kapat

06.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Oymacılık

Eskiden nalburlarda ne güzel oyma modelleri satılırdı. Taş basması mıydı, ne basmasıydı bilmiyorum, yalnız İtalya'dan geldiğini biliyorum.

Üzerinde mavi mavi kutu modellerinin, dolap modellerinin, kafes modellerinin, resimliklerin, sepetlerin bulunduğu çarşaf gibi kağıt tabakalarının sol üst köşesinde, italik harflerle Milano diye yazardı.

Göztepe'deki Madam'a giderdim:

- Oyma modeli istiyorum, derdim.

Başındaki topuzu ve bitmeyen tebessümü ile Madam, kaç Göztepe neslininin çocukluğuna karışmış, çeyrek yüzyıllık bir dükkancı tipiydi. Okullar açıldığı zaman defterler ondan alınır, kaplama kağıtları ondan alınır, kalem, silgi, cetvel ondan alınırdı. Madam her defter alana ekstradan bir de etiket verirdi. Böyle cabadan verilen on paralık etiket pek sevindirirdi çocukları.

Neler yoktu Madam'da; uçurtma ipi, çıta, çıkartma, kıl testeresi, kontrplâk, makap, oyma modeli...

Oyma modelleri tezgâhın arkasında, tahtaya geçirilmiş gazete kolleksiyonu gibi, kapkalın dururdu. Oyma modeli istiyorum deyince, Madam, model blokunu sopasından tutar, tezgâhın üzerine koyardı. Terzide elbise modeli beğenir gibi çevire çevire bakardık.

Resimlikleri yapmak kolaydı. Kenarları işlemeli hilâl biçimi resimlikler, dört köşe resimlikler, armudi resimlikler... Acemiler resimlik modeli alırlardı. En zor olanları kafes, sepet ve dolap modelleriydi. Her parçayı ayrı ayrı oyacak, zımparalayacak ve birbirine takıp tutkallayacaktın. Parçaların kenarını itina ile kesmezsen, montaj zorlaşır, kontrplâklar bir türlü birbirine geçip yapışmazdı.

İğneyle kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık. Modeli sulu hamurla kontrplâğın üzerine yapıştırdıktan veya modeli ziyan etmek istemiyorsan şeklini karbon kâğıdıyla tahtaya çizip çıkardıktan sonra; makabı alır bütün boşlukları delmeye başlardın. Minicik minicik boşluklardı bunlar. Kıl testeresini soka çıkara boşlukları teker teker oydukça, tahtanın üzerinde dantele gibi fiskiyeler, çiçekler, kuş yuvaları canlanmaya başlardı. Bazen bir dikkatsizlik, bir boşluktan ötekine geçiş, mahvederdi oymayı. Eksik bir diş gibi fazla oyulan parça, pis pis sırıtıverirdi.

Benim oyma makinem vardı. İki tahtayı üst üste mıhlar; bir oyuşta, bir kutunun iki kenarını birden çıkarırdım. Kol testeresiyle çalışanlar bu kadar kalınlığı bir seferde kesemeyecekleri için önce bir kenarı, sonra ikinci kenarı oyarlardı.

Oyma makinesinin başında saatler geçerdi. Yüzlerce delik... Her delik için makineyi açacak, kıl testeresini tahtanın orasına geçirecek ve kapatacaksın. Orası oyulunca tekrar açacaksın makineyi; kıl testeresini çıkaracak, yanındaki deliğe sokacaksın. Bütün parçalar oyulunca bir keyif gelirdi insana... Uzun uzun hepsini altlı üstlü zımparalar, temizlerdik. En zor olanı, bu parçaları birbirine takmaktı. Ne kadar dikkat etsen, parçaların kenarları pek düz çıkmaz ve birbirine kolay takılmazdı. Tutkalla uğraşmak da ayrı bir işti. Bazen tutkallardın, tutkallardın, bir türlü yapıştıramazdın. O zaman canına tak edince, cam çivisiyle parçaları çakmaya kalkardın ki pek tehlikeliydi bu... Bir fazla çekiç darbesi, kaç günlük emeği çatlatır, berbat edebilirdi.

Yıllar var uğraşmıyorum oymayla... Numara numara kıl testerelerim, kontrplâklarım, modellerim, makaplarım kimbilir nerede?

Şimdi etrafa bakıyorum da herkeste bir oyma merakı... Gene herkesin elinde bir kafes modeli... Kıl testereleri işliyor, makaplar bastırılıyor. Ne yazık ki oymaya kaltıkları şey, masum bir tahta parçası değil, birbirlerinin gözleridir. Herkes birbirinin gözünü oya oya bir kafes hazırlamaya çalışıyor. Korkarım ki, bu gidişle başkası için yaptığı kafese sonunda tüm olarak kendi giren bir âmâ sürüsü olacağız.

Not: 38 yıl önce yazılmış bir yazı... "Kopuk kopuk"tan.

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır