kapat

06.09.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
banners
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Aşk değil, şefkat arıyorum
Ebru Gündeş baba sevgisini yaşayamadığı için beraberliklerinde güçlü ve güvenebileceği bir erkek kimliği arıyor.

-Avukat Ömer Durak ile olan iki yıllık beraberliğin bitti. Ve sen pek iyi görünmüyorsun? 'Artık yeni bir ilişki çok zor' diyorsun. 'Ne zaman doğru adamı bulursam o zaman' diyorsun... Senin doğru adamın kim?

"En doğrusu en son ilişkimdi o da olmadı. Ne zaman doğru bir ilişki içinde olursam çocuk yapmak istiyorum. Onu da yapamazsam, bir sperm bankasına başvuracağım. Ama galiba doğru yok. Ne hissediyorsan onu yaşayacaksın. Doğru adam diye bir şey yok bence. Biz başka dünyaların insanıydık. Ağırdır Ebru Gündeş'i taşımak. Ben olsam taşıyamazdım. Kadın olarak zor bir kadınım. Neyi ne zaman niçin yaptığımı anlayamazsınız. Sanatçı Ebru Gündeş ile yaşamak daha zor. Bir erkek olarak önden giriyorsun, ama bakışlar ve tüm ilgi yanındaki kadına yöneliyor. Bunu benim ismim yapıyor. Ve ben o insanı arkada bırakmamak için hiçbir zaman hiçbir ilişkimi gizli saklı yaşamadım. Ben doğru yaptığıma inanıyorum ama bir yerde bir yanlış var işte. Evleneceğim değil ama çocuk yapacağım adam arayışım var... 30 yaşından sonra anne olmayı düşünüyorum. Önce işim sonra ailem sonra bir gün bir çocuk. Bunu yapabilmek için de bir adam. Ama iyi bir adam. O çocukla benim kadar ilgilenebilecek bir adam. İşte böyle. Zor bir hayat."

"Seviyeli bir ilişkiydi"
-Ayrıldınız ama çevrenizdekiler sizin hala birbirinizi çok sevdiğinizi söylüyor. Severek ayrılmak... Kolay mı bu?

"Muazzez Ersoy'un bir şarkısı var; Severek Ayrılalım diye... Olabiliyor demek ki. İki farklı dünyanın insanıydık biz. Ama biraraya gelmemiz artık mümkün değil. Güneşle dünyanın bir araya gelmesi gibi bir şey bu... Bitiş nedenini ne o, ne ben biliyorum. Bitişi şöyle oldu. Ben kaset için stüdyodaydım. 6 şarkı söylemiştim. Ertesi gün yine stüdyoya girdim. Ve okuyamıyorum. Kendimi kötü hissettim. Kalktım, Çırağan'a gittim. Bir şeyler içtim. Eve döndüm. Ömer Bey yok. 'Gitti' dediler. Nereye gitti? Aradım, 'neredesin Ömer' dedim. 'Ben gittim' dedi. 'Nereye gittin?' diye sordum. 'Pazartesi günü eşyalarımı aldıracağım. Böylesi daha iyi. Sen şu anda iyi değilsin' dedi. 'İyi' dedim, telefonu kapattım. Pazartesi günü eşyalarını aldırdı. Ve gitti... Ve nedenini bilmiyorum. Nasıl başlamıştı; Parfümünü çok beğendiğim için boynumdan öpmüştüm. Böyle başlamıştı ve aynı şekilde de bitti. Çok güzeldi, sağlıklıydı, seviyeliydi. Ama eşyalarını toplayıp gitti."

"Hiç uyuyamıyorum"
-Şu güzel koku takıntını çözümleyebiliyor musun?

"Böyle bir takıntım var. Evde 100 civarında parfümüm vardır. Oda kokuları vardır. Banyo kokuları vardır. Yatağım, yorganım, eşyam mutlaka güzel kokmalı. Bu belki de o yoksulluk günlerindeki açlığı kapatma duygusudur bilemiyorum."

-Şu anda yüreğin acıyor. Ama inat herşeyin üstüne çıkıyor gibi...

"Aşk acısının tedavisi yok. Yüreğin yanıyor. Zaman en iyi ilaç. Yemeden içmeden kesiliyorsunuz. Sivilceler falan çıkıyor. Başlarken yaşadığınız fiziksel değişmeler aynen ayrılıkta da yaşanıyor. Hiç uyuyamıyorum. Günde birbuçuk paket sigara içiyorum. Bir boşluk var. Bu boşluğu nasıl doldurabilirsin ki? Akşam eve gittiğinde karşılaştığın insan yok. İki senenin alışkanlığı. Her şeyi beraber yaptığın insan bir anda hayatından yok oluyor. İki-üç arkadaşım var. Onlarla birlikte oluyorum. Kendi kendime ağlıyorum. Televizyon açık, ben başka tarafa bakıyorum. Bir şarkı dinlerken hemen ağlıyorum. Arada sırada telefonla konuşuyoruz. Ama başlamasına imkan yok. Ben kötü bir dönem geçiriyordum. Kaset psikolojisi içindeydim. Eğer onu atlatmama müsaade etmiş olsaydı, birlikte olma imkanımız çok yüksekti. Ama beklemedi. Artık olmaz. Ölürsün ama kimseye belli etmezsin. Ben böyle bir insanım işte."

-Kendini ilişkilerine çok fazla adadığını söylüyorsun. Bu ilişkilere bu kadar yaslanman ve hep daha fazlasını istemen sence çocukluğundaki duygu eksikliklerinden kaynaklanıyor olabilir mi? Babasız büyümenden ya da annenin biraz otoriter ve despot oluşundan örneğin?

"Tabii ki böyle. Bunu anlayabilen anlıyor. Benim karşımdaki insanın üstlendiği iki kimlik var aslında. Bir sevgili kimliği ama onun öncesinde de gücünü hissedebileceğim, baba gibi yaslanabileceğim bir erkek kimliği. Erkek gücüne ihtiyaç duyuyorum. Bana eskiden kimi beğendiğimi sorduklarında 'Van Dame' derdim. Niye? Onun yakışıklılığı değildi benim için önemli olan. O güçlü vücut yapısıydı. Benim hayatımdaki erkek modeli böyle güçlü olmalı. Daha kendisi ile sorunlarını halledememiş insanlar çıktı karşıma. İlişkilerimde erkek gibi güçlü olan bendim. Oysa ben tersini istiyorum. Ben birilerine dayanmak istiyorum. Çünkü belli açlıklarım var ve bunu da böyle kapatabilirim. Onlar sadece sevgili olmak istiyorlar. Ben ise farklı bir yüzlerini daha görmek istiyorum."

"Kendi içime kapanırım"
-Bu zor hayatın içinde senin kaçışların nerelere olur... Bu deli-dolu kızın tek kişilik dünyasında neler yaşanır?

"Zor bir hayat. Bu hayat içinde bir de deşarj olmak var, ki bunu kolay kolay yapamıyorsun. Çünkü dışarı çıkıp dolaşamıyorsun. Yanlış anlaşılabilirsin. Ben de çok sıkıldığımda kendi içime kapanırım. Bir gece yarısı arabaya atlar, Edirne'ye kadar gider geri gelirim. Müzik dinleyerek... Yanıma birini alırım ama tek kelime konuşmam. Ağlarım. Ağladıktan sonra rahatlıyorum. Çok agresifsem, herşeye ağlayabiliyorum. Çok sıkıntılı olduğumda mum ışığını seyrederim. Bu da sinirimi, stresimi alır. Seyahate falan gitmem. Çünkü bütün sorunlarımla gider, aynen geri gelirim."

Şengül BALIKSIRTI


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır