Çünkü bu konuyu bilmeyen, yaşamayan bir ülke değildik. Bu deprem afeti başımıza ilk defa gelmiş de değildi... Ama biz her depremden sonra döşendiğimiz yazılarda, eksiklikleri, yanlışlıkları ortaya dökerek, istediğimiz kadar uyaralım kimin umurunda... Derler ya, "Cemaat ne derse desin imam bildiğini okurmuş..." İşte o misal...
Yıllardır sallanırız, evlerimiz yıkılır, insanlarımız ölür ama tedbir almayız. Daha doğrusu tedbir almayı akıl mı edemeyiz, yoksa gerekli mi görmeyiz onu bilemiyorum. Şu geçirdiğimiz kötü ve acı günler acaba aklımızı başımıza getirebilecek mi?... Çünkü görünüşe bakılırsa yine zevahiri kurtarmakla uğraşıyoruz. Havaalanına yardım ekipleri geliyor, onları olay yerine ulaştıracak ne bir insanımız, ne bir vasıtamız var. Adamlar saatlerce orada bekleyip, duruyorlar. Helikopterimizi mi yok, botumuz mu yok, kara vasıtamız mı yok... Olmasına elbette var ama bunları, bu işleri koordine edecek insanımız, yetişkin elemanımız maalesef yok...
Biz daima işin kolayına kaçıp, durmuşuz. Onun için de bu tip büyük olaylarda iki yakamız bir araya gelmiyor. Böyle sıkışık zamanlarda yetkililerimiz işin içinden en kolay yoldan nasıl kaçılır onu düşünürler. Hiç kimse suçunu kabul etmez, herkes topu birbirinin üzerine atar, sonunda olan yine bize olur. Geçen gün de bahsetmiştim, hala deprem bölgesinde girilemeyen bir Değirmenderemiz var... Bu ayıp yüzümüze çarpa dursun, yetkililer ve büyüklerimiz hala "Devlet yaraları sarıyor..." diye gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor.
Önceki gün bizim köşe yazarımız olan Can Ataklı, ATV'deki canlı söyleşisinde tüm bunları üstüne basa basa anlattı. Kuaförlerini, terzilerini özel helikopterlerle taşıyan bazı yetkililer buralara bu vasıtalarını neden tahsis edemediler?... Oradaki insanlarımız bizim insanlarımız değil miydi?... İki de bir Değirmendere'den bahsediyorum ama nedense beni en çok üzen, en çok etkileyen ATV'de izlediğim o haber oldu. Adam amatör kamera ile çektiği kasetleri bize ulaştırabildi ama devletimiz oraya ancak 3 günde zor gitti. Ne kadar acı, ne kadar üzücü bir durum... Ama ekran başına geçilince salla babam salla... "Onu da yaptık efendim, bunu da yaptık efendim..." diyerek televizyon ekranlarında yüzümüze baka baka hala yalana devam. Bu olacak iş değil...
Bütün bunlardan alacağımız dersleri alıp, yolumuzu ona göre çizmezsek halimiz perişandır. Zira bütün bunları yaparken havanda su dövmüş oluyoruz... Vatandaş olarak hepimiz devletin bize sahip çıkmasını talep ediyoruz. Çünkü bu taleplerimizde haklıyız. Bir ülkede devlet milletine hizmet için vardır. Ona tahakküm etmek, eziyet etmek, kendi istediği gibi yaşamayı diretmek için değil... Aklımızı başımıza alalım ve doğru yolu bulalım...