kapat

03.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
İPEK CEM(ipek.cem@sabah.com.tr )


Suçlu kim?

Mudanya'daki yargılama sürecinin sounçları, bizi olduğu kadar, dünya kamuoyunu da yakından ilgilendiriyor. Aslında, yargı kurumunca alınan bir kararın tartışılması lüzumsuz gibi geliyor.

Çünkü yargı, işlevi gereği, kamuoyundan bağımsız ve özerk bir yapıya sahip. Kanunları uyguluyor. Somut olayları değerlendirip, gereğini yapıyor. Ancak, Türkiye'deki dengeler göz önünde bulundurulursa, hem yasalar hem de kamuoyunun beklediği yaptırımların benzer doğrultuda gerçekleştiği fark ediliyor.

Şiddet ve terör, üstelik de toplu ve kasıtlı olarak gerçekleşen cinsi, hiç kimsenin savunabileceği tezler değil. Bu açıdan ele alındığında, Öcalan yargılanmasından çıkan sonuç, şaşırtıcı olmadı. Öte yandan ise, Türkiye'nin tarihten süregelen bazı sorunlarının çözümü, bir sanığın yargılanıp, cezalandırılmasıyla ortadan kaybolacak cinsten değil. Bu, davanın sonucu doğru veya yanlış anlamında söylenmiş bir söz olarak anlaşılmasın. Görülen davanın kararına ancak hukuk adamları müdahale edebilir, onların yorumları geçerli olur.

Türkiye, hem güçlü, hem de adaletli bir devlet olmak zorundadır. Gücünü, kötü ve yanlışa, adaletini de iyi ve doğruya endekslemelidir. Bir devletin, gücü de, adaleti de, tek bir sanığın ölüm cezasına çarptırılması veya çarptırılmamasıyla ölçülemez. Kararın uygulanıp, uygulanmamasıyla da.

Oysa, devletlerin gücünü ve adeletini değerlendirmek geniş açı işidir. Adım adım verilen hizmetler, etik değerlere ve ulusal çıkarlara bina edilen politikaların toplamında anlaşılabilir. Güç ve adalet, birbirlerinin karşıtı kavramlar olmak zorunda değildir. Aksine, devlet, gücünü adaletin sağlanmasının güvencesi olarak da ortaya koyabilir. Adalete dayalı güç, bir devletin yaratabileceği, onu hem içte, hem de dışta sağlığa kavuşturan en önemli değerlerdendir.

Güneydoğu sorununun -sembolik anlamı ne olursa olsun- bir davanın a veya b şeklinde sonuçlanmasıyla çözümlenebileceğini düşünmek, oldukça hayalperest bir yaklaşım. Sorunlara, hayalperestlikle değil, gerçekleri ve tarihi bilerek, öğrenerek yaklaşmak gerekiyor. Biz ve onlar gibi ayırımcı bir değerlendirme söz konusu olamaz. Haklı ve haksız gibi bir değerlendirmenin yapılması da çok zor. Şiddete başvuran taraf haksızdır, ancak şiddete başvurmanın nedenlerini araştırmak lazım. İşsizlik, eğitimsizlik, yarınlara umutla yarınlara umutla bakamamak, Güneydoğu insanının kaderine işlemiş durumda. Bu durumda, bölgeyi kısır döngüden kurtarma sorumluluğu da hem devlete, hem de sivil topluma düşüyor.

Bu sorumluluğu taşımaya hazır mıyız? Suçlu aramak yerine, suçluluğu teşvik eden koşulları ortadan kaldırmamız gerektiğinin bilincinde miyiz? Güneydoğu Anadolu'nun sorunlarının çarpıtılmasında, dış güçlerin de payı olmuştur. Ancak, suçu biraz da kendimizde aramalıyız. Şiddete şiddetle karşılık, kısa dönemde etkin bir çözümdür. Uzun dönemli ve kalıcı çözümler için ise, beynimize ve vicdanımıza başvurmalı, sistematik biçimde ve bir an önce Güneydoğu'nun kalkındırılması için çalışmalıyız.

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır