöneticiliğin içini boşalttı. Her şey mevcudu korumak için yapılıyordu. İdarecilik de bir şeyler talep eden halkı, tüccarı yatıştırmak olarak anlaşılıyordu. İdare etmenin "yönetmek" dışındaki diğer anlamlarına baktığımızda bu mirasın izlerini görebiliriz.

Sinemaya gitmek için okulu "kıran" öğrenci, mümessil arkadaşına "Beni idare ediver" der. Pot kıran, hata yapan müdür, genel müdüründen, bakan ise başbakanından, suçunun örtbas edilmesini ister. İdare kavramında değişime uyum yoktur. Osmanlıca'da, yönetmek fiili yerine "tedvir etmek" kullanılırdı. İdare ve tedvirin kökü ise "devr" idi.

Görüldüğü gibi idarenin kökünde, bir şeyin kendi yörüngesi etrafında, bir kısır döngü içinde dairesel dolaşması var. Kuralların, yöntemlerin hep aynı kalması var... Değişim ve reform korkusu var. Devlet adamı ve Şair Ziya Paşa, 19. yüzyılın sonlarında çözülen imparatorluğun yönetim zaaflarından bıkmış ve bir beytinde isyanını "Asiyab-ı devleti bir har da olsa döndürür" diyerek dile getirmişti.

Günümüzde ise idarecilere değil, değişimi planlayacak, yönetecek ve büyük görevlerin üstesinden gelecek liderlere ihtiyaç var. Liderliğin mektebi yok. Liderler, ancak çalışanların halkların yönetime duyarlı olduğu ve katıldığı bir ortamda yetişiyor. Liderler, yönetilenlerden aldıkları uyarı ve önerilerle, "feedback"lerle mükemmelliğe ulaşabiliyor. Duyarsızlığın, mıymıntılığın, ilgisizliğin bataklığında liderlerin boy atması da imkânsız tabii.

Konuyu somutlaştırmak için idareci ile liderin, belirli durumlarda nasıl davrandığını bir inceleyelim:

* İdareci "durumu idare etmek" taraflısıdır. Denge politikası izler. İdare maslahat (ortalığı yatıştırma) politikasını çok iyi becerir.

Lider, uzun vadeli, kalıcı çözümler peşindedir. Atılım ve reform yanlısı olan lider, amacına ulaşmak için gerekli her şeyi yapar.

* İdareci kaynakları "idareli" kullanmak ister, ayağını yorganına göre uzatır.

Lider, yorganı büyüyen bünyeye göre uzatmanın planlarını yapar. O, büyüme ve gelişmeden yanadır.

* İdareci, ilk bakışta büyük adamdır. Başarıları, eserleri vardır. Ancak, o hep vazgeçilmez adam rolünü oynar. Bir şirkete, kurumu, bir ülkeye en büyük kötülüğü vazgeçilmez adam yapar. Kendisini "yeri doldurulmaz adam" gibi gösteren kişi, gençleri yetiştirmez. Kendi bildiklerini yeni kuşaklara aktarmaz. İşin püf noktasını kıskanç beyninde saklar. Kadrosuna yetki devretmez, sorumluluk vermez. İdarecinin olduğu yerde kurumlaşma yoktur. Yetenekli kişileri çevresinden uzaklaştırır. Başında bulunduğu kurum, sağlıklı görünse de hayat damarları kireçlenen bir bünye gibidir...

Lider ise kendini lüzumsuz kılar. Beynindeki her bilgiyi kadrosundaki gençlere aktarır. Elemanları, onun yanında sorun çözmenin zevkini yaşar. Kurumlaşmaya önem verir. Lider, ayrıldığında kurum batmaz, aksine daha da gelişir. Gösterişi, havası vazgeçilmez adam kadar değildir ama, o "Benden sonra tufan!" demez.

* İdareci göreve geldiği günün üzerinden aylar geçse de, hep bahane ve mazeret üretir. Geçmişteki idarecileri suçlar. Yakınır, ağlar, sızlanır.

Lider koltuğa oturduğu günden itibaren her olumsuzluğun sorumluluğunu kabul eder. Kendini dağda ölen kurttan bile sorumlu hisseder. Konuşmaz, yapar.

* İdareci, sloganlardan sembollerden, geçmişteki karizmasının kırıntılarından, medet umar.

Lider ise kadrosunun, kitlelerin hoşuna gitmese de gerçekleri söyler. Etrafındakileri uyarır.

* İdareci, düzene ve denetime öncelik verir. O, daima "bir tatlı huzur" peşindedir.

Lider, huzursuzdur. Onun yönettiği şirkette, coşku, heyecean, biraz da kaos vardır. Bu duygusallık rüzgarı, bu hareket, bereket getirir. Liderin yönetimi yaratıcılığı geliştirir. Aşk olunca, meşk de olur.

* İdareci, ancak işler krize girince önlem alır ve dere ortasında at değiştirmez.

Lider reformlarını başarının zirvesindeyken yapar, Kadro ve yöntem değişikliği için son dakikayı beklemez.

* İdarecinin görüş ufku, üç ayı pek aşmaz. Kronik sorunlara kısa vadeli çözümler bulmakta ustadır.

Lider, geleceğe beynindeki radarı ile, vizyonu ile nüfuz eder. Beyin haritasında, hedefe ulaşacak yolun her etabı işaretlidir.

* İdareci "küçük adam"dır. "Küçük olsun, benim olsun" der. Büyük projelerden kaçar, İş büyüdümü denetimin elinden kayacağını düşünür. Üretim, ve kalite standartlarını koşullarına göre ayarlar. İdarecilerin çoğunluğu "tek adam"dır.

Lider, daima en iyiyi hedef alır, bıkmadan usanmadan, mücadele eder, hatalarından ders alarak eninde sonunda amacına ulaşır. Yönetimi kaybedeceğini bilse de işi büyütmekten çekinmez ve ekip çalışmasına inanır.

* İdareci için "emir demiri keser". O demokrasiden çok hiyerarşinin erdemine inanır. İnsanları, makinanın bir dişlisi gibi görür. Kapısı, elemanlarına, onların görüş ve eleştirisine kapalıdır. Bina ve makine yatırımlarında cömert, insana yatırımda ise pintidir.

Lider, bir insan mühendisidir. "Önce insan" der ve görevinin insanları başarıya götürmek olduğunu bilir. Onların güçlü yanlarını daha etkili kılarak ve zayıflıklarını önemli olmaktan çıkararak, verimliliği en üst sınıra yükseltir. Liderin kapısı, her zaman açıktır.

* İdareci, yenilik zorunluluğu kapıyı çaldığında, başarılı olmuş bir örneği taklit etmekle yetinir. Lider, ülke dışından alınan yönetim kavramlarını kendi kültürünün toprağına eker. O hem global hem de yerel düşünmesini bilir.

* İdareci, protokol ve seramoniye çok önem verir. Makamında kalmak için politika üretmek yerine, yukarıdakilere politika yapmayı tercih eder.

Lider için önemli olan performanstır. Koltuğu tehlikeye girse de eski sorunlara yeni çözüm bulmak için yukarısı ile didişir.

* İdareci, mikro-yönetimle ve ayrıntıları yönetmekle uğraşır.

Lider, öncelikleri ve stratejiyi belirledikten sonra, ayrıntıların yönetimini kadrosunu bırakır.

* İdareci normal olaylardan sonuç çıkarır.

Lider anormal gelişmeleri de büyüteç altına alır.

* Beklenmedik olaylar, idareciyi şoka sokar. Aksilikler üst üste geldiğinde idareci çaresizliğe düşer, bloke olur.

Lider, en olumsuz koşulda bile yapılabilecek bir şeyin olduğunu bilir. Beynini, felaketin hızına yetişmek için terletir. Teslimiyet ve çaresizlik duygusu ona yabancıdır.

* İdareci istediğini yapar.

Lider "ne yapmam gerekiyor?" diye düşünür.

* İdareci konuşmayı sever, kadrosuna konferans çekmekten hoşlanır.

Lider, davranışları ile elemanlarına örnek olur.

* İdareci gönül huzuru ile aynaya bakamaz.

Lider, her gün vasatlık ve gevşeklik tuzağına düşüp düşmediğini araştırır. Aynaya baktığında, karşısındakinin inanılacak bir kişi olup olmadığını sorgular.

* İdareciden kuşku duyulur

Lidere güvenilir...


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır