kapat

03.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.


Sorgulayarak düşünmek


Kim, ne, ne zaman, neden, nasıl ve nerede sorularını sormadan yaşayacağınız hayatta daima "keşke"ler ve "eğer"ler olacaktır...

Hatırlayacaksınız, geçen hafta Ankara Kızılay Rotary Kulübü tarafından Interact Kulüpleri Türkiye toplantısında gençlerle bir atölye çalışması yapmak için davet edildiğimi ve bu toplantıyla ilgili izlenimlerimi yazmıştım. Şimdi de gelelim atölye çalışmasında tartışılanlara...

Konu seçimi bana bırakılınca "sorgulayarak düşünme"yi irdeleyelim istedim. Çünkü soru soran insan düşünen insandır. Düşünen insansa özgür bir bireydir. Siz istediğiniz kadar hür bir ülkede yaşayın eğer kendi beyninizle düşünemiyorsanız özgür değilsiniz demektir. İşte tüm bunları tartışalım istedim ve Rudyard Kipling'in aslında yuva çocukları için yazdığı ama herkes için her zaman geçerli olan, çok sevdiğim dizeleriyle çalışmaya başladık.

Altı dürüst adamım var bana hizmet eden

Tüm bildiklerimi onlardan öğrendim ben

Adları "Ne" ve "Neden" ve "Ne zaman"

Ve "Nasıl" ve "Nerede" ve "Kim"dir onların

Ve bu dizelerdeki altı soruyu alıp, teker teker tartıştık.

İlk soru "Kim"di. İnsanın üç kişiliği vardır, derler. Biri kendinin olduğunu zannettiği, diğeri başkalarının onun olduğunu sandığı kişilik ve nihayet kendi gerçek kişiliği. İşte bu gerçek kişiliğe ancak "ben kimim" sorusunu sorarak varabiliriz. Bu soruyu hiç kendinize sordunuz mu? Neden ben kimim, diye sormalıyız ve sizce bu sorunun yararı nedir?

Sorular, sorular...
İşte bunlar benim açılış sorularımdı. Bu sözlerden sonra kesin ve derin bir sessizlik olacak diye düşünüyordum. Ve bu sessizlik sürerse ne yaparım, diye çareler arıyordum. Sonuçta karşımdakiler 14-18 yaş grubuydu. Oysa ben sorar sormaz, anında, salonun her köşesinden eller havaya kalktı ve peşpeşe fikirler, öneriler, sorularla ilgili değişik boyutlar yağmaya başladı. Tek kelimeyle müthişti.

Gençler, ben kimim sorusunu kendilerine çoktan sormuşlardı bile. Uzun vadede böyle bir sorunun kendilerini tanımaya, öz seslerini bulmaya ve kalıplardan sıyrılmalarına yardımcı olacağını söylediler. Bu arada bir genç kız ilginç saptamalarda bulundu. "Ben kendime bu soruyu soruyorum ama şu an çok değişken bir dönemden geçmekte olduğumdan, bulduğum yanıtlar ne derece sağlıklı, bilemem," dedi ki, haklıydı. Yaşı gereği değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçmekteydi. Geçen yıl beğendiğini belki bu yıl beğenmiyordu. Gelecek yıl da belki bu yıl düşündüklerini saçma bulacaktı. Ama önemli olan sorular sorarak, böyle bir dönemden geçmekte olduğunun bilincine varmışlığıydı.

Tartışılan ikinci soru, "Ne" idi. Amacım ne; hayatta ne yapmak istiyorum? Ayrıca amaç nedir? ve benzeri çeşitlemelerle gençler bu soruyu da iyice açarak tartıştılar. Bir kısmı amacını şimdiden çok net olarak saptamış ve o amaca varmanın yollarını düşünüyordu. Büyük çoğunluk hayatta ne yapmak istediğini iyi biliyordu. Birkaç kişiyse, bunları sağlıklı bir biçimde düşünmek için zamanım var, dediler ki, yaşları açısından onlar da haklıydılar. Sonuçta, bu sorunun kişiye bir deniz feneri gibi yol göstereceği fikrinde buluşuldu.

Yaşlı ağustos böceği
Üçüncü soru, "Ne zaman"dı. Bu soruyla ilgili olarak bir örneği tartıştık. Ağustos böceği gibi yaşayanla, hep çalışan, hen ciddi kişi yıllar sonra yaşamlarının bir dökümünü yapsalardı ortaya ne çıkardı? Bir genç, örneğin çok bariz zıtlıklardan oluştuğunu söyleyince ona kendi dostlarımdan örnekler verdiğimi söyledim. Çok sevdiğimiz bir arkadaşımız hep eğlence peşinde koştu ve bugün bizim bu yaşlarımızda, ne doğru dürüst bir işi, ne ailesi, ne evi, ne de sağlam bir yatırımı var. O artık sadece yaşlanmış bir ağustos böceği. Öte yandan, hep işini ön plana alan arkadaşsa, "Bir de dönüp baktım ki, benim çocuklar üniversite çağına ulaşmışlar. Ne hayatımı yaşadım, ne çocuklarımı," diye yakınmıştı. Oysa dönem dönem "Ne zaman" sorusunu kendilerine sorabilselerdi, herhalde hayatın dönemeçlerine daha başka türlü girerlerdi. Ve başka bir genç kalkıp, "İleri yaşlarda geri dönüp baktığımızda, 'keşke' demiyorsak, ne zaman sorusunu vaktinde sorduk demektir," dedi.

Bundan sonra Neden, Nasıl ve Nerede soruları vardı sırada. Atölye çalışması tam iki saat sürdü. Gençlerin gözlemleri ve görüşleri öyle farklı boyutlarda ve öyle ilginç saptamalarla doluydu ki, son iki soruyu doğru dürüst tartışamadık bile çünkü zaman kalmamıştı.

Atölye çalışmasından geriye kalan özet sonucu sizlerle de paylaşmak istiyorum. Eminim sizlerin de bu sorular ve onların yaşamınızdaki yeri ve yararları hakkında görüşmerinizi, fikirleriniz var. Yok, daha önce bu tür sorular aklınıza gelmediyse, yazılanlara göz atın ve bir düşünün!

1- "Kim" sorusu bize, kendimize ve çizeceğimiz yolu,

2- "Ne" sorusu, arzu ve yeteneklerin yanı sıra hayattaki amacımızı,

3- "Ne Zaman"; yaşamın dengelerini,

4- "Neden"; düşünmeyi ve sentez kurmayı,

5- "Nasıl"; engelleri aşmayı, düşgücü ve yaratıcılığı geliştirmeyi,

6- "Nerede"; doğru işi doğru yerde yaparak zaman kazanmayı, öğretir.


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır