Ben de gittim tabii, meraktan..
Dünya eleştirmenleri yerin dibine sokarken rekor kıran filmleri hep merak ederim.. Şaşacaksınız.. Adamlar haklı.. Bu film gerçekten kötü.. Nasıl ama nasıl sıkıldım, anlatamam..
Çocuk filmi desen değil. Çocuklar için ağır ve ürkütücü..
Büyük filmi desen değil.. Sürüklemiyor, götürmüyor..
Efendim, Firavun'un baş rahibi, adamın sevgilisi ile mercimeği fırına vermiş..
Cezasını çekecek. O zaman televizyon yok ki, adamı dünya durdukça bir Çarkıfelek, bir Turnike izlemeye lanetleyesin. (Bu şakayı bir İngiliz eleştirmenden yürüttüğümü itiraf ederim.) Rahibi diri diri mumyalıyor, sandukanın içine de, et yiyen piranha(!) böcekleri koyuyorlar. Adamı lanetliyorlar ki, ölmesin, dünya durdukça kabir azabı çeksin.. Ama bu lanetin bir tehlikesi var. Günün birinde sanduka açılırsa, mumya sandukayı açanların etlerini alarak, böceklerin yedikleri yerleri yeniden dolduracak ve dünyaya felaket yağdıracak.
Dünyanın başına hem böyle bir belayı musallat ediyorlar, hem de bir bedevi kabilesine görev veriyorlar ki, bu sandukayı korusun ve açtırmasınlar..
Ama beyaz adam, hazine avcısı beyaz adamı durdurmak mümkün mü?. Mümkün olsa film olmaz zaten.
Sanduka filmin ilk yarısı biterken açılıyor ve ikinci yarıda mumya arz-ı endam ediyor.
Dijital efektlerle artık insanın aklına gelen her sahneyi yaratmak mümkünken, bu film, çocukken izlediğim İki Açıkgözler, Abbot ve Castello Mumyaya Karşı filmi kadar bile ürkütücü olmuyor. Hele onun kadar güldürü hiç mi hiç olmuyor..
Nasıl esnemeye başlıyorum.. Nasıl rehavet çöküyor, altında kalıyorum..
Gece Ortaköy'de sordular dostlar.. "Sende ne var bugün?.. Ayakta uyuyorsun adeta, Ertekin gibi" dediler..
"Mumya'yı seyrettim, hala kendime gelemedim" dedim..
Toplumsal paranoyalarımız!..
Son yıllarda toplumca bize bir haller oldu, farkında mısınız?! En olmadık şeylerden en olmadık mesajları çıkarmayı başardık. Komplo teorileri üretmekte üstümüze yok. Öküz altında buzağı aramak da kesmiyor bizi. Buzağının aslında penguen olma olasılığını tartışıyoruz. Her madalyonun bir de öbür yüzü var. İyi de madalyonun teneke olup olmadığı ne malum?!
Yaa... Hadi bakalım. Paranoya üretmeden duramıyoruz.
Böyle bir ihtiyacımız olduğunu görür de boş durur muyuz, durmadık elbet. Alın size sıfır kilometre toplumsal paranoyalar.
Tabii bir de şu lösemi ile savaş için için kan toplama kampanyası var. Yok Oktar Babuna'ya yardımmış, yok ilik bankası kurulacakmış... Hepsi numara! Toplanan onca kan niye yurtdışına gönderildi? Tahlil için mi? Hah! Avrupalılar baktılar yıllardır bize diş geçiremiyorlar, son çare olarak bu numarayı buldular. Adamlar kanlarımızı toplayıp genetik şifremizi çözecekler, sonra da bizi yok etmek için bomba hazırlayacaklar. Ne? Nasıl?
Bu şaka değil, ciddi ciddi konuşulan bir bir iddia mı? Yahu biz ağız tadıyla espri üretemeyecek miyiz bu ülkede be?
Bu ülkede bizi yoketmek için bir çete kuruldu demek. Espri diye aklımıza gelen her şeyi ciddi konu yapıp bizi tüketecekler..
Hayır.. Tüketemezler.. Biz de bu matrak ülkede "Ciddi" konular üretip milleti güldürmeye devam ederiz.
Hakan & Utku