kapat

03.07.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
intermerkez
Siber Haber
L E I T Z
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
Bayan Sabah
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
YILMAZ KARAKOYUNLU(yilmazk@sabah.com.tr )


Dante Kebapçısı...

Geçen hafta yayınlanan "Bihruz Bey Türkçesi" başlıklı yazım üzerine çok sayıda telefon aldım. Yabancı kelime kullanmayı meziyet sanan Bihruz Bey'in komik macerası yankı uyandırmış.

Devlet eski bakanı Cavit Kavak yozlaşan Türkçe'de aydın kesinin ihmalini hatırlattı. Sesinde derin vukufun ve zarif anlatımın mahareti vardı.

Bir avukat dostum, İstanbul entellerinin "takıldığı" lokantalara çekici olma ihtiyacıyla verilen yabancı isimleri sıraladı. Çoğunu yadırgamadım; ama bir tanesi vardı ki küçük dilimi yutacak kadar hayret içinde kaldım.

Hatırlı bir muhitte açılan kebapçı dükkanına Dante adını koymuşlar: Evet!.. Dante Kebapçısı...

Hangi Dante dediğinizi duyar gibiyim.

Hayallerin, kuruntuların, korkuların birer hayalet gibi yükseldiği ortaçağın aydınlık simgesi Floransalı Dante... İlahi Komedi'nin yazarı Dante... İtalyan klasik edebiyatının doruğu Dante... Algorithmasıyla dünyayı büyüleyen filozof Dante... İlahi aklın idrakini olgunlaştıran teolog Dante... Cehennemi pişman, Araf'ı vicdan, Cenneti insan mutluluğuna dönüştüren şair Dante...

Beatrice'in duru beyaz tenine, koyu yeşil gözlerine aşık olup oniki yaşında gerdeğe giren çapkın Dante...

Şimdi lahmacunların, patlıcanlı kebapların, künefelerin, bol soğanlı salataların adı olmuş: Dante Ocakbaşı... Dante usulü lahmacun; Dante terbiyeli Adana... Türk usulü kalbura bastı tatlısının adını bile Dante koymuşlar.

***

Gurme İstanbul geleneğinde kebapçı dükkanlarına, ustasının veya geldiği kentin ismi verilirdi. Kebapçı Nabi, Urfalı Sait, Birecikli Ziya, Diyarbakırlı Şehmuz, Siverekli Ali, Adanalı Mesut gibi... Bunlar mesleklerinin en saygın, en usta isimleriydiler.

Bir başka dostum yakın günlerde Voltaire Muhallebicisi, Goethe Börekçisi, Shaekespeare Turşucusu, Ceasar Köftecisi, Mozart Balıkçısı açılırsa şaşmamak gerektiğini söylüyordu.

Böyle şey olmaz diye bu ihtimalleri kulak arkası etmeyiniz; yakında karşılaşabilir ve küçük dilinizi yutabilirsiniz...

Patlıcanlı kebap için Dante Ocakbaşı'na gittim. Duvarlarında İlahi Komedi'yi tanıtan 15. Yüzyıl gravürleri vardı. Beatrice'in simgelendiği "acı çeken kadınlar" gravürü soğan hevenkleriyle karşı karşıyaydı.

Bunları anlatacaktım; ama gurme ustalar yanında cılız kalacağım endişesiyle işi erbabına bırakmak istedim. (Kebap fiyatları için Güngör Uras'ın yemek yazılarına, lezzeti için Tuğrul Şavkay'ın usta işi tavsiyelerine bakınız.)

***

İşletme yönteminin bol paralı entel tavrına göre belirlenmesi, aydın tanımının yeniden yapılmasını zorunlu kılıyor.

Aydın kavramının kofluğunu, Atilla İlhan'ın "Aydınların Affedilmez Kopukluğu" başlıklı yazısında okumuştum. Üretim ilişkisinde rolleri olmadığı için, sınıf değil bir toplumsal katman olduklarını anlatıyordu.

Günümüz aydınlarını tanımlarken, uğraşları entelektüel olmayan kişilerin bu tarif içinde ele alındığını, buna karşılık gerçek okumuş yazmışların, bilginlerin, sanatçıların ise bu tanımın dışında kaldığını anlatıyordu. Affedilmez kopukluğun aydınlarını, garip dünya görüşü, özel usulleri, uzlaşmaz ahlâkı ve kılık kıyafetleriyle ilginç bir tarikat mensubu gibi tanımlıyordu.

Atilla İlhan'ın kaleminde bu tanımlamanın ne mükemmel bir istihza zarafeti olduğunu düşünebiliyor musunuz?

***

Aynı gün, İstanbul Teknik Üniversitesi mezunları töreni vardı. Mühendislik dallarından mezun olanlara, iddialı holdingler önemli ve özendirici hediyeler verdiler. Aynı törende İTÜ Türk Müziği Konservatuarı'nı birinciklikle bitiren üç öğrenci vardı.

Bu üç güzide öğrencimizin adlarını yazıyorum. Sinem Özdemir, Şeyda Serin ve Döndü Güney... Yakın gelecekte bu üç değerli ismin gerçek Türk müziğindeki başarılarını izleyeceksiniz...

Bu öğrenciler sekiz yıllık eğitimlerini tamamlamışlardı ama kimsenin aklına bile gelmemişlerdi. Türk Musikisi Vakfı Genel Sekreteri Dr. Osman Simav küçük hediyelerle gönül alabildi. Sanata yaklaşımın bu olduğu yerde Türkiye'nin kültürel yozlaşması kaçınılmazdır.

Geçen hafta SABAH, Ciguli örneği ile kültürel yozlaşmaya yüklenince toplumun konuya derinlik kazandıracağını bekliyordum.

Anlaşılan o ki düzeyli sanat, içerikli kültür, saygılı üslup ve terbiyeli tavır bol paralı Türk entelinin umurunda değil...

Yazarlar sayfasına geri gitmek için tıklayınız.

Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır